Ayşe 'nin gözlüğü

Hepsi bu kadar değil...Hürriyet'in 50. yıl gala gecesine hazırlanışım ‘‘anlı şanlı’’ oldu. Bir o kadar da ‘‘ıstırap’’ dolu!Bir kere daha anladım ki, kadın olmak çok zormuş. Erkeklerin öyle sorunları yok tabii, çek bir smokin, dolaş penguen gibi. Oysa, biz kadınlar için öyle mi?Böyle bir gecede kendine güven duyabileceğin bir kıyafet seçebilmek mübarek üniversite sınavı sanki. Çünkü herşey ‘‘çoktan seçmeli’’. ‘‘Hiçbiri’’ şıkkını asla işaretlemem de, ‘‘Hepsi’’ni işaretlemek de ayıp oluyor biliyor musunuz, orta sınıf ahlakı işte, dolayısıyla kıyafete adam gibi karar vermek, verdikten sonra da vazgeçmemek gerekiyor.Yoksa biliyorsunuz, üç yanlış bir doğruyu götürüyor!İlk imtihana sevgiliyle giriyorum.* * *Güneşli bir yaz günü, kadın, erkeği Nişantaşı'na sürüklüyor. Başına geleceklerden habersiz olan erkek, önceleri gülümsüyor. Yani ilk 12 dükkan boyunca!Bu arada da kadın, hiç üşenmeden, beş yüz bin tane elbiseyi giyip çıkarıyor, giyip çıkarıyor, giyip çıkarıyor.Her seferinde de erkeğe şöyle diyor:- Peki bu nasıl?- Valla iyi oldu, hadi alıp gidelim! cevabını duyduğunda ise, tahmin edeceğiniz üzere son derece ‘‘gıcık’’ oluyor. Kolay mı öyle istediğin şeyi şıp diye bulmak? Değil! En ciddi haliyle erkeğe şöyle sorular sıralamaya başlıyor:1. Beğendiğine sevindim ama sorması ayıp neresi iyi bu elbisenin?2. Kumaşını mı sevdin?3. Modeli mi hoşuna gitti, nesi, nesi, nesi!4. Bu elbiseyi almamız için üç geçerli sebep sırala ve beni elbisenin gerçekten iyi olduğuna ikna et, hadi bekliyorum...Artık gülümsemesi yüzünde donmuş erkek ise şöyle diyor:- Ben zannettim ki sen beğendin, yani yüzünde öyle bir ifade vardı, beğenmediysen sorun yok, alma o zaman, başka bir şey buluruz.- Yani sen de mi beğenmemiştin aslında?- Fena değil gerçi, sen beğendin zannetmiştim o yüzden iyi demiştim!- Demek öyle! Ben beğenmiştim aslında ve hemen alıp gidebilir, bu işten kurtulabilirdik. Ama sadece ‘‘fena değil’’ diyorsan yetmez, kalsın, gel başka bir yere bakalım, oysa demin yakıştığını söylemiştin...Sonu gelmez hamlelerimizin sonucunda ikimiz de yorgun düşüp, ilk gördüğümz yerde (17 dükkan önceki) beğendiğimiz kıyafeti alıp bu işkenceden kurtulmaya karar verdik.Küçücük bir elbise.Siyah, geceye de pek yakışır, hafif transaparan...Boyundan askılı, bedene oturuyor, küçücük pulları var.Aynaya bakıyorum bakıyorum, dört dörtlük olmasa bile beğeniyorum.Bitmiyor meret...Bu işin ayakkabısı ve gece çantası filanı falanı var.Yukarıda anlattığım benzer bir iki hamleden sonra onları da tamamlıyoruz. Ben ‘‘Oh be kurtuldum!’’ diye sevinirken, sevgili de bugünün bu saatini resmen bayram ilan etmeye karar veriyor. Bundan sonra her yıl kutlayacakmışız!* * *Ben o annemi öldürürüm!Yani yapamam da...Hiç değilse ‘‘eksik teşebbüs’’ olarak kalır.Yazlıkta, keyif çatarken bir elinde telefon...Demesin mi:- Hayır olmaz, seni adam yerine koymuşlar bu kadar büyük bir davete çağırmışlar, kısa tuvaletle gidilmez Oscar Galası mı bu, Hürriyet Galası, hem saray orası, git uzun bir şeyler al! Ağır ol.Al başına belayı...Ne sözüne girerim, ne sözünden çıkarım.Annemin yüzünden depresyona çakılır kalırım.Sevgiliye anlatırım, korkusundan ‘‘Mami haklı galiba ama sakın bana güvenme, git kendi başına ne yapacaksan yap!’’ der.Düşersin yollara, bulursun beyaz uzun bir elbise.Ayakkabı, çanta...Yaptırırsın kafana bir topuz, üstüne bir de sıkı makyaj.Bana o gün gelen baygınlık bu yazıyı okurken size de geldi, biliyorum.Ama değdi.İşte sonunda bir ‘‘kadın’’ olarak 50. yıl gala gecesine hazırım.* * *Benim hazırlanmam çok uzun sürdü ama bu geceyi hazırlayanların herhalde geceleri gündüzleri birbirine karıştı. Çünkü çok hoştu. O geceye katılabilmek için harcadığım tüm emekleri helal ettim.Bir daha ediyorum:- Valla helal olsun!Bütün önemli şahsiyetler oradaydı, hepsine tek tek baktık, annem haklıymış kısa tuvaletli kadın yoktu! İyi ki paraya kıyıp smokin de almışız, smokinsiz adam da neredeyse yoktu. Başkalarını bilmem vallahi, biz çok eğlendik. Kronolojik sırayla Müzeyyen Senar'dan, Berkant'tan, Erol Büyükburç'tan, Erol Evgin'den Mustafa Sandal'a kadar Hürriyet tarihinin simgesel sanatçıları birer şarkı okudular.Biz de şarkılardan fal tuttuk.Cumhuriyetle birlikte büyüyen Hürriyet'i biz dahil bir kere daha topluca takdir ettik. Doğru ya! Böyle bir gazetenin ekinde de olsa yazı yazabildiğim için, ‘‘Vay be!’’ dedim. Annem de televizyonda seyrederken demiş. Babam bile ‘‘Ee fena değil!’’ diye fikir belirtmiş. Bu onun dilinde ‘‘Muazzam’’a tekabül eder.* * *Gecenin sonunda Türkiye tarihinin o önemli şahsiyetleri sahnede birlikte potpuri yaptılar. Eğlenceliydi. Türkiye gerçeğiydi, hani diyorlar ya ‘‘Türkiye mozayiği’’, vallahi öyleydi. Final, Onuncu Yıl Marşı ile geldi, herkes ayaktaydı, aynı anda havai fişekler patladı.Bir padişah konağında, ılık bir yaz rüzgarı eşliğinde, Cumhuriyet'in en önemli kurumlarından birinin, Hürriyet'in ellinci yıl gala gecesi, işte böyle kutlandı.100. yıl gala gecesinde, 78 yaşında olacağımdan dükkan dükkan dolaşıp, tuvalet aramak zorunda kalmayacağım için sevindim!Hepsi bu kadar!
Yazarın Tüm Yazıları