Ayşe'nin Gözlüğü

Röportajcı kızların sakınması gereken bazı durumlarRöportaja gittiniz.Dakika bir, gol bir:- Ne kadar güzelsiniz!Inınınıııııın!Olay başlıyor.Derken...Röportajı yapılan adam masum ayaklarda asılma olayında ikinci hamleye atlıyor.- Ben sizin bu kadar genç olabileceğinizi tahmin etmemiştim!Yapabileceğiniz bir şey yok.Adam sizi beğendi.Bu durumda üç şık var:a) Durum hoşunuza gider, küçük kız ayaklarına yatarsınızb) Onunla bir şey yaşanamayacağını doğrudan ima edersinizc) Ciddiyete davet edersiniz***Fakat, adam ısrarlı.Bir röportaj süresi en fazla iki saat, zaman kısıtlı.Hızlı çalışması lazım.Saldırıda a şıkkına uygun davranmışsanız, durumunuza uygun hamle gelir, ‘‘Niye o gözlükleri takıyorsunuz? Hem daha toplu duruyorsunuz, hem de sizi daha yaşlı gösteriyor''.Bu son cümlenin bitirici olduğunu bilmektedir.Bundan daha büyük bir iltifat yapamayacağını düşünmektedir.Saldırıda, b şıkkına uygun davranmışsanız, (ki son derece sevimsiz bir durumdur, röportajı yapılan adama özel hayatınıza dair detaylar vermek durumunda kalırsınız), taarruzlar karşısında çaresiz, ‘‘Her Türk genci gibi benim de bir sevgilim var, iyi kötü bir tane de ben buldum kendime'' dersiniz. Bu ima yani, ‘‘dur yoksa vururum'' uyarısı yeterli gelmemişse, umutlar hala suya düşmemişse, bütün bunlardan bihaber sevgiliniz olan zat, bir anda ‘‘bir adet nişanlı''ya dönüşür, hatta karşınızdakine nikah tarihi bile verirsiniz!Saldırıda c şıkkına uygun davranmışsanız, röportajı yapılan kişi durumu hemen kavrayacak, hiçbir umut olmadığını anlayacak, ‘‘Umut yoksa, iyi cevaplar da yok!'' yapacak ve ortaya dünyanın en sıkıcı röportajı çıkacak!İşiniz zor!***Bu yorucu oyunlar, siz soruları sorarken, karşınızdaki cevapları verirken hep devam etmektedir.Yani bütün bunlara rağmen röportaj ilerlemektedir.Ama bu arada röportajı yapılan kişinin aklı karışmıştır (bu da röportajı yapan kişinin işine yaramıştır!), çünkü konsantrasyonu daha sonra alınacak yemek randevusuna kaymıştır.Kayıklık iyi bir hal değildir!Başa bela getirir.***Röportaj biter.Evli evine, köylü köyüne, evi olmayan sıçan deliğine gidecektir ki, (benim evimde sıçan kalmamıştır, çünkü kedim yemiştir!) bu sefer de...Olası eklemeler, ya da düzeltmeler için telefonların alınıp, verilmesi talep edilir.İşte bir karın ağrısı daha...Soru şöyle gelir:- Bu iş telefonunuz! 667 ile başlayan, gazete telefonunuz, değil mi? Peki ya ev? Bir sakıncası yoksa onu da alabilir miyim?Yine üç şık ile karşı karşıya gelmişsinizdir:a) Ev telefonumdan size ne demekb) Alın tabii, babam çıkar karşınıza demekc) Gerek yok aslında, gazeteden bulabilirsiniz beni, ama sakıncası da yok, buyrun numara şu...Saldırıda a şıkkına uygun davranabilir misiniz bilmiyorum, ben davranıyorum. Sebebi de kendime ‘‘aile terbiyesi'' diye açıklıyorum. Ne yapayım ben başka türlü davranamıyorum!Saldırıda b şıkkına uygun davranırsanız, geri püskürtürsünüz, ama o zaman da telefona çıkacak bir baba olmalı değil mi evde? Dürüstlük, o en değerli kavram, bunu gerektirir. Ben başka türlü davranamıyorum. Başıma gelecekleri de biliyorum!Saldırıda c şıkkına uygun davranmışsanız, bu sefer de şöyle bir soruyla karşılaşırsınız...- Bu telefonu aradığımda karşıma kim çıkar?Al başına belayı...Durumu kontrol etmek için yapılmış bir hamle daha...Yalnız mı yaşıyorsunuz/ Bu telefondan size istediğim zaman ulaşabilir miyim/ Bir başka biri çıkarsa telefona problem olur mu/ Çıkabilecek kişi kim/ Ailenizden biri mi/ Yoksa bir sevgili mi / Sevgiliyle beraber mi yaşanıyor/ Yoksa arada sırada mı görüşülüyor / Gençsiniz, tabii ki bir sevgiliniz olacak, benim de bir karım var zaten, ama eğer söz konusu muhtemel sevgili, arayan soranlardan, sizin telefonla uzun uzun başka adamlarla konuşmanızdan rahatsız olmuyorsa iyi, çünkü o zaman ara ara görüşmemiz de sorun olmaz!Karşınızdaki aslında bunları anlamaya çalışıyor!Siz ne yapabilirsiniz:a) Telefona sevgilim çıkabilir diyebilirsinizb) Kedim de olabilirc) Son olarak da telesekreteri eklersinizVe telesekreterli bir hayat sürmeye devam edersiniz. Zaman zaman evde yokum ayağına yatıp, arayanların telesekretere dertlerini anlatmalarını dinlersiniz!Hayat bu kadar zor mu... olmalı?***Röportajcının evinden çıkmadan o meşhur yemek teklifi gelir:- Birlikte yemek yiyebilir miyiz?‘‘Evet, tabii, bir gün, neden olmasın?'' diyerek durum savuşturulur.Asıl ağır hamle, ertesi gün gelir:Röportajı birlikte mütalaa etmek için gerçekleştirilecek olan şu yemeğin bir an önce gerçekleşmesi dayatmasıyla karşılaştığınızda...a) Bir operasyon geçireceğinizi söyleyebilirsinizb) Dostluk yoktu, iş vardı, iş bitti diyebilirsinizc) İleriki tarihlerden birine erteleyebilirsiniz***Bu böyle devam ediyor...Aslında bütün bunların tek açıklaması var:Karşınızdakine ‘‘hayır'' diyememek!Bunun ayıp olduğunu düşünmek...Onları kırmayı istememek...Halbuki onlar sizi ‘‘ham yapabilecek'' kurtlar. Bilmenize rağmen, sanki başka problemleriniz yokmuş gibi hayatta, bir de onlara üzülürsünüz! Yoksa, bütün bunların ‘‘Aman bir adam daha ilgi gösterdi''yle ya da ‘‘Açık kapı bırakmak''la bir alakası yoktur. Bu, bir türlü düzeltilemeyen bir davranış bozukluğudur!Böyle rahatsızlıkları olan tüm röportajcı kızlara acil şifalar diliyorum!Sevgililerine de sabırlar...***HAMİŞ: Röportaj yaptığım herkesin hoş görüsüne sığınarak bu yazıyı yazdım. Biraz eğlenmek için. Bir yazı için alet ettiğim herkesten özür diliyorum. Yoksa, herkesin asıldığı filan yok! Sadece bazıları...
Yazarın Tüm Yazıları