Ayşe Arman: Sen bir aşk çocuğusun yavrum







Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Bana hep cesur dediler. Nah öyleyim. Ayça Şen'in yaptığını ben yapabilir miydim? Fırsatlar olmadı mı? Oldu. Aşık olmadım mı? Kürtaj olmadım mı? Oldum. Ama evlenmeden çocuk doğurmayı göze alamadım. Küçüğüm dedim, daha önümde zaman var dedim, en önemlisi de anneme söz verdim. Bana dedi ki, ‘‘Hayatta ne yaparsan yap, ama bir tek bunu yapma. Evlenmeden çocuk doğurma’’ Bu, benim için bir tabuydu. Ben de o tabuya boyun eğdim. Gördüğünüz gibi benim de tutucu olduğum alanlar var. Sıraya koydum, önce gittim evlendim, sonra çocuk peşine düştüm. Ayça Şen'le niye konuştum? Benim yapamadığımı yapan kadın olduğu için, cesur zannettiğiniz benden daha cesur bir kadını size de tanıtmak için. Ayça Şen, uzun zamandır yazı yazıyor, röportajlar yapıyor, şu anda da Tempo Dergisi'nde çizittiriyor, ölümcül hamilelik dersleri döktürtüyor. Aslen DJ. Radyo 5'te (94.7 oluyor) hafta her gün 18-20 arası insanların içini bayıyor! Şu sıralardaki en önemli meşguliyeti de, bizim ilavenin yakışıklı görsel yönetmeni Ümit Kürüz'le aşk yaşaması. Henüz evli değiller, evlenirler mi evlenmezler mi o da bilinmez ama şu anda 5.5 aylık bir bebeğin annesi babası rolünü oynuyorlar. Kimbilir, belki de Ayça Şen'in yaptığı doğrudur, kurallar, tabular aşılmalıdır. İnsanın aklına düştüğü zaman, istiyorsa çocuğunu doğurmalıdır...

XX

Bu hamilelik de nereden çıktı?

- En başından başlayalım mı? Önce bir toz bulutu vardı, sonra büyük bir patlama oldu... Ha ha ha! Ne bileyim nereden çıktı? Oldu işte. Kafanı kırarım hayatta herşeyin planlı olduğunu zannediyorsan. Nasıl bugüne kadar bir dolu şey benden habersiz planlandıysa, bu da öyle oldu. Pek uğraşmadım yani. Kader kısmet böyle bir şey olsa gerek.

Küt diye hamile kaldın yani.

- A-fe-riiin. Çabuk kavrıyorsun! Ama bu ‘‘hamile kalmak’’ lafı var ya, edilgen bir durum olduğu için, feci tacizkar geliyordu ilk başta. Şimdi alıştım. Yine de ‘‘Biz hamileyiz’’ demeyi tercih ediyorum. Meseleye pek tabii Ümit'i de dahi ediyorum.

Bu trenin adı aşk mı?

- E haliyle. Olmasa zaten çocuk olmazdı. Aşk çocuğu olması ne kadar şahane bir his, anlatamam. Bana hiç ‘‘Sen bir aşk çocuğusun yavrum!’’ denmedi. İnsan bunu duymayınca, tam olarak istendiğine hiçbir zaman emin olamıyor. Hakkında aşk çocuğu söylentileri yapılmadığı zaman da, kendini ananın babanın hayatını karartan bir yaratık olarak görüyorsun. ‘‘Belki de ben olmasaydım başarıdan başarıya koşacaklardı, yoksa ben birbirlerini deli gibi seven iki insanı ayırdım mı?’’ diyorsun. Ben bizimkinin suratına ‘‘harbi aşk bebesi’’ olduğunu hep vuracağım. Onu bıktırana kadar babasının ne kadar dayanılmaz bir herif olduğunu anlatacağım. Harbi aşk bebeleri rahme düşünce de, kürtaj denilen şeyi düşünmüyorsun. Ya da ben düşünmedim. İşin matrağı, bu çocuğu doğurmamak için hiçbir sebep bulamadım. Ümit de destek oldu, onu da söyleyeyim.

İyi de neden bu işi sırasıyla yapmadın? Pek çok kadının çekindiği mevzuular seni hiç etkilemedi mi? Sonuça bebeğin babası sadece sevgilin.

- Bu iş, ne sırayla ne de parayla kardeşim! Neymiş kadınların çekindiği şeyler? Bencillikten başka bir şey değil. Gelecek korkuları falan filan mı? Hani zengin kocayla çocuk yapmalar, cartlar curtlar. Lafı bile ayıp geliyor. Çocuğun babası sadece sevgilim olduğu sürece biz hep mutlu bir aile olacağız. Tanrı sevdalı kullarının hep yanındadır Ayşaaanım!

Ya seni almazsa! Ya babasız çocuk büyütmek zorunda kalırsan? Ya çocuğunu yetiştirmek için yeterli maddi şartları sağlayamazsan.

- Babasız çocuk büyür. Büyür de... Çocuksuz baba büyümez! Kafamın tasını attırmayınız yani. Şuracıkta doğuruverim. Zaten Ümit de sorumlulukların, sevginin ve efendi gibi bir beraberliğin fazlasıyla farkında bir herif. E bir de şu var, benim de çocukken babam öldü, ben de babasız büyüdüm yani. Allaha şükür hayvan olmadık! Çocuğa gereken şey para ve tahviller değil, sevgi, Ayşaaanım. Garantici anneden daha korkunç olan, bir de garantici babanın varlığı. Hayattan korkarak ne çocuk büyür ne de hayat geçer.

XX

Yani sen hiç mi hesap kitap yapmazsın? Niye gittin o zaman gazetemizin en yakışıklı herifiyle beraber oldun? Çocuğun güzel olsun diye mi?

- Ben hep biraz çapkındım. Ama erkekler nedense yakışıklılığın önemli olmadığını empoze ediyor. Hani yakışıklılar gerzek olur hesabı! Şimdiye kadar kazıklanmış olduğumu anladım tabii. Yani Ümit'i tanıdıktan sonra. Bir insan hem yakışıklı hem de zeki olabiliyormuş. O tanıdığım hem en yakışıklı hem de en zeki insan. Ayriyettten, çocuk da güzel olsa fena mı olur yani?

Peki bu kararı ailen nasıl karşıladı? Tepkileri doğal mıydı, tuhaf mıydı?

- Annem ilk başta evli olmadığımız için hafif bir trip atayım dedi. Ama baktı, ben çok kararlıyım pes etti. O da şimdi hiç iplemiyor, bilakis destekliyor beni. Ağabeyim biraz soğuk davranıyor ama duydum ki, gidip bebek kıyafetleri alıyormuş. Yahu bu bebek yahu! Evlilikle, imzayla ne alakası var? Üstelik ‘‘Özellikle evlenmeyelim de, marjinal dursun’’ demedik ki biz, sadece baktık ki biyolojik olarak imzaya gerek yokmuş. ‘‘Madem çocuk büyüyor, bizde evlenmeyelim riyakar riyakar’’ dedik. Ama çocuk milleti nankördür, seneler sonra karşımıza dikilip ‘‘Zaten siz de evlenmemişsiniz!’’ diye bir Türk filmi ambiyansı yaratabilir diye hafiften ‘‘Evlensek mi?’’ diyoruz. Ama çok hafiften.

Annen, gizliden gizliye kızım ziyan oldu diye düşünmüş müdür?

- Yok, yok. Annem gerçek bir anne ve anneanne olduğunu ispatladı. Hatta bildiğim gibi yaşamam konusunda bana biraz fazlaca destek oldu. Ama o fazlalıkları Ümit'le törpüledik. Yoksa beraber bir yaşantı mümkün değildi.

Hamile olunca yaşadığın en önemli ruhsal değişiklik ne oldu? Şimdi sen başka bir Ayça mısın?

- Çalışma hayatı, gereksiz ilişkiler, bellek kirlilikleri filan falan derken sırtımda kocaman, görünmez bir kambur oluşmuş. Onu atarken karanlık bir depresyon mağarasından geçtim. Dört ay sürdü çıkmam. Kabus gibiydi. Çocuğu istiyorsun ama bilmediğin şeyler sende buhran yaratıyor. Değişen hormonların da seni kayaları getiriyor tabii. Ve kimse yardımcı olamıyor. Kendi başına çözmek zorundasın. Ümit çok destek oldu. Ben ‘‘destek’’ lafını bir tek iç çamaşırı terminolojisinde, (sütyen demek istiyorum, sen beni anlıyorsun değil mi?), geçen bir şey sanıyordum, insan ilişkilerindeki anlamını bu adamdan öğrendim. Evet hamile olunca ayrı bir gezegende yaşıyorsun, kendini daha çok tanıyorsun. Ne kadar hassas olduğunu, aslında tanıdığından çok daha başka biri olduğunu filan kavrıyorsun. Mevsim değişikliklerini ilk kez farkettim mesela. Sonra, eskiden ezbere bir Tanrı anlayışım vardı, karşıdan karşıya geçerken ya da asansörde kalınca inancım artardı. Şimdi ise ‘‘oluşu’’ birebir hissediyorsun, yaşanmadan anlatılacak gibi değil canım.

Hamile olduğunu öğrenince tam olarak ne hissettin?

- ‘‘Evet Ayça hanım, artık bencillik sona erdi. Bundan böyle hayatının sonuna kadar kendinden daha çok değer vereceğin biriyle birliktesin, hadi bırak bakalım o sigarayı! Hem o pis, pisss!’’ dedim.

XX

Senin bize vereceğin hamilelik dersleri neler?

- Erkek olursa çocuğunuzun adını Rıza Silahlıpoda, kız olursa Neşe Karaböcek koyun!

Hamilelikten çıkarılacak dersler gerçekten var mı?

- Olmaz mı? Hayatımın ikinci bölümü bu. Verebileceğim en temel ders: Gerçekten aşık olmadığınız biriyle asla çocuk yapmayın. Hatta el ele bile tutuşmayın.

Çocuğun cinsiyetini biliyor musun? Ve neden merak ettin?

- Aman be! Ben de cinsiyetini öğrenmeyenlere şaşırıyorum. Hem teknolojinin bütün pisliğini çekelim, hem de tek tük nimetlerinden yararlanmayalım. Olur mu öyle dava! Biliyorum ki, nur topu gibi bir oğlumuz olacak. Yani inşallah.

Hamilelik deneyimlerini nerede anlatıyorsun? Kitap yazmayı filan düşünüyor musun?

- Tempo Dergisi'ne geçtim, zaman zaman orada anlatıyorum. Kitap yapmayı düşünmüyorum. Ama keşke benim gibi biri hamileliğin ilk dört ayını anlatmış olsaydı dediğim oluyor. O dönemde nasıl ihtiyacım vardı öyle bir kitaba, anlatamam.

Oğlunuzun adını Tempo koymayacaksınız yani.

- Hayır canım, Penthouse koymayı düşünüyoruz!

Yazarın Tüm Yazıları