Güncelleme Tarihi:
Söyleşinin açılışında “Benim kariyerim diğer yönetmenlerden farklı başladı” diyen Neco Çelik, kendisinin Kreuzberg’de büyüyen bir göçmen çocuğu olarak hikâyesini şekillendiren ortamı anlattı. Kreuzberg’in 1970’li 80’li yıllarda hem politik bir merkez hem de entelektüel bir alt kültüre ev sahipliği yaptığını belirten Çelik, bu ortamın yaratıcı düşünce yapısına büyük katkı sağladığını dile getirdi: “Misafir işçilerin Almanya’ya gelişiyle başlayan bu hikâye, benim için çok komplike ama zenginleştirici bir deneyimdi. Kreuzberg’de büyümek, bana alternatif yaşam biçimlerini görme şansı sundu. Duvarın yanı başındaki bu bölge, entelektüel bir kültür ve yaratıcı bir enerjiyle doluydu. Kariyerimdeki dönüm noktalarından biri Kreuzberg’deki gençlik yıllarıydı. Hip-hop kültürüyle büyüdüm ve grafiti yaparak yaratıcılığımı geliştirdim. Duvarları boyarken bir süre sonra yazmaya başladım. Bu süreç, beni sinemaya götürdü.”
Çelik’in gençlik yıllarına damgasını vuran ‘36 Boys’ adlı Kreuzbergli gençlik grubu, yönetmenin filmlerindeki estetik dilin oluşumunda önemli bir ilham kaynağı oldu.
ALMAN VE TÜRK SİNEMASINDAKİ FARKLAR
Söyleşi boyunca sinema dünyasındaki zorluklara değinen Çelik, Almanya’daki bürokratik teşvik sisteminin, Türkiye’deki yapımcılık yaklaşımından farklı olduğunu belirtti: “Almanya’da sinema bir kültür olarak görülüyor ama süreçler çok bürokratik. Sanat eserinin kaderi, sanat eğitimi olmayan memurların kararlarına bağlı olabiliyor. Türkiye’de ise yapımcılar daha girişimci, yeni hikâyelere ve yeteneklere yatırım yapıyorlar. Son filmimin finansmanı için uzun süre Almanya’da kaynak aradık ama sonunda İstanbul’dan yapımcı bulduk. Almanya’da bu tarz dinamik bir yapının eksikliği hissediliyor. Türkiye’deki serbest piyasa ekonomisi sinemayı daha dinamik hale getiriyor. Ancak bu sistemin zorlukları da yok değil. Türkiye’de sinema sektörü daha özgür bir pazar yapısına sahip. Ama bu, bazen ticari kaygıları ön plana çıkarabiliyor. Öte yandan Almanya’da kültürel bir bakış açısı hâkim ama bu da filmlerin finansman süreçlerini daha karmaşık hale getiriyor.”
KISIK ATEŞTE 15 DAKİKA’NIN KAZANDIRDIĞI TECRÜBELER
Çelik, Haluk Bilginer, Ata Demirer ve Metin Akpınar gibi isimlerle çalıştığı ‘Kısık Ateşte 15 Dakika’ filminin kariyerinde önemli bir tecrübe olduğunu ifade etti. Ancak filmin yapımcıları arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle filmin bekleneni veremediğini belirtti: “Film sırasında iki yapımcı arasında kaldım. Bu süreç benim için öğretici oldu. Beni tiyatro ve operaya yönlendirdi.”
Çelik, Türk dizilerinin dünya çapındaki başarısına da değindi. Türkiye’nin, ABD’den sonra ikinci büyük dizi ihracatçısı olduğunu belirten Çelik, “Türk dizileri, Balkanlar’dan Latin Amerika’ya kadar geniş bir coğrafyada izleniyor. Bu kadar satılabilmesi büyük bir başarıdır” diye konuştu.