Aynadaki Türkiye...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Türkiye dışarıdan, özellikle ABD'den nasıl görünüyor, sorusuna biraz insafsız bir ifadeyle ‘‘Görünüyor mu?’’ sorusuyla yanıt vermek galiba mümkün.

Çünkü, Türkiye çağdaş uygarlığın taşrasında olmaktan bir türlü kurtulamıyor.

Bu dünyanın anladığı dili, yani ‘‘kuvvetli olmayı’’ bir türlü öğrenemiyor.

Genç kuşaklar bilmezler: Bir zamanlar kamuoyumuz en fazla ‘‘Kore savaşı yüzünden dünyanın bize duyduğu hayranlıkla’’la övünürdü. Daha doğrusu ülkemizi yönetenler bize böyle yuttururdu.

Oysa, ABD'nin hatırı kırılmasın diye 1950'de Kore'ye gönderdiğimiz 6.500 kişilik tugayın adı, bu savaşı anlatan kitaplarda bile geçmiyor.

Anımsatalım: Tugayımız, 23-27 Kasım 1950 tarihinde Kunuri'de, Çin Halk Cumhuriyeti birlikleri tarafından sarılan bir Amerikan tümeninin en az zayiatla geri çekilmesini sağlamakla görevlendirilmişti. Birliğimiz bu sırada Çin askerleriyle göğüs göğüse çarpıştı, -bazı uzmanlara göre- pisi pisine 920 şehit verdi. Ama işte bakın, bu dünyada iki satırlık bile izi kalmadı.

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın üst düzey bir yetkilisi ve bir de tanınmış bir ‘‘think tank’’ın Türkiye uzmanıyla konuşurken, bu gerçeği değişik cümleler ve değişik konular arasında tekrar gördüm:

İkisinin de isimlerini veremiyorum, çünkü kendileriyle görüşürken ‘‘isimlerini yazma’’ izni almadım.

Türkiye uzmanı, kendi bakış açısını çok açık koydu: ‘‘Biz, Türkiye'ye ABD'nin çıkarları neleri gerektiriyor açısından bakarız’’ dedi. Bu bakış açısının bir örneği olarak bugünlerde Washington'da ‘‘Turgut Özal'ı anma günleri’’ düzenlediklerini söyledi.

Kore'deki Türk Tugayı, bir süre onlar tarafından da böyle çok methedilmişti.

Dışişleri'ndeki yetkili, daha az keskin ifadeli değildi. Gerçi yer yer çok ciddi doğrulara da değindi. Örneğin, ‘‘Türkiye'yi anlamakta çok güçlük çekiyorum: Türk hükümeti neden ülkenizi hâlâ dünyada en fazla gazetecinin hapsedildiği bir ülke olmaktan çıkartmıyor, anlamıyorum’’ dedi. Tabii, bunu anlamakta bunca yıldır benim de sıkıntı çektiğimi söyledim.

Muhatabım ‘‘Terörle mücadele yasasının terör kavramının sınırlarını çok geniş tutmasından’’ şikâyet etti. ‘‘Bir terör örgütüne üye olmanın değil, terör eylemine katılmanın suç sayılması gerektiğini’’ savundu. ‘‘Bizde (ABD'de) kural budur’’ dedi. Kendisine ‘‘HAMAS üyelerine karşı izledikleri politikayı’’ anımsatmamdan hiç haz etmedi. Daha sonra ‘‘Leyla Zana'nın hâlâ hapiste olmasını’’ eleştirdi.

İlginçtir: Aramızda bu konuşmanın geçtiği gün, Washington Post'ta Zana'nın özgürlüğüne kavuşması için Türk hükümetine çağrı yapan bir ilan vardı. Yani size bir şey söyledikleri zaman, onun o ağızdan tesadüfen çıkmadığını hemen görüyorsunuz.

Ama baktım, onu aslında Türkiye'nin daha çok demokrat olmasından çok, ABD'nin sözlerini daha çok dinleyen bir ülke olması ilgilendiriyor.

Aslında başka ne beklemek gerekir ki?

Yazarın Tüm Yazıları