İskender GÜNGÖR / KÖLN
Oluşturulma Tarihi: Mart 09, 2025 11:37
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) iftarının onur konuğu Federal Hükümet Göç, Mülteciler ve Uyumdan Sorumlu Devlet eski Bakanı (SPD) Aydan Özoğuz, “Yıllar geçtikçe, yalnızca yeni federal eyaletlerde değil, özellikle çarpıcı biçimde, Almanya’nın güneyinde ve güneybatısında da çok belirgin bir şekilde sağa doğru muazzam bir kayma yaşıyoruz” dedi.
Özoğuz, Ramazan ayında, toplu iftarların birçok gayrimüslimler için popüler bir etkinlik haline geldiğini, özellikle bu dönemlerde daha da önemli hale geldiğini aidiyet, kimlik ve toplumsal uyum gibi soruların giderek daha da kuvvetlendiği bir dönemden geçildiğinin altını çizdi. Özoğuz, “İslam Almanya’ya aittir” diyen Alman Cumhurbaşkanının sözlerinden sonra kendisine karşı yapılan en sert kampanyaları hatırlatarak “Ama, Müslümanların Almanya’ya ait olduğunu söylemeliydi” dedi. Özoğuz DİTİB’in Köln Ehrenfeld genel merkezinde verilen iftar yemeğindeki konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yıl geçtikçe, yalnızca yeni federal eyaletlerde değil, özellikle çarpıcı biçimde, ülkemizin güneyinde ve güneybatısında da çok belirgin bir şekilde sağa doğru muazzam bir kayma yaşıyoruz. Bu, yalnızca göçü bir bütün olarak değil, aynı zamanda Almanya’daki milyonlarca Müslümanın gerçek yaşamını da sorgulatıyor. Ne kadar farklı olsalar da burada mesele kişinin kendi dindarlığından ziyade Müslüman olmanın dışarıdan nasıl algılandığıdır. ‘Yabancı’ korkusu, dinin, özellikle İslam’ın göçmenlere karşı sadece sağcı ve popülist partiler tarafından değil, her kesim tarafından kışkırtılan öfke kaygı vericidir.”
‘MANHEİM SALDIRISI HEPİMİZİ SARSTI’
Özoğuz sözlerini şöyle sürdürdü: “Federal seçimler artık geride kaldı, ancak son birkaç haftadır yaşanan tartışmalar ve olaylar hâlâ yankılanıyor. Seçimden hemen önce ve şimdi de pazartesi günü Mannheim’da, yaklaşık bir yıl önce genç bir polis memurunun hayatını kaybettiği yere çok yakın bir yerde gerçekleşen saldırılar hepimizi derinden sarstı. Açık toplumumuzun ne kadar savunmasız olduğunu gösterdiler. Gazetecilerin ve tabii ki savcıların da bir saldırganın “İslam”a atfedilip atfedilemeyeceğine baktığı bir toplum haline geldik mi? O zaman sebep ve isnat açıkça ortaya çıkıyor. Ne kadar saçma ve tehlikeli bir gelişme. Ancak bunun bir de diğer tarafı var: Sokaklardaki protestolar, aşırı sağcılığa ve dışlanmaya karşı gösteriler, toplum genelindeki dayanışma ifadeleri; açık, çeşitli ve daha dürüst bir toplum için mücadele eden geniş bir çoğunluğun olduğunu gösteriyor. Ve bu gerçeğin bir parçası da şu: Görünen o ki, sağcı aşırılıkçılara oy veren genç Müslümanlar da var. Belki de ülkemizdeki çok sayıda mülteciden rahatsız olan diğer insanlardan uzaklaşmak istiyorlar. Gelecek gençlerin elinde ve federal seçim bize düşünmemiz gereken çok şey sunuyor. Demokrasiyi, özgür toplumu esas olarak yaşlılar savunuyorsa bu iyi değildir.”
‘MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİM’
Özoğuz, gençlerin, özellikle de göçmen kökenlilerin oy kullanması için her yerde kampanya yürüttüğünü, kendisine 18 yaşında oy kullanmasına izin verilmediği için “Siyasi hayatım boyunca daha iyi vatandaşlık fırsatları ve çifte vatandaşlık için mücadele ettim. Gelecekte de her ikisini de savunmaya devam edeceğim” dedi.
ACIMASIZ SAVAŞLARLA BÜTÜN İNSANİ DEYERLER HİÇE SAYILDIDİTİB Genel Başkanı Dr.
Muharrem Kuzey, son yıllarda yaşanan tüm krizlerin toplamından daha tehlikeli olabilecek bir kriz yaşandığını ifade ettiği konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Son yüzyılların, hatta bin yılların bütün insani değerlerini ve kazanımlarını hiçe sayarak, sadece güce, en güçlünün hakkına güveniyor. Popülistlerin davranışları giderek yırtıcıların davranışlarına dönüşüyor. Küresel kurumların çökmesinden ve uluslararası anlaşmaların geçersiz olmasından daha az korktuğumuz bir şey yok. Bu yeni zihniyetten ilk etkilenen ise BM Filistinlilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı oldu: “Önce ben!” 15 aylık savaş ve ölçülemez acıların ardından Gazze halkının yeni tehlikelerle karşı karşıya olduğunu gözler önüne seriyor. Ancak bu gelişme aynı zamanda dünya çapında en zayıf olanları da etkiliyor. Almanya’da da tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi güçsüzleri şeytanlaştıran, farklı olarak damgalananları kendi varoluşları için tehdit olarak görenlerin sesleri giderek yükseliyor. Farklı olarak damgalananları kendi varoluşları için tehdit olarak görenlerin sesleri giderek yükseliyor. Artık gerçeklerin veya doğruların önemli olmadığı, yalnızca “BİZ” ve “ONLAR” ayrım ilkesinin geçerli olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Almanya’daki toplumumuz da uzun zamandır olmadığı kadar bölünmüş durumda. Federal seçim kampanyasının son haftaları bize popülizmin radikalizmi daha da güçlendirdiğini bir kez daha gösterdi. Bu noktada çok açık bir şekilde ifade edeyim: Tıpkı yüzyıl önce olduğu gibi, sadece özgür demokratik düzenimiz değil, insanlığımız da tehlikededir.”
‘KÖKLERİNİZLE GURUR DUYUN’TC Köln Başkonsolosu Hüseyin Kantem Al, yaptığı selamlama konuşmasında “Başkalarının sizin kim olduğunuzu veya nereye ait olduğunuzu belirlemesine izin vermeyin! Kökenlerinizle gurur duyun, ancak Almanya’nın “yeni bir Alman” olarak şekillenmesine aktif olarak katkıda bulunun. Türkiye ile Almanya arasında uzun, yakın ve özel bir ilişki var. Giderek belirsizleşen bir dünyada güçlü ortaklıklar her zamankinden daha fazla önem taşıyor. Almanya ile Türkiye arasındaki dostluk, sadece iki ülke açısından değil, aynı zamanda Avrupa ve uluslararası toplum açısından da büyük önem taşıyor. Bu zorlu zamanlarda işbirliğimizi daha da derinleştirmeli, barış ve istikrar için birlikte çalışmalıyız” dedi.
DİTİB iftarında Alman Piskoposlar Konferansı Dünya Kiliseler Bölümü Başkanı Ulrich Poner ile Berlin Türk Büyükelçiliği din hizmetleri Müsteşarı Dr. Abdullah Kuşlu’da kısa birer selamlama konuşması yaptı. DİTİB iftarına, ayrıca IGMG islam Toplumu Milli Görüş Genel Başkanı Kemal Ergün, Dinlerarası Diyalog Departmanı Dr. Andreas Herrmann, Köln belediye meclis üyeleri, siyasiler ve STK temsilcileri katıldılar.