Ayşe'nin gözlüğü...

İzmir'i çok sevdim!Sebebini bilmeden, Birinci Ulusal Kültür Kongresi'ne gazeteci olarak katılmaya ‘‘Tamam’’ dedim.Oysa, ben ne anlarım demokrasi kültürü ve globalleşmeden!Yani anlarım da, kendimi ve benim anladığım demokrasiyi, İKSEV'in (İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı) düzenlediği Kültür Kongresi katılımcıları gibi ifade edemem.Zaten niyetim ve yeteneğim olsaydı (kendimi öyle ifade etmeye), bir başka deyişle akademisyen olmak için çaba göstermeye, en azından önce üniversiteyi bitirirdim.Oysa, ben onu da yapmadım.***Canan Zehir'di sanırım beni arayan.İKSEV genel sekreteri olduğunu söyledi.Sesi de (sonradan gördüğüm kendisi de) çok sempatikti.İstediği sadece kongreyi izlememdi.Ulusal bir kültür kongresi ilk kez gerçekleşecekti.Hem hava da güzeldi, üstelik İzmir güneş demekti. Acaba, ‘‘Gitsem miydi?’’.Ama katılımcıların isim listesi elime geçince ve tüm o isimlerin önündeki unvanları görünce korktum! Benim ne işim vardı onca ord, prof, dok, doç arasında? ‘‘Tam bana göre! Kimbilir ne sıkıcı olur. Bir yolunu bulayım da katılamayacağımı bildirip, bu işten sıvışayım’’ dedim. Dedim ama, beynime değil kalbime uydum. İzmir'e doğru yola koyuldum.***Dakika bir, gol bir...İlk olarak, ‘‘Siyasal Düşünceler ve Rejimler hocamı’’ gördüm.İyi hoş da, insan seneler sonra final sınavında kendisini kopya çekerken yakalayan hocasını (Prof. Dr. Niyazi Öktem) görünce pek bir hoş oluyor. Gerçi kendisi, beni bile adam yerine koyuyor, öğrencisinden çok bir gazeteciyle muhatapmış gibi davranıyor, bu da insanın çok hoşuna gidiyor. Ama yine de o meşum sınav gününe dönülmeden edilemiyor. Demesin mi:- Ben senin o gün sınava gelmene şaşırmıştım. Okula pek uğramazdın da!Ama işte o gün uğramıştım, cebimden çıkaracağım küçük kağıtlardan kopya çekmek yerine, ‘‘Bir iş adam gibi yapılmalı, 40-50 almak için değil, 80-90 almak için uğraşmalı’’ diye düşünmüş, birilerinden aldığım ders notlarının tümünü sınav kağıdının altına dürmüştüm.Güzel güzel işimi görüyordum ki...Hocanın sınavda bana ilgi yapmasının, halimi hatırımı sormasının kurbanı oldum. Sınav kağıdımı kaldırdı, masalar meyilli olduğu için tüm o ders notları yerlere yuvarlandı.Sıfırı aldıktan sonra da ben!Yani ruhen...En çok da sıfırın yanına iki tire konması ağırıma gitti.Sanki başına bir, sonuna da bir sıfır daha ekleyip notumu yüze çevirebilecekmişim gibi.Şimdi düşünüyorum da, kimbilir belki fırsatım olsaydı, onu da yapardım...***Birinci Ulusal Kültür Kongresi'nde başka hocam olan kimse yoktu.Ama hepimizin hocaları vardı.Hıfzı Topuz'dan Aydın Boysan'a, Mehmet Aydın'dan Emre Kongar'a kadar neredeyse tüm Türkiye'nin tanıdığı 33 (önemli değil değerli!) kişi...Ben, bu ulusal kongre hikayesinin ve kendi dallarının uzmanı olan katılımcıları dinlemenin bu kadar eğlenceli bir şey olduğunu bilseydim, bütün hayatımı kongrelerde geçirirdim.Aslında ‘‘Kongre eğleniyor’’ isimli piyesler filmler bile vardır da, ben ne anlama geldiğini bilmiyormuşum.Üstelik kendi aptal kompleksim yüzünden akademisyenlerden korkmakla da çok büyük bir hata ediyormuşum.Hatamı anladığım anda hepsini daha da çok sevdim.***Büyük şans ki, ‘‘Din ve Kültür İlişkileri’’ adlı konuşmaya denk geldim. Konuşmacılar Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal, Prof. Dr. Niyazi Öktem ve Prof. Dr. Mehmet Aydın'dı.Vay, vay o ne seanstı!Hem konuşmacıları dinlerken, hem izleyicileri gözlerken anladım ki...Bir kere bu İzmir inanılmaz bir şehir...Katılımı görseniz küçük dilinizi yutardınız.İnsanlar işleri güçlerini bırakmışlar, kongre izlemeye gelmişler.Pür dikkat dinliyorlar.Utanma sıkılma yok, kalkıp bir güzel de soru soruyorlar.Bu İzmirliler Türk değil midir nedir?Böyle tuhaf ve güvenli insanlar görmedim.İki otobüs lise son öğrencisi dersi kırıp gelmiş. İnsan sevgilisiyle buluşur değil mi, hayır onlar kongre izlemeyi tercih etmiş. Çantasını, bavulunu, selesini, sepetini kapan Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi'ne girmiş.***Bir de tabii Ali Atmaca vardı...Onu bir kaç satırla anlatmak kolay olmazdı!Anlatmasam da, kendime mi saklasam?Atmaca Bey, bizim oralardan çıkışlı olan (Kadirlili), onbeş yıldır Paris'te yaşayan, insanın kan dolaşımını hızlandıran resimler yapan, müthiş renkler kullanan, nev-i şahsına münhasır, hiçbir şeyi empoze etmeyen, yaptığı resimlerle mesaj vermeyen, resimlerine isim bile vermekten imtina eden bir ressam.Yüzünden ziyade resimlerinin hatırlanacağı türden bir insan!Bu kongre sırasında onun da resim sergisi vardı...Hem onu tanıdığıma hem de resimlerinden bir tane kaptığıma nasıl sevindim anlatamam!***Demem o ki...İnsan hiçbir şeyi baştan reddetmemeli.Bir kongresi bile neticede insana hem bir şeyler öğreten, hem de insanı eğlendiren bir faaliyet olabilir.Demem o ki...Kültür de bir keramet vardır.Bir yerinden dalmak da fayda vardır...Ben yüzmeye gidiyorum.
Yazarın Tüm Yazıları