Ayşe delinince sıkıyönetim

CUMHURBAŞKANI Celal Bayar’a Amerika uzun ve görkemli bir gezi programı düzenliyor. 50’lerin ikinci yarısı. Gezinin sonunda ABD Başkanı Eisenhower’in Bayar’ın onuruna verdiği yemekten iki önemli kurum çıkıyor.

Eisenhower, ‘Türkiye için ne yapabileceklerini’ sorduğunda, Bayar iki şey istiyor.

‘Sadece Türkiye’dekilerin değil, Orta Doğu’lu gençlerin de okuyacağı bir üniversite... Bir de demir çelik fabrikası...’

Bu iki istekten iki kurum ortaya çıkıyor. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ile Ereğli Demir Çelik (Erdemir).

Kaderin garip cilvesi, merkez sağda bir partinin (DP) öncülüğünde, Amerikan mantığı ve teknolojisine dayalı bu iki kurum, ODTÜ ve Erdemir, daha sonra solun önemli merkezleri arasında yer alıyor.

HATIRLATMA

Özelleştirme nedeniyle bugün tartışılan Erdemir’in Türk siyasal yaşamında daha farklı ilginç yönleri de var.

Yıl 1971. 12 Mart muhtırası. Başbakan Nihat Erim. Türkiye’de aydın ve solcu avı, yani Balyoz Harekatı öncesi. Bülent Ecevit CHP Genel Genel Sekreterliği görevinden istifa ediyor. İsmet Paşa’ya bayrak açmak üzere.

Erdemir’in bulunduğu Ereğli’de CHP ilçe başkanı, şimdiki CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol. Ecevit Zonguldak milletvekili. Anadol’u arıyor ve Zonguldak’a gelmek istediğini söylüyor. CHP tabanında nabız yokluyor. İzmir’den başlıyor, yoklama Zonguldak’la sürüyor.

YÜKSEK FIRIN

O sırada Ayşe deliniyor.

Demir çelik fabrikalarının önemli bölümlerinden biri de, yüksek fırınlar. Yüksek fırın, bir soba mantığında çalışıyor. Fırında demir, kok kömürü ve kireç taşı var. Bunlar hep birlikte yanıyor. Demir, sıvı haline geliyor, çelikleşiyor. Fırındaki ısı yaklaşık 2 bin derece. Fırından çıkan çelik, daha sonra uzunluğuna ve kalınlığına göre işlem görüyor.

Çelikleşmeye dönüşme, yüksek fırında bir doğum gibi. O nedenle, dünyanın her yerinde demir çelik fabrikalarındaki fırınlara kadın isimleri veriliyor. Erdemir’deki fırının adı Ayşe.

Erdemir’i yapan Amerikalılar 1970’de bir rapor yazıyor. Ayşe’nin bakıma alınması gerek. Sık sık arıza yapıyor ve tehlike yaratıyor.

Rapor tozlu raflarlarda beklerken, günün birinde Ereğli büyük bir patlamayla sallanıyor. Çünkü, Ayşe deliniyor, Ayşe’de sızıntı var.

2 bin dereceki demir cevheri, dışarı sızıp da, on derecedeki havayla buluştuğunda, patlama büyük.

YÜZLERCE GÖZALTI

Patlama, 12 Mart muhtırasından bir ay sonra, Nisan’da. 12 Mart darbesi nedeniyle, Türkiye’nin dört bir yanında sıkıyönetim ilan ediliyor. Bu arada Zonguldak’ta da sıkıyönetim. Çünkü, darbecilere göre, Ayşe’ye sabotaj var.

Ereğli’de evler aranıyor, insanlar göz altına alınıyor, sendikacılar tekme tokat arabalara bindiriliyor. Kentte baskı kol geziyor. Sabotajdan sorumlu tutulup, göz altına alınanlar arasında Kemal Anadol da var. CHP ilçe başkanı.

İsmet Paşa, Başbakan Erim’le Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç’ı evine davet ediyor. ‘Eğer gerçekten sabotaj varsa ve o bizim ilçe başkanı da buna karışmış ise, onu sizden önce ben cezalandırırım ve partiden atarım’ diyor.

Bu söz etkisini gösteriyor, Anadol İstanbul Harbiye’deki askeri hapishaneden serbest bırakılıyor.

Oysa, sabotaj filan yok. Teknik arıza ve ihmal var. Ama, Zonguldak işçi yöresi. Askeri darbe sendikacıları günün mantığına göre hizaya getirmek amacıyla, Zonguldak’ta sıkıyönetim ilan ediyor. Ayşe’deki sızıntı nedeniyle patlama, bunun bulunmaz fırsatı.

Geçenlerde Erdemir’in özelleştirilmesine karşı çıkan yazdığım yazı, farklı tepkilere yol açıyor. Bir bölümü, yazının özünü anlamaya teğet geçenlerden. Bir bölümü yararlı ek bilgi iletenlerden.

Tekrarlamak istiyorum. Özde ben özelleştirmenin gereğine inanıyorum. Ama, Erdemir farklı.

Ayşe ve benzeri öyküler ise, Erdemir’le bütünleşmiş bir halkın sadece anıları değil, aynı zamanda onların hayatı.
Yazarın Tüm Yazıları