Ayşe'nin gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Sinir krizinin eşiğindeki gazeteciler

Üç gündür kilitlenmiş vaziyetteyim.

Vaziyetteyiz/ Vaziyettesiniz/ Vaziyetteler

Kilitlenen telefon.

Dolayısıyla ben.

Hayata telefon kablosuyla bağlı olduğumdan felç olmuş bulunuyorum. Öğrendim ki, telefonların kilitlenmesi bizim müesseseye kâr sağlamış. Bu yazının parlak fikri bu cümleden doğdu. Herkes para kazanmak ister. Benim neyim eksik. Canıma tak etti. Bugün kararımı verdim. Ben de para kazanmak istiyorum. Formül ilişiktedir.

Uygulamayan en adidir:

*

Evde olmadığım zamanlarda...

Güzel evimin yatak odasını kiraya vereceğim.

Ciddiyim.

Yok böyle bir manzara.

Ön cephe olduğu gibi cam. Duvar-muvar yok. Bebek Koyu'na bir bakıyor. Bakan bir daha ayılamıyor. Ben niye ‘‘aygın-baygın’’ dolaşıyorum zannediyorsunuz? Odada bir adet yatak var. Ama kocaman. Oldum olası iki buçuk kişilik yatakları severim. Değil bir erkekten, istersen kendinden bile kaçabilirsin öyle dev yataklarda. Yorgan kaz tüyü, ezilmezsin onun altında. Bizde aile geleneğidir. Mesela ablam evlendiğinde Alman akrabalar düğün hediyesi olarak kaz tüyü yorgan hediye etmişlerdi. Bana kimse hediye etmedi, ben gittim kendim aldım. Taksitle. Yok gibidir, sıcak tutar. Taksitler değil. Onlar her ay başı insanın kanını dondurur. Yani benim. Bu arada görgüsüzlük gibi nitelendirmeyin-isterseniz nitelendirin-umrumdaydı sanki, yatak bir platformun üzerinde duruyor.

Yani yerden yukarıda.

Bir adım atıp o platforma ulaşıyorsunuz.

Eski kiracı deliymiş, kendine taht gibi yatak yaptırmış, ben ne yapayım?

Bu tabii yattığınız anda tüm manzarayı içinize çekebilmenize yardımcı oluyor. Bu arada eğer düz bakmayı reddedip yan duvara bile baksanız, bir şey farketmiyor, manzaranın elinden kimse kurtulamıyor! Çünkü yan duvar olduğu gibi ayna, ben size söylüyorum eski kiracı deliymiş diye, silme ayna yaptırmış. Yine yattığınız yerden Bebek Koyu'nu, tekneleri, vapurları, karşı yakayı, sandalları, köprüyü, ışıkları görüyorsunuz.

Yerler halıfleks söylemiş miydim?

Diğer duvarda çok şık jaluziler var, tahta renginde...

Parasını ödemiş miydim?

Evet ödemiştim.

Bu kadar.

Oda boş yani.

Şu anda benim yatak odam diye söylemiyorum...

Çok hoş yani.

Çiçek, çiçek!

Ha bir de yatağın iki yanında yerde geceleri odayı Moulin Rouge'a çevirecek iki adet fuşya rengi ışık veren sempatik lambalar var. Benim de şöyle bir derdim var: Her gelen ‘‘Ne kadar güzel bir yatak odası bu’’ diyor. Hatta teklif kuzenim Ömer'den geldi. Yani art niyetli olan o, ben değilim. Karısı Yonca'yla ona bir geceliğine kiralayamaz mıymışım odayı. ‘‘Yani nasıl?’’ dedim. ‘‘Ben hesapladım’’ dedi, ‘‘Buranın geceliği sana yüz dolara geliyor, akraba olduğumuza göre yetmiş dolara anlaşırız değil mi?’’. Baktım talep artıyor, eş, dost, bütün arkadaşlarım sevgilileriyle benim evimde buluşmak istiyor.

Eee bu durumu değerlendirmek de bana düşüyor.

Dosta düşmana bu köşeden duyuruluyor. Zaten para duyurmadan kazanılmıyor.

Benim olmadığım günlerde yatak odamın geceliği (akrabalara yüzde otuz indirim) yüz dolar oluyor!

*

Bu para kazanma hırsının bana tebelleş olmasının yegane sebebi...

Telefonlar.

Hürriyet'in yüz hatlı 677 00 00 no'lu telefonu Bahçelievler Santrali'ne bağlı. Avrupa'nın neredeyse en büyük santrallerinden biri. Ama başına ne geldi? Dilim varmıyor söylemeye. Çok fena bir şey. Çarkıfelek ve Bay Turnike yüzünden çöktü. Kalkamıyor! Kimse kimseyi günlerdir arayamıyor. Bu tabii halkımızın para, araba kazanma hırsına tekabül ediyor. Düşünün saatte otuz bin kişi arıyor. Tabii hırslarını alamayıp defalarca çevirdikleri için de yanlışlık yapıyorlar: 677'den sonraki sıfır yerine bire basıyorlar, hiç istemeden bizim gazeteyi karşılarında buluyorlar.

Bu yanlışlık onbinleri bulduğu için her şey iptal oluyor.

Biz ve bizim hayatımız kilitleniyor.

İnsan kafayı yiyor.

Ben şahsen yedim.

Dünya güzeli santral memurelerimizin hayatlarının neye benzediğini düşünmek dahi istemiyorum.

Herhalde ölmek üzeredirler.

Doğru söylüyorum:

Türk halkı artık uyumuyor...

Çıldırdı.

Yedi gün, yirmidört saat sadece Çarkıfelek ve Bay Turnike arıyor. Sürekli aynı şeyi yazıyorum, çünkü kendi evimi 150. kezdir arıyorum hala düşüremiyorum.

Türkçesi, biz hiç kimseyle telefonla konuşmayı başaramıyoruz.

Peki ama müessese neyi başarıyor?

Saatte 125 ila 200 milyon arası telefon parasından kurtulmuş oluyor.

Türkiye şartlarına uygun uyanık biri olarak, durumdan vazife çıkarıyorum: Bu firmaya on tane cep telefonu getirsem, çünkü bu çökmeden cep telefonları daha az etkileniyor, köşe olurum köşe! Çünkü herkes acil hallerde bir telefon konuşması yapabilmek için servet ödemeyi göze alıyor. Ama müssesede yeteri kadar fazla cep telefonu yok!

Unutmadan...

Bir de şarj aleti.

Onlardan da bir kaç tane getirip kiralasam köşe üstü köşe olurum.

Herkes birbirine yalvarıyor, ‘‘Yarım saat şarj aletini kullanabilir miyim’’ diyor. Gördüğünüz gibi çaresizlik insana neler yaptırıyor!

SONUÇ

Bu durumda yapılabilecek bir şey yok.

Kimse kimseyi telefonla arayamıyor.

Eskaza arayanlarla da, ‘‘Hayır Çarkıfelek değil, burası Hürriyet Gazetesi’’ dışında bir şey konuşulamıyor.

Bize de...

Hayalimizde kurduğumuz para kazanma tezgahlarıyla oyalanmak düşüyor!

Yazarın Tüm Yazıları