“Erdoğan’ın imamları” tam not aldı

Güncelleme Tarihi:

“Erdoğan’ın imamları” tam not aldı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 14, 2025 10:32

30 Ekim 1961 tarihinde imzalanan Türkiye-Almanya İşgücü Anlaşması’yla Almanya’ya “Gastarbeiter” (misafir işçi) denilen ilk Türkler geldi.

Haberin Devamı

“Erdoğan’ın imamları” tam not aldı

Petrol krizi yaşanan 1973 yılına kadar ülkeye gelen Türklerin sayısı 867 bindi.

Krize paralel olarak yaşanan ekonomik durgunluk nedeniyle dönemin Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Hür Demokrat Parti’den (FDP) koalisyon hükümeti, yeni işçi gelmesini durdurdu.

Ancak Almanya’ya diğer ülkelerden olduğu gibi Türk göçü de durmadı.

Almanya’da yaşayan Türkler de, diğer “Gastarbeiterler” gibi eş ve çocuklarını yanlarına getirmeye başladılar.

Ve 1978 yılında Türklerin sayısı 1.2 milyona, 1980’de 1.5 milyona ulaştı.

1998’de 2.1 milyonu bulurken, Türkiye kökenlilerin sayısı 3 milyon sınırını aştı.

Günümüzde yarıdan fazla Alman vatandaşı olmak üzere resmi verilere göre 3 milyon civarında Türkiye kökenli bulunmaktadır.

Haberin Devamı

Hatta bu sayının 3.5 milyonu bulduğundan hareket bile edilmektedir.

Almanya’ya “Misafir işçi” olarak gelen Türklerin dini imanı yıllarca kimseyi ilgilendirmedi.

Önemli olan onların gece gündüz demeden vardiyalı olarak çalışıp Almanya’nın kakınmasına katkıda bulunmalarıydı.

Nitekim öyle de oldu…

Daha çok para kazanmak için ard arda iki vardiya çalışanlar bile vardı.

1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimi’den sonra Almanlar Türklerin Müslüman olduğunu keşfetti.

Zamanla Almanya’nın çeşitli kesimlerinde minareli camiler inşa edildi.

Türkiye’den gönderilen imamların sayısı arttı.

11 Eylül 2001 tarihinde New York’taki Dünya Ticaret Merkezi (WTC) İkiz Kulelerine Usame Bin Ladin güdümlü teröristlerin giriştiği saldırıda 3 bine yakın kişinin yaşamını yitirmesi üzerine dünyanın çeşitli kesimlerinde olduğu gibi Almanya’da da gözler Müslümanlara çevrildi.

Başta Türkler olmak üzere göçmen kökenlilere dönük olumsuz haberler arttı.

Zaten gazetelerde, dergilerde, radyo ve televizyon programlarında Türkler’le ilgili olumsuz haberlerin oranı diğer göçmen kökenlilere dönük haberlerden hep daha yüksekti.

Örneğin Almanya’nın en ciddi haftalık dergilerinden “Der Spiegel”, 1973 yılında Türkleri kapağına taşıdı ve “Getto in Deutschland- Eine Millionen Türken” (Almanya’da getto-bir milyon Türk) manşeti attı.

Haberin Devamı

Haberi de “Die Türken kommen, rette sich, wer kann” (Türkler geliyor, kendini kurtarabilen kurtarsın) başlığı altında verdi.

1997 yılında Auslaender und Deutsche: Gefaehrlich fremd (Yabancılar ve Almanlar: Tehlikeli derecede yabancı) başlıklı haber, elinde Türk bayraklı siyah saçlı bir kız fotoğrafıyla yayımladı.
2004 yılında “Allahs rechtlose Töchter. Muslimische Frauen in Deutschland (Allah’ın haksız kızları. Almanya’da Müslüman kadınlar, 2007 yılında “Mekka Deutschland. Die stille Islamisierung (Mekke Almanya. Çaktırmadan - Sessiz İslamlaştırma) haberlerini.

Haftalık “Focus” dergisi de, 2004 yılında “Unheimliche Gaeste” (Korkutucu-Ürkütücü misafirler) başlıklı bir haberi, cami ve ibadet eden insanların fotoğrafıyla kapaktan yayımladı.

Haberin Devamı

2014 yılında da “Die dunkle Seite des ISLAM” (İslam’ın karanlık yüzü) başlığını kapağına taşıdı.

Stern dergisi de, 2007 yılında “Wie gefaerlich ist der Islam? (İslam ne kadar tehlikeli?) başlıklı geniş bir haber yayınladı.

Alman medyası da Alman politikacılar da zamanla kafayı imamlara, taktılar.

Camilerde verilen vaazlarda ve Cuma namazlarında okunan hutbeleri sorgulamaya başladılar.

İmamların çoğu Türkiye’den gönderildiği için “Erdoğan’ın imamları” diyenler, yazıp çizenler oldu.

O zamanki CDU/CSU Federal Meclis Grup Başkanı Volker Kauder, 2016 yılında bazı camilerde okunan hutbelerin Almanya’daki devlet anlayışı ile bağdaşmadığını ileri sürerek, “Devlet bunları kontrol etmeli” dedi.

Haberin Devamı

Sağ popülist Almanya için Alternatif’i (AfD) sonrada “aşırı sağcı oldu” diyerek terk eden o zamanki Eş Başkanı Frauke Petry, yabancıların uyum sağlamamasından Islami Dernek ve Cemiyetlerden kaynaklandığını ileri sürdü.

AfD’nin şu andaki Eş Başkanı Alice Weidel, DİTİB kısa adıyla tanınan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ni “Türk hükümetinin Almanya’ya uzanan kolu” olarak niteledi.

AfD’li Federal Meclis milletvekili Beatrix von Storch, cami ve minarelerin yasaklanmasını istedi.

FDP’li eski Federal Meclis Başkan Yardımcısı Wolfgang Kubicki, “Türkiye'den gönderilen imamların Almanya'daki camilerde nefret vaazları vermesi ve siyasal İslam'ın ilerlemesini sağlaması engellenmeli" derken, hukuki açıdan gerekli görülmesi halinde DİTİB'in Almanya topraklarında faaliyetinin yasaklanmasını istedi.

Haberin Devamı

Hem de Alman Anayasası’nın temel haklarla ilgili 4’üncü maddesinde “Din ve vicdan özgürlüğü ile din ve dünyevi inanç özgürlüğüne dokunulamaz. Dinin rahatsız edilmeden uygulanması güvence altındadır” denildiği halde.

Almanya’da 3 milyona yakını Türkiye kökenli olmak üzere 5.6 milyon Müslüman yaşamaktadır.

İşte kısa bir süre önce Erlangen-Nürnberg Friedrich- Alexander Üniversitesi (FAU) bünyesindeki Avrupa'da islam ve Hukuk Araştırma Merkezi (EZIRE), Almanya'daki camilerde okunan hutbeleri inceledi.

EZIRE Genel Müdürü Dr. Jörn Thielmann öncüğündeki Almanya’daki 2300’e yakın camiden DİTİB, İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) ve Islam Kültür Merkezleri Birliği’ne (VIKZ) ait 1500 camide okunan hutbeleri içeren araştırmaya göre, “Erdoğan’ın imamları” tam not aldı.

Hutbelerde dinsel soru ve sorunların yanı sıra, toplumsal gelişmelerin, savaş, barış, terörizm, aşırılık, vatan, uyum, göç, katılım, ırkçılık, dışlama ve dışlanma, İslam düşmanlığı gibi politik konulara yer verildiği ortaya çıktı.

Hangi dinden olursa olsun ülkede yaşayan insanların yasalara riayet etmelerinin, zayıflara ve engellilere yardım edilmesi çağrısında bulunulduğu saptandı.

Araştırmayla ilgili raporda, Türkçesi de Almancasıyla aynı olan hutbelerde kin ve nefretin kesinlikle yer almadığı vurgulandı.

Dr. Jörg Thielmann, “Camilerde ve tanınmış Türk kökenli derneklerdeki hutbeler tamamen kabul edilir içeriklidir, eleştirilecek bir durum yok. Ama ne yazık ki herkes tarafında kabul görmesi gereken, toplumsal angajman çağrısı içeren bu hutbelerin medyada ve politikada, buna paralel olarak da toplumun büyük bir bölümünde yankı bulmamaktadır” açıklamasında bulundu.

Evet…

Alman Üniversitesi’nde, Alman bilim insanı Dr. Jörn Thielmann öncüğünde yapılan bu araştırma, camilerde verilen vaazların, okunan hutbelerin Alman medyasının büyük bölümünün ve Alman politikacıların çoğunun önyargılarıyla uzaktan yakından ilişkisi olmadığını ortaya koydu.

Ama ne yazık ki Dr. Jörn Thielmann’ın da işaret ettiği gibi, bu gerçek Alman medyasında doğru dürüst yankı bulmadı.

Politikacılarda da öyle…

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!