Bu ödülü çoktan hak etmişti

Güncelleme Tarihi:

Bu ödülü çoktan hak etmişti
Oluşturulma Tarihi: Kasım 06, 2019 10:19

Hafta başında Alman Dergi Yayımcıları Birliği’nin (VDZ) geleneksel ‘Altın Victoria’ (Goldene Victoria) ödül töreni vardı. Tören, eski Doğu Almanya olarak bilinen Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin (DDR) ‘tarihe gömülmesinin’ başlangıcı olan Doğu Berlin’deki dev protesto gösterisinin yapıldığı Alexander Meydanı’na birkaç yüz mesafede düzenlendi.

Haberin Devamı

Bu ödülü çoktan hak etmişti
HEM de ‘kansız devrim’in yolunu açan bu dev gösterinin 30’uncu yıldönümü olan 4 Kasım’da.
Tehdit ve tehlikelere rağmen inandıkları yolda kararlı ve cesur bir şekilde yürüyen kişilere, kurum ve kuruluşlara verilen ‘Altın Victoria’ ödülünü bu yıl ‘Sınır Tanımayan Gazeteciler’ ile Federal Meclis Başkanı Wolfgang Schaeuble aldı.
50 yılı aşkın süredir aktif politika yapan Schaeuble, ‘Altın Victoria Onur Ödülü’nü alırken duygu dolu anlar yaşadı.
Törenden sonra da öyle.
47 yıldır Federal Meclis milletvekili olan, Federal İçişleri Ve Federal Maliye Bakanlığı, bir dönem Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanlığı da yapan Wolfgang Schaueble’yi 1980’li yıllara tanıdım.
O zamanlar Helmut Kohl, Almanya Başbakanı idi.
Schaeuble de Başbakanlık Dairesi Başkanı.
9 Kasım 1989 tarihinde Almanları Almanlardan, Almanya’yı Almanya’dan ayıran Batılıların ‘utanç duvarı’, Doğuluların ‘faşizme geçit yok duvarı’ olarak nitelendirdikleri ‘Berlin Duvarı’nın çökmesinden sonra Wolfgang Schaeuble, gece gündüz demeden hep yollardaydı.
İki Almanya’nın birleşmesinin ‘temel taşı’ niteliğindeki ‘2 Artı 4 Anlaşması’nın hayata geçirilmesinde etkin rol oynadı.
Federal Almanya Cumhuriyeti ile Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa ve Rusya arasındaki bu anlaşmanın mimarıydı o günlerde Federal İçişleri Bakanı olarak görev yapan Wolfgang Schaeuble.
İki Almanya resmen 3 Ekim 1990’da Federal Almanya Cumhuriyeti çatısı altında birleşirken, Schaeuble, 2 Aralık’ta yapılan ilk genel seçim öncesi sürdürdüğü seçim kampanyası sırasında şizofren birinin silahlı saldırısına uğradı.
Hem de kendi seçim bölgesi Freiburg yakınlarındaki Oppenheim’da.
Hem çenesine hem de omurgasına isabet eden kurşunlar yüzünden tekerlekli sandalyeye mahkûm oldu.
Ama yılmadı.
Hastaneden çıktıktan sonra yeniden Federal İçişleri Bakanı olarak göreve devam etti.
*
Schaeuble, 1991 yılı ilkbaharında Federal İçişleri Bakanlığı görevini bıraktı ve CDU ile ‘kardeş parti’ Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi’nin (CSU) ortaklaşa oluşturdukları Federal Meclis Grup Başkanı oldu.
İşte o dönemde Schaeuble ile bir söyleşi yapmıştım.
Kendisine Avrupa Birliği (AB) üyeliği konusunda Türkiye’yi niye aldatıp, oyaladıklarını sormuştum.
“Birbirimizle böyle konuşmayalım” diyerek biraz bozulmuştu.
Ancak daha sonraki yıllarda Başbakan Angela Merkel kabinesinde yeniden Federal İçişleri ve Federal Maliye Bakanı olarak görev aldığı dönemde Schaeuble ile birkaç kez söyleşi yaptım.
Schaeuble, Almanya’da göçmen kökenli Müslümanların uyumu için önemli katkılarda bulundu.
Alman İslam Konferansı’nı hayata geçirdi.
2006 yılında Almanya’da yapılan Dünya Futbol Şampiyonası’ndan sonra yaptığımız bir söyleşide, kendisine Türkiye kökenli insanların ellerinde Türk ve Alman bayraklarıyla Alman Milli Takımı’nın başarısını coşkuyla kutladıklarını hatırlatıp, “Bu Türklerin ve Türkiye kökenlilerin uyumunun Almanya’da bazı çevrelerin ve politikacıların sandığından daha ilerde olduğunun bir göstergesi değil mi?” diye sormuştum.
“Bazı sorunlarımız olmasına rağmen gerçekten uyum alanında önemli gelişmeler var. Bu inkar edilemez” demişti.
Başka bir söyleşimizde de, anne ve babasının da tanımadan önce Türklere karşı ön yargıları olduğunu söylemişti.
“Komşu Türkler yaşlı annem ve babamı yolu açmak için kar kürerken görünce derhal yardıma koşmuşlar. Bunun üzerine annem ‘Bu insanların ne kadar nazik ve yardımsever olduğunu tahmin edemezsin’ dedi” diye söylemişti.
“Annemin ön yargıları Türkleri tanıyınca yok olmuştu” diyerek, Türkleri daha yakından tanıyan insanların ön yargılardan uzaklaştıklarını da dile getirmişti.
Evet, yıllardır tekerlekli sandalye mahkûm olduğu halde hâlâ gece gündüz demeden ‘koşuşturan’ Wolfgang Schaeuble, böyle bir ödülü çoktan hak etmişti.
Kutlarız...

 

BAKMADAN GEÇME!