Ayşe Arman: Kesinlikle depresyondayım






Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Biliyor musunuz inanılmaz bir lüks bu.

Şimdi farkına varıyorum.

Durumu tespit etmek, kabullenmek ve iç dökme eylemine girişmek.

Yani hep siz mi içinizi dökeceksiniz?

Bayram boyunca yazıp çizmişsiniz, sağ olun, var olun da...

Bugün benim ihtiyacım var.

Sizinkileri ayırdım, hazırladım...

Ama rafa kaldırdım.

Sıra bende!

Tamam mı, ben atıyorum bu e-mail'i size!

Rumuz: Domates.

* * *

Hadi sorun bana.

Hadi lütfen.

- Kendini nasıl hissediyorsun? deyin.

Ben de cevabı yapıştırayım:

- Kesinlikle depresyondayım!

Oh be. Söyledim işte.

- Bomba gibiyim demiyeceğim.

Numara çekmeyeceğim.

- Çiçek çiçek! diye de eklemeyeceğim.

Neysem onu söyleyeceğim.

Var mı?

Sürünüyorum ben, sürünüyorum!

Yerlerde.

Nasıl anlatayım size?

Sanki patlamak üzereyim. Az kaldı. Yakında duvara yapışacağım, bir domates gibi. Hissediyorum. Ve sizi uyarmayı bir borç biliyorum:

- Çekilin, çekilin!

* * *

Bir uyarıda daha bulunsam?

Sakın ola kaportama aldanmayın.

Yani depresyondayım diyorsam, depresyondayımdır. Yalan yok. Ama kaportam renk vermiyor. Direnen domatesler de vardır hayatta!

Dışımı sürekli parlatıyorum. Giyeceklerimi mesela, liseli kızlar gibi akşamdan hazırlıyorum. İç çamaşırlarıma kadar, bir özen, bir özen, hiç sormayın. Böyle bir misyon edindim. Çok iyi geliyor. Ertesi güne ne giyeceğim, beni epey bir meşgul ediyor.

Üşenmeyip berbere de gidiyorum. Fena görünmüyorum. Hatta gülmeyi bile beceriyorum. Arabayla işe gelirken de bağırarak şarkı söylüyorum. Sonra acayip bir flört halindeyim. Sosyal flört.

Yani kılığımı kıyafetimi, halimi, tavrımı görseniz, zannedersiniz ki, akşam kokteyle filan gideceğim. Elimde şarap kadehi ayakta dikileceğim, inanılmaz hoş vakitler geçireceğim...

Yalan tabii.

* * *

Dün gece yine en şık takımlarımı çıkarttım.

Gömlekleri ütüledim hazırladım.

İşi gücü bırakıp, bir de ayakkabılarımı boyadım.

Jilet yaptım, jilet!

Tabii parkeleri mahvettim.

Kimbilir nasıl çıkacak o boyalar?

Ama Gülten bile ses çıkarmıyor.

Kedim?

O zaten akıllı, benden uzak duruyor. Gözlerini kısıyor, kuşkulu kuşkulu beni süzüyor. Sadece arada beyaz bıyıklarını titretiyor.

Fırtınayı hissediyor mudur nedir?

Babasının kulağına bir şey fısıldamış olmalı ki, Zafer de bir süreliğine kendi evine Ulus'a taşınmış bulunuyor.

İyi bir şey.

Kimse domatesle duvar arasına girmek istemiyor!

Böyle zamanlarda insan, iki evde yaşamanın faydaları görüyor.

Olan Mustafa Bey'e oluyor, habire bavulları Bebek'ten Ulus'a taşıyor.

* * *

Ben ise Mars'ı bekliyorum.

Ve Plüton'u.

Onları kollarıma alacağım.

Şefkatle kucaklıyacağım.

Herşeyden kaça kaça bir hal olduk.

Kaçmayacağım anasını satayım, gezegenlerime sıkı sıkı sarılayacağım.

Ne yapacaklarsa yapsınlar bana.

* * *

Yay'ların durumu iyi değilmiş bu aralar.

Yani Eylül'e kadar!

Gökyüzü öyle söylüyormuş.

Ters açılar, göstere göstere geliyormuş.

Bu enerjilerin farkında olmak gerekiyormuş.

Zaman; evlilikleri, ilişkileri, iş hayatını, bütün ortaklıkları sorgulama zamanıymış.

Hep sınav, hep sınav.

Atlatamadın mı, çakıyorsun!

Çok sinir.

Yani herşey üzerine üzerine gelecek, başı, o belalı, geniş omuzlu Mars çekecek, gezegenler gökyüzünde günlerini gün edecek, biz de kaderimize razı olacağız.

Öyle mi?

Yok ya!

Bozan, dağıtan, fırlatıp atan bu açılarla ben ne mi yaparım?

Bir ihtimal, domates gibi duvara yapışırım.

Kimbilir...

Belki de Mars'la işbirliği yaparım!

* * *

Arkadaşlar! Kendi ruh sağlığım açısından herşeyin, her zamankinden daha fazla çeneme vurması gerekiyor. Çok haklısınız bu durum, bana katlanmanızı zorlaştıracak. Ama üzgünüm yapabileceğim bir şey yok. Kendimi düşünmem gerekiyor. Sizin de, haliyle Eylül'e kadar bu yeni domates halime katlanmanız icap ediyor.

İtirazınız olursa müdüriyete başvurursunuz.

Yani ne yapayım söyleyin?

Ya çevremdeki pek çok insan gibi Zanax, Pasiflora, Prozac gibi şeyler içmeye başlayacağım ya da Allah ne verdiyse anlatacağım...

Gevşetip, sakinleştiren ilaçlarla bir derdim yok, kullanan kullansın, hiç utanmasın ama sorun şu, evinde asprin bile bulundurmayan bir kadınım, yok öyle bir alışkanlığım, oram buram da ağrımaz benim, dolayısıyla yutmayı da unuturum. Modaya kapılıp renk renk vitaminler satın alıyorum mesela, mutfağa bir güzel diziyorum, her gün mutlaka bir tane içeceğim diyorum ama hep unutuyorum.

Zaten o ilaçları içip anlatacağım hikayeler sizi de uyutur, beni de...

Oysa, böyle sayıklar gibi yazınca ben rahatlıyorum.

Söylüyorum bir de ayakkabı boyamak iyi geliyor bu aralar.

Ama ayakkabılarınızı boyayamayacağıma göre...

* * *

Siz beni ciddiye almıyorsunuz ama gökyüzü bu aralar arkamızdan iş çeviriyor. Bir o eksikti değil mi? Ama ne yazık ki öyle. Neyse ben astrologyzone.com'a girip, Susan teyzemin yazdığı açılarıma bir daha bakayım. Sonra da, bu domates halimle gideceğim röportajın sorularını hazırlayayım. Baaay.

Yazarın Tüm Yazıları