‘Avrupa İslamlaşıyor’ palavrasıyla İslam düşmanlığı

Nitekim bu saldırılar bu ülkelerde yaşayan Müslümanlar tarafında da kınanmaktadır. Saldırıların yoğunlaşmasıyla yalnız sosyal medyada değil, Almanya’daki bazı gazete ve dergilerde de ‘Avrupa İslamlaşıyor’ başlıklı haberler ve yorumlar da arttı.
Resmi verilere göre Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkede 449 milyon insan yaşamaktadır.
AB’yi terk eden 69 milyon nüfuslu Birleşik Krallık’la (İngiltere) bu sayı 520 milyona yaklaşmaktadır. Tabii AB üyesi olmayan Avrupa ülkeleri de vardır.
Resmi olmayan verilere göre de AB ülkelerinde 35-53 milyon Müslüman yaşamaktadır. Yani AB ülkelerinde yaşayan Müslümanların oranı toplam nüfusunun yüzde 5’i ila 8’i kadardır.
En son verilere göre Almanya’da 5.3 - 5.8 milyon Müslüman yaşamaktadır.
Bu da ülkedeki Müslüman oranının yüzde 5.5 civarında olduğu anlamına gelmektedir.
Fransa’da 5 milyon 693 bin, İngiltere’de 4 milyon 293 bin, Hollanda’da 1 milyon 225 bin, Belçika’da 856 bin, İsveç’te 829 bin, Avusturya’da 638 bin, İsviçre’de 533 bin, Danimarka’da 304 bin, Norveç’te 291 bin, Finlandiya’da 114 bin civarında Müslüman yaşamaktadır.
Müslümanların oranı İngiltere’de yüzde 8.2, İsveç’te yüzde 8.2, Belçika’da yüzde 7.4, Hollanda’da yüzde 7.2, Avusturya’da yüzde 7.1, İsviçre’de yüzde 6.2, Danimarka’da yüzde 5.3, Norveç’te yüzde 5.2 ve Finlandiya’da yüzde 2.1’i geçmemektedir.

ONLAR DA ÇOK İYİ BİLİYOR
Bu veriler ışığında Müslümanların Almanya’yı da diğer Avrupa ülkelerini de İslamlaştıramayacağı açıkça ortada olduğu gibi, zaten bu ülkelerde yaşayan Müslümanların da böyle niyetlerinin, eğilimlerinin olmadığı bal gibi bilinmektedir.
Bunu ‘Avrupa İslamlaşıyor’ palavrasıyla, yalanıyla İslam ve Müslüman düşmanlığını körükleyen medya mensupları da politikacılar da bilmektedir.
Ama maalesef bu yaklaşım Avrupa’da hiç de yeni bir olgu değildir.
Almanya’da aşırı sağcı partiler, yıllarca yabancı düşmanlığıyla oy avcılığı yaptılar ve hâlâ da yapmaktadır.
Almanya Nasyonal Demokrat Parti (NPD), Alman Halk Birliği (DVU), Cumhuriyetçiler (REP) yıllarca bu ülkede yabancı ve İslam düşmanlığını körüklediler.
Aynı görevi şimdilerde 2013 yılında kurulan ve ilk kez 2017 yılındaki genel seçimlerde Federal Meclis’e giren, 23 Şubat 2025’te yapılan erken genel seçimlerde toplam oyların yüzde 20.8’ini alarak ‘ikinci güçlü parti’ konumuna yükselen, hatta son günlerdeki kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 26’yla ilk sıraya yükselen sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) sürdürmektedir.

IRKÇILIĞI KÖRÜKLEDİLER
‘PEGIDA’ kısa adıyla tanınan ‘Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar’ çatısı altında bir araya gelen Alman aşırı sağcılar, 2014-2024 yıllarında İslam ve Müslüman düşmanlığını, ırkçılığı körüklediler.
Fransa’da 1972 yılında Jean-Marie Le Pen tarafından kurulan, 2011 yılında başına kızı Marine Le Pen’nin geçtiği aşırı sağcı Ulusal Cephe (FN), yıllarca yabancı ve İslam düşmanlığıyla oy avcılığı yaptı.
Parti 2018 yılında ‘Ulusal Birlik’ (RN) adını alsa ve Marine Le Pen yerini 2022’de Jordan Bardella’ya bıraksa da düşmanlık politikasından vazgeçmedi. Ve geçen yıl yapılan seçimlerin ilk turunda RN yüzde 33 oy alarak ‘en güçlü parti’ konumuna yükseldi.

HÜKÜMET ORTAĞI OLDU
Hollanda’da 2023 yılında yapılan genel seçimleri 23.5’le yıllardır İslam ve Müslüman düşmanlığı yapan, Kur’an-ı Kerim’in yasaklanmasını, camilerin kapatılmasını isteyen Geert Wliders’in liderliğini yaptığı aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) kazandı.
PVV hükümet ortağı bile oldu.
Avusturya’da geçen yıl yapılan seçimleri oyların yüzde 29.2’sini alan aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) kazandı.
İtalya’da aşırı sağcı İtalya’nın Kardeşleri (FdI) lideri Giorgia Meloni 2022’den beri iktidarda.
İsveç’te, Danimarka’da, Finlandiya’da aşırı sağcı partiler, doğrudan veya dolayı iktidar ortağı.
Bu ülkelerin hepsinin anayasalarında da ‘eşitlik ve din özgürlüğü’ büyük harflerle yazılıdır.
Evet...
Avrupa’da aşırı sağcıların palazlanmasında hiç şüphesiz Almanya’da olduğu gibi diğer ülkelerde de farklı partilerden birçok politikacının, yazılı, sözlü ve görüntülü bazı medya organlarının “Avrupa İslamlaşıyor” gibi yalan ve palavraları etkin rol oynamaktadır.
Nitekim Alman kurum ve kuruluşlar, Alman bilim insanları tarafından yapılan bilimsel araştırmalar da bunu çok açık bir biçimde ortaya koymaktadır.