Ayşe'nin günlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Tutkular, sırlar ve kadınlar

Valikonağı Caddesi'nin, Güzelbahçe Sokağı'da, sırları ve tutkuları olan iki güzel kadının, çoook güzel bir restoranı varmış.

Kapısında 5 yazan bir binanın girişinde.

Yani bir apartman dairesinde!

Adı ‘‘Cook Book’’ olan o yerin, yalan söylüyorsam kör olayım, İstanbul'da eşi benzeri yokmuş, anlatanların yalancısı değil, gözlerimin elçisiyim, onları da pek severim, sizin için feda edecek değilim.

Yani doğru söylüyorum.

Anlaştık değil mi?

Bu ‘‘eşşiz’’ yerin camlarında da ‘‘sırlar’’ ve ‘‘tutkular’’ yazılıymış.

Ama öyle kolay bulunmuyormuş, benim gibi salaklar o mekanı bulabilmek için, elinde bir kutu çilek, Amerikan Hastanesi'nin sokağında bir aşağı, bir yukarı yürüyormuş.

Mahalleliye sorunca da, yanıt pek hoş geliyormuş:

- Evet, evet, bir yer açıldı. Kitapçı mı deseeem, mutfak mııı, lokanta mııı, bilmiyorum. Bir acayip. Adı da bir tuhaf: Cok-Bok!''

*

Sadece dört masanın olduğu, ‘‘Cook Book’’, eski bir notermiş.

Ne hangar kadar büyükmüş, ne de fare deliği kadar küçükmüş.

Çok keyifli dekore edilmiş, ağaç rengi, gri ve beyazlar hakimmiş, insan içeri girince minimalist bir hava bile sezebilirmiş ve bir türlü orayı terk etmek istemezmiş. ‘‘Şurada kalayım, camların arkasındaki fuşya rengi palamut yapraklarından biri olayım. Olmaz mı? Peki o zaman, ömür boyu turuncu başaklardan biri olarak kalayım, dışarının rezilliğinden ben burada korunayım’’ dermiş.

Anlayacağınız ‘‘Cook Book’’ yüksek tavalı, aydınlık, bir tarafı açık mutfak olan, diğer tarafında da yemek kitapları satılan nevi şahsına münhasır ev gibi bir yermiş.

10 Ekim'de açılmış.

Önce mutfakla ilgili aşağı yukarı 700 kitabın olduğu, kitap bölümüyle iş başlamış, sonradan olaya, bir adet açık mutfağın ve önünde dört masının durduğu restoran kısmı katılmış. Kitap bölümünde yer alan raflarda gördüğünüz herşey satılıkmış. Sadece kitap değil, çeşitli soslar, deniz yosunları, hardal, zeytin, sıkı zeytinyağları, köy yapımı tarhana, kırmızı biber salçası, ev yapımı marmelat bile varmış.

Ama kitaplar da hani sağlammış!

Dünyanın dört bir tarafından toplanmış.

Öyle sadece İtalyan, Fransız mutfağı değil...

Evdekini çıldırtmak için ‘‘Gerilla Mutfağı’’ yemeklerinin tarifleri bile varmış. Ya da yemeğin tarihçesi, felsefesi. İşte camda yazan ‘‘tutkular’’ kelimesi bu kitap tutkusunu anlatıyormuş. Çünkü ‘‘Cook Book’’un iki ortağı Sebla Çağlar ve Nilgün Vera kitap manyağı iki kadınmış. ‘‘Sırlar’’ kısmına gelirsek, onların da yeryüzündeki bütün aşçıların olduğu gibi kendilerine gizledikleri ‘‘numaraları’’ varmış.

Yani yemek konusunda!

Hayatın diğer alanlarındaki ‘‘numaralarını’’ bilecek kadar çok tanımıyorum onları, fakat bu yemek mevzuunda kesinlikle kendilerini kutluyorum.

Yemekler hir harika.

Onları mı, yoksa aslen inşaat mühendisi olan ama Paris'te aşçılık okumuş Dilara Kaya'yı mı kutlamak lazım bilmiyorum. Galiba hepsini (hatta Fatoş Günan ve Sinan Onbalak'ı da). Çünkü çok iyi bir ekipler.

*

Onların haftalık mönüleri varmış.

Hep mevsime dikkat ederlermiş, mesela zaman pırasa ve kereviz zamanıymış, hep o kitaplardan yemekler yaparlarmış, uyduruk yemekler değil yani, ama ağız tatlarıyla da o tariflerle oynarlarmış.

Yani ‘‘Bu ne be!’’ diyeceğiniz yemek yok.

Yemek servisleri Pazar'ları hariç, her gün yarım ikibuçuk arasındaymış. Yani geldiniz, geldiniz. Sonra yok. Sonrasında tart ve içecek servisi, kitaplar, güzel sohbet bir de huzur var.

O kadar.

Yetmez mi?

Yetmez.

Bir de yemekleri deneyin.

Ben çok etkilendim.

Ve rejimi boş verdim.

Ne mi yedim?

Kırmızı soğan çorbası, milföy kapaklı pırasa ve maydanozlu tavuk ve franbuaz soslu limonlu mus. Bu arada fiyatlar da makulmuş, mönü artı bir içecek beşmilyon beşyüz bin liraymış.

İş yerim İkitelli'de diye bir kere daha lanet ettim, çünkü ‘‘Cook Book’’ eğer Nişantaşı civarlarında bir yerde çalışsaydım abone olacağım bir mekan olurdu. Sizi bilmem ama diğer haftaların mönüsünde bulunan, o hamsili pilavları, kuru erik ve sebzeli et dilimlerini, ızgara steak tartarları, levrek piperade'ları, karnıbahar patates püresi eşliğinde o dana yahnileri kaçırdığım için inanılmaz pişmanım.

Yazarken bile acıkıyorum!

Ve bana ‘‘Gel seni bir yere götüreceğim’’ diyen arkadaşıma sesleniyorum:

Ah Edvina beni daha önce niye oraya götürmedin?

*

HAMİŞ 1: Yine de yıl sonunda ‘‘Cook Book’’çular, yıl boyu yaptıkları yemeklerden bir adet ‘‘Best of’’ çıkarmayı düşünüyorlar. Kesinlikle o kitaptan edinip, boynuma aşçı önlüğümü geçirip o yemeklerden yapacağım. Verdiğim kiloların size söz, hepsini ama hepsini, geri alacağım!

HAMİŞ 2: Eğer adam gibi yapmayı bildiğiniz bir yemek varsa, Cumartesi günleri misafir aşçı olabiliyorsunuz. Ama unutmayın küçücük bir mekan orası, yani ‘‘Hale, Jale ve bütün mahalle’’yi çağıramazsınız, bir öğünde sadece altı kişi yemek yiyebiliyor.

HAMİŞ 3: Bari telefon numarasını da yazayım, (0212 - 219 13 94) telefon edip, bir rezervasyon yaptırın da, Ayşe yalan mı söylüyormuş, doğru mu bir anlayın. Öptüm. Biliyor musunz, ben gerçekten acıktım!

Yazarın Tüm Yazıları