Ayşe'nin gözlüğü

Artık itiraf ediyorum!Dün gece Jack telefon etti.- Allahaşkına sen ne yazdın ki, Hollywood'ta bile herkes ilişkimizi konuşuyor! dedi.- Nasıl yani? dedim.Ve ekledim:- Sadece Dünya Kupası'nın finalini senin arkanda izlediğimi...- Ama onlar çok uyanık şekerim, öğrenmişler ilişkimizi! dedi.Ve devam etti:- Hatta en yakın arkadaşlarım bile benimle dalga geçiyorlar. Söyle bakalım Türkiye'deki ‘‘per capita in come’’ neymiş Jack diyorlar. Bu arada öğrendim sizin ülkenizde, kişi başına düşen milli gelir, 97 verilerine göre 3048 dolarmış. Çok düşük değil mi? Sonra, başkentiniz Ankara'ymış, başbakanınız da Mesut Yılmaz. Biliyorsun, senin yaşadığın ülkeye dair herşeyi merak ediyorum, elimde değil. Hatta Türkçe bile öğrenmeyi istiyorum. İstiyorum ne demek; kafaya koydum! Az kaldı, şu son çektiğimiz film bitince, Allah'ın da izniyle, nasıl diyorsunuz siz, ‘‘inşallah’’ değil mi, öğreneceğim sizin dilinizi. Bu inan, benim için yeniden Oscar almaktan bile daha önemli.- Sen neler söylüyorsun Jack? dedim.- Bunlar doğru mu? dedim.- Herkes gerçekten öğrenmiş mi herşeyi...- Ah ne fena! diye ekledim..- Buluştuğumuzu da mı biliyorlar?- Evet sevgilim, dedi Jack Nicholson.- Ne zaman buluşmuşuz? dedim.- Maç bitip sen, neydi o arkadaşlarının adı, Seda ve Nebil'le hani Champs Elysees'ye gidecektiniz de, çok kalabalıktı orası, trafik lambalarının bile üzerine tırmanmış Fransızları görünce, kurda kuşa yem oluruz biz burada, paşa paşa otele dönelim dediniz, ayağınıza kara sular ininceye kadar otele yürüdünüz, hani çok açtınız ve yemek yiyebilecek bir tek açık yer bulamadınız da, oda servisine bir dolu şey ısmarladınız, saat sabahın beşi olmuştu ya... İşte saat beşbuçuk ve sekizbuçuk arası senin herkesi uyutup benim otelime geldiğini öğrenmişler!*Artık itiraf ediyorum.Evet benim Jack Nicholson'la ilişkim var.Yani size de zaten tesadüf olabilirmiş gibi geliyor mu, ellibin kişi arasında, hem de Dünya Kupası'nın final maçında koca Jack'in arkasında oturmam?Gelmiyor, değil mi?Çünkü ayarlanmıştı.Kasıt vardı.Bir kaçamak yapacaktık, o bana bilet ayarladı.Yani aslında beni Paris'e Pınar Süt ve Tetra Pak da götürmedi, Jack onlara para verdi, ‘‘Halledin bu işi, Ayşe'nin Paris'e gelmesini istiyorum’’ dedi. Ve ekledi: ‘‘Gereken ne varsa yapılacak, hatta neydi o arkadaşların adı Seda ve Nebil, onların da bilet parası ödenecek, benim oturduğum sıranın tam arkasına üç bilet birden ayarlanacak. Tamam mı?’’.*Bir kaç gündür kendimi acayip iyi hissediyorum.Ayıptır söylemesi, kendime güvenim geldi.Daha bir dik yürüyorum.Düz popom bile umrumda değil...Sürekli gülümsüyorum.Jack ile hakkımızda çıkan söylentilerden söz ediyorum.Jack ve ben!Jack ve ben!Söylemesi bile güzel.Oldum olası beni uyduruk adamlara layık görmezler.Ama zaten hakkında dedikodu çıkacaksa, böyle olmalı değil mi?Eski patronlarımdan birine, ‘‘Haberiniz var mı, siz bana ev tutmuşsunuz, aramızda bir ilişki varmış!’’ demiştim de bir zamanlar, ‘‘Adımın Şukufe'yle anılmasından çok daha iyidir benim için, seni bilmem ama bana yarar, şanım yürür’’ demişti. ‘‘Ne yaparsan yap ama olmadığını söyleme, olur mu?'' deyip, gülüp gitmişti.Haklıymış!Düşünüyorum da varsın adım Jack Nicholson'la anılsın.Söyler misiniz...Ben daha ne isterim?Jack Nicholson'ı bile baştan çıkaracak potansiyel görenleri bende, alnından öpmem de, ne yaparım?*Vallahi şaka yaptığımı zannediyorsanız, yanılıyorsunuz.Bir telefon trafiği ki sormayın, ‘‘Bunu da yaptın! Söyle nasıl yaptın ha! Alçak! Hiç utanmadın mı?’’ diyenler, ‘‘Bunu sizden hiç beklemezdik Ayşe Hanım’’ diye ekleyenler, bir de tabii manalı bir şeklide tebrik edenler.Jack Nicholson'la birlikte görüldüğüm o fotoğraftan sonra elalemin bana bakışı değişti. İlk işim Hollywood’a gidip, ilk fırsatta, bir dolu ünlüyle samimi pozlar çektirmek olacak. Yalvaracağım onlara, ‘‘Bu fotoğraf olmazsa beni işten atarlar, n'oluuur!’’ diyeceğim, sonra da o fotoğrafları gazeteye verip basılmasını bekleyeceğim.Sonra da...- Eee Jack nasıldı?- Eeee Richard (Gere, Gere!)...- Ya Gerard? demelerini bekleyeceğim.Ve hepsini çoook yakından tanırmışım gibi ortalıkta gezineceğim.Ölsem de, ‘‘Neeee? İlişki mi? Ne ilişkisi!’’ demiyeceğim.*Yalan söylemiyorum.Geçen gün havuza gitmiştim, saçımı kuruturken bir kadın geldi yanıma, ‘‘Yazılarınızı beğeniyorum, ama Jack var ya Jack!’’ dedi, ‘‘Ben onun bütün filmlerini seyrettim, ben ona tapıyorum. Sizinle de biz aynı çizgide iki kadınız. O kadar yakın hissediyorum ki sizi kendime. Aynı şeyleri hissediyoruz ama aramızdaki tek fark, benim yapamadıklarımı siz hayata geçiriyorsunuz. Gerçekten aranızda bir şey geçti mi onunla, merak ediyorum. Bana söyleyebilirsiniz, yemin ediyorum aramızda kalır’’ dedi.Ulu Tanrım!Aman Allahım!- Siz ciddi misiniz, yoksa benimle dalga mı geçiyorsunuz? dedim.Suratından anladım ki, ciddi...Benden bekliyor yani...- Siz çok hoşsunuz, neden olmasın ki! diyor.Aslında o kendisi için böyle bir şeyi hayal ediyor.Ama bilmiyor ki, benim hayal gücüm bu kadar geniş değil! Bir başkası, ‘‘Tamam bir şey olmamıştır ama imkanın olsaydı istemez miydin Jack'le birşeyler yaşamak’’ diye soruyor. Allah belamı versin, aklı başında biri bunu söyleyen. Yani demek istiyor ki, ‘‘Çok isteseydin, olurdu! Ben seni biliyorum!’’Benden bekliyor! Dahası, ve en inanılmazı adamın beni gerçekten beğenebileceğine ihtimal veriyor. Bakar mısınız duruma! Ben neymişim de haberim yokmuş? Ben havaya girmeyim de kim girsin? İsteseymişim koskoca Jack Nicholson'la bile beraber olurmuşum.Ne diyeyim ki?Siz nasıl takdir ederseniz...*Bu duruma, sadece sevinmek gerekiyor.Ben de öyle yapıyorum.Ve tabii bu arada Jack'in bu gece de aramasını bekliyorum!
Yazarın Tüm Yazıları