Mezarda da saldırıya uğradılar

Güncelleme Tarihi:

Mezarda da saldırıya uğradılar
Oluşturulma Tarihi: Ocak 05, 2022 10:42

Yeni yıla girerken en çok duyulan dileklerin başında sevgi, hoşgörü ve barış gelir. Dünyada barış. Toplumsal barış. Barış içinde birlikte yaşam. Ama her ülkede olduğu gibi, Almanya’da da barış içinde birlikte yaşamı baltalayan, dinamitleyen ırkçılar, yabancı düşmanları, İslam ve Yahudi düşmanları da var.

Haberin Devamı

İŞTE 2022’nin ilk günü Kuzey Ren Vestfalya (KRV) eyaletinin Iserlohn kentinde yaşayan Müslümanlar, kara bir haberle uyandılar.
Çünkü ırkçılar, Türk ve İslam düşmanı aşırı sağcılar, kent mezarlığının Müslümanlara ait bölümündeki 32 mezarın taşlarını kırıp dökmüş, tahrip etmişlerdi.
Bu çirkin saldırı insanlarımızı derinden üzdü.
Çünkü sevdikleri insanlar, sağken yaşadıkları ırkçılık yetmiyormuş gibi, mezarda da saldırıya uğramıştı.
Aslında bu ve benzer utanç verici saldırılar Almanya’da yeni bir olgu değildir.
Irkçılar yıllardır camilere, Müslümanların oluşturduğu dernek ve cemaatlere ait yerlere gamalı haçlar çizip, insanlarımızı nazi sembolleriyle tehdit etmekte.
Hatta kundaklamaktalar.

2020’DE İSLAM DÜŞMANLIĞI SUÇ SAYISI 1026’YA ULAŞTI
Federal Kriminal Dairesi’nin (BKA) verilerine göre Almanya’da 2019 yılında yabancı düşmanlığı motifli 7 bin 909 suç işlenmiş ve 2020 yılında yüzde 19 artış artışla bu rakam 9 bin 420’ye yükselmiştir.
İslam düşmanlığı motifli suç sayısı 2019’da 950’yi bulurken, bu rakam 2020 yılında 1026’ya ulaşmıştır.
Son yıllarda yapılan kamuoyu yoklamaları, Almanya’da İslam düşmanlığının tedirgin edici düzeyde arttığını ortaya koymaktadır.
Leipzig Üniversitesi tarafından yapılan bilimsel bir araştırmaya göre, sağ popülist Almanya için Alternatif’e (AfD) oy veren seçmenlerin yüzde 80.6’sı, “Bu kadar çok Müslüman yüzünden kendimi kendi memleketimde yabancı hissediyorum” diyor.
Yalnız AfD’liler mi?
Ne yazık ki değil…
Sosyal Demokrat Partili (SPD) seçmenlerin yüzde 55.7’si, Hıristiyan Demokrat Birlik Partililerin (CDU) yüzde 54.7’si, Hıristiyan Sosyal Birlik Partililerin (CSU) yüzde 50.5’i, Hür Demokrat Partililerin (FDP) yüzde 42.9’u, Yeşiller’i destekleyenlerin yüzde 41’i ve Sol Partililerin yüzde 38.9’u da öyle.
Federal İçişleri Bakanlığı’ının resmi verilerine göre, Almanya’da 5 milyon 500 bin civarında Müslüman yaşıyor.
Yani ülkede yaşayan Müslümanların oranı yüzde 6.6’yı ancak buluyor.
Böyle olduğu halde Almanların çoğunun kendisini Müslümanlar yüzünden kendi ülkelerinde yabancı hissetmelerini anlamak mümkün değildir.
Aynı araştırmaya göre, AfD’li seçmenlerin yüzde 73.8’i, CDU’luların yüzde 45.2’si, CSU’luların yüzde 40.4’ü, SPD’lilerin yüzde 38.8’i, FDP’lilerin yüzde 34.4’ü, Sol Partililerin yüzde 32.9’u ve Yeşiller’e destek verenlerin yüzde 24.3’ü, “Müslümanların Almanya’ya göçü yasaklanmalı” diyor.

Mezarda da saldırıya uğradılar
SADECE ALMANYA’DA DEĞİL
Almanya gibi demokratik hukuk devletinde, din ve inanç özgürlüğünün, eşitliğin büyük harflerle yazılı olduğu bir ülkede böyle bir yasağın savunulmasını anlamak da mümkün değildir.
Ama bu yalnız Almanya’ya özgü bir olgu değildir.
Fransa, İngiltere, Belçika, Hollanda, İsveç, Danimarka gibi birçok ülkede de son yıllarda İslam düşmanlığı, aşırı sağcıların güçlenmelerine paralel olarak tedirgin edici düzeyde artıyor.
Son seçimlerde Macaristan’da sağ popülist Macar Yurttaş Birliği (Fidesz) yüzde 49,3, Polonya’da Hak ve Adalet Partisi (PiS) yüzde 43.6, İtalya’da 5 Yıldız Hareketi (M5S) yüzde 32.7, İsviçre’de İsviçre Halk Partisi (SVP) yüzde 25.6, İsveç’te İsveç Demokratları (SD) yüzde 17.5, İtalya’da Lega Nord (Kuzey Ligi) yüzde 17.3, Avusturya’da Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) yüzde 16.2, Fransa’da Ulusal Birlik (RN) yüzde 13.2, Hollanda’da Özgürlük Partisi (PVV) yüzde 10.3 oy almıştır.
Dünyanın en demokratik ülkeleri arasında yer alan bu ülkelerde ırkçılığı körükleyen sağ popülist ve aşırı sağcıların yıllardır yabancı düşmanlığı, Yahudi düşmanlığı, İslam ve Müslüman düşmanlığından beslendikleri bilinmektedir.
Sağduyulu demokratlar, demokrasi sevdalıları seslerini yükseltmezlerse, politik sorumluluk taşıyanlar, adalet makamları ve güvenlik birimleri zaman kaybetmeden harekete geçip görevlerini layıkıyla yapmazlarsa, aşırı sağcı ırkçıların insanlara mezarlarında bile saldırmasının sonu gelmeyecektir.
Bu da toplumsal barışın korunmasını ve barış içinde birlikte yaşamı tehlikeye sokacaktır.

 

BAKMADAN GEÇME!