Aydın Candabak: Düşmanlık aşılayan kitapları yakalım

Aydın CANDABAK
Haberin Devamı

13 Eylül 1999'da yayınlanan Pano'nun başlığı. Aradan tam bir yıl geçmiş. Bugün de aynı başlığı kullanıyorum. ‘‘Düşmanlık aşılayan kitapları yakalım.’’

*

Bu konuda hükümetler bazında bir çalışma görülmeyince, anlaşılan üniversiteler konuya el atma gereği duydu.

Yan sütunlarda, arkadaşımız Nuran Çakmakçı'nın detaylı haberini okuyacaksınız.

Akademisyen ve tarihçiler, Güneydoğu Avrupa'da Demokrasi ve Barışma Merkezi'nin öncülüğünde, gelecek yıllarda kalıcı barışı sağlayacak çok önemli bir çalışmaya adım atıyor.

Geçen hafta içinde İstanbul'da yapılan toplantının devamı, önümüzdeki aylarda Slovenya ve Yugoslavya'da olacak.

Temsilciler Kurulu, ders kitaplarındaki düşmanlıkları ve düşmanca terimleri belirliyor.

Çalışma sonuçlanınca, hazırlanacak rapor ilgili devletlerin hükümetlerine ve Avrupa Konseyi'ne sunulacak.

Yeni bin yılda yetişecek kuşaklara ‘‘barış’’ bilincini verecek bu çalışmaya, umarım hükümetler de gerekli desteği verir, duyarlılığı gösterir.

*

Yazımı, yine geçen yılın 13 Eylül'ünde yer verdiğim satırlarla noktalamak istiyorum:

Tarihi değiştirmek elbette mümkün değil.

Ama sağlam bir dostluk için, yeni ve tertemiz bir sayfa açılmalı.

Dostluk tarihinin satırları, bu beyaz sayfaya işlenmeli.

Kitapçık hırsızı

ÖSS soru kitapçığı çalınınca, biliyorsunuz geçen yıl sınav iptal edilmiş ve trilyonları bulan emek çöpe gitmişti. Olayda ÖSYM görevlilerin akıl almaz ihmali bulunduğunu ve hırsızlıkla ilgili bazı duyumları bu köşede dile getirmiştik.

Polisin sıkı takibi sonunda, çok şükür hırsız yakalandı ve adalet de cezasını verdi. Darısı tüm hırsızların başına...

Skandal sırasında hiçbir şekilde ‘‘ulaşılamayan’’ ÖSYM İstanbul Koordinatörü Prof. Ertuğrul Doğan, üç gün önce telefonla aradı ve ‘‘Hırsız yakalandı. Oysa bizi suçluyordunuz, şimdi düzeltecek misiniz?’’ diye sordu.

Düzeltelim Sayın Ertuğrul Doğan.

Suçunu gerek poliste, gerekse mahkemede itiraf ederek, 7.5 yıla mahkûm olan soru kitapçığı hırsızının ifadesiyle düzeltelim:

‘‘Soru kitapçıklarının bulunduğu odanın kapısı açıktı. Ben de sınava gireceğim için, kendimi tutamadım ve girdim.

Torbayı açmak istedim. Ancak mühürlü olması nedeniyle başaramadım. Dışarı çıkarak jilet satın aldım. Tekrar içeri girerek soru kitapçıklarının bulunduğu odaya geldim. Jiletle torbalardan birini keserek, kağıt parçalarını aldım. Tuvaletin bulunduğu yere gidip baktığımda, aldığım kağıtların soru kitapçıkları olmadığını anladım. Bunları tuvaletteki çöpe attıktan sonra, geri dönerek torbadan 2 adet soru kitapçığı aldım ve tişörtümün altına koyarak dışarıya çıktım.’’

Kusura bakmayın Sayın Doğan.

Size haksızlık etmişiz.

Biz, soru kitapçıklarının bu kadar laubali ‘‘korunduğunu’’ bilmiyorduk.

Yazarın Tüm Yazıları