Artık söylenme söyle

Güncelleme Tarihi:

Artık söylenme söyle
Oluşturulma Tarihi: Eylül 06, 2025 09:18

KRV’deki yerel seçimlerde Leverkusen kentinde SPD’den Belediye Meclis adayı gösterilen Yılmaz Bulut, Almanya’daki Türk toplumuna birliktelik sergileyerek gücünü gösterme çağrısında bulundu.

Haberin Devamı

Almanya Yunus Emre Enstitüsü’nün kurucu müdürlüğünü yapan ve 14 Eylül’de Kuzey Aren Vestfalya’da (KRV) yapılacak yerel seçimlerde Leverkusen kentinde SPD’den Belediye Meclisi adayı gösterilen Yılmaz Bulut, “Artık söylenme söyle” diyerek, Almanya’dakiTürk toplumuna birliktelik ve dayanışma sergileyerek gücünü gösterme çağrısında bulundu. Siyaset bilimi doktoru Yılmaz Bulut, seçim öncesi Hürriyet’in sorularını yanıtladı. 

Hürriyet:Yıllar sonra niçin siyasete atıldınız?

Yılmaz Bulut: Uzun süredir SPD üyesiyim. Köşedeki muhtarı seçemiyorum diye hayıflanır, kim beni ne kadar temsil ediyor diye sorardım. Ayrıca aşırı sağ akımlara karşı özgürlükçü demokrasiyi güçlendirmek gerekiyor. Söylenip duracağıma kendim sorumluluk üstleneyim dedim. Aktif olmak, katılmak, topluluğumuzu temsil etmek ve taleplerimizi gerçekleştirmek istedim. Böylelikle başkasına siyasete katılın demiyor, katılmaları için örnek oluyorum. Bunların dışında aktif yerel siyasette benim gibi vatandaşların imkan ve sorunlarını kendim yaşayıp görmek istedim.

Haberin Devamı

Hürriyet: Neden SPD?

Yılmaz Bulut: Tercihimde öncelikle eşitlik ve özgürlük anlayışım rol oynadı. Modern toplumlar özgürlük ve eşitlik için dayanışma üzerine bina edilir. Özgürlük ve eşitlik yok diye dava açabilirsin. Ancak dayanışma için dava açmak zordur. O, toplumsal sorumluluk ve erdem ister.  Sosyal Demokrasi eşitlik ve özgürlük için sosyal sorumluluğu öne çıkarır. Ayrıca SPD, Almanya’daki biz göçmenlerin eşit vatandaşlar olması için çabalıyor. Bu partide çoğunlukla da dinime, rengime ve kökenime bakılmadan, önce insan olarak kabul gördüm. 

Hürriyet: Almanya’da yerel siyasetin yeri nedir?

Yılmaz Bulut: Yerel idareler Almanya‘yı  bölgelere ayrılarak örgütleyen siyasi birimlerdir. Merkezi idare ve Federal düzeydeki yasalar, kararlar ve mali destekleri mahalli ihtiyaçlara göre insanlara ulaştırırlar. Gündelik yaşantımızı etkileyen pek çok kararı belirlerler. İhtiyacına göre barınma, ulaşım, konut, eğitim, istihdam, kamu hizmeti,  iktisadi destek ve yardımlar, semt politikaları karara bağlanır. Yerel yönetimler politikalarıyla Türk toplumunun yaşadığı yerdeki sosyal bütünleşme sürecinde  önemli rol oynamaktadır. Almanya’da  siyasi sistem ve partilerin faaliyetleri mahalinden başlatılarak merkeze doğru işletilir. 

Haberin Devamı

Hürriyet: Seçilirseniz ne yapmak istersiniz?

Yılmaz Bulut: Topluluğumuzun temsil edilmesi ve siyasi kararlara ortak olması önemli. Bu sebeble şehirdeki topluluğumuzun sözcülüğünü yapar, yerel gündemde dert ve  taleplerinin çözülmesi için gayret ederim. Artık şehrin parçası olduğunu vurgular, eşit vatandaş olarak tüm toplumun geleceğinin şekillendirmesine katkı sunarım. Ancak bu istek, şehir halkının bir bütün olarak birlikte gelişmesini gerektiriyor. Hemşehrilerimin birbirine güven içinde şehrimizi birlikte gelişmesi uğrunda gayret edeceğim. Ayrımcılık ve ırkçılık maalesef Alman toplumunun ortasına yürüdü. Topluluğumuzun siyasi bilincini ve aktif katılımını yükselterek bu akımlara karşı set oluşturması gerekiyor. ‘Özgürlükçü demokratik düzen’ üzerine bindiğimiz bir daldır. Toplumun parçası olarak artık düzenin esirgediği değil, koruyanı da olmamız gerekiyor. Bu da göçmenlik konusu dışında pek çok sorunla uğraşmayı lüzumlu kılıyor. 

Haberin Devamı

Artık söylenme söyle

Hürriyet: Türk toplumunun katılımının önündeki engeller nelerdir?

Yılmaz Bulut: En önemli engeli kendi zayıflıklarımızda aramalıyız. Kendi içimizde siyasi bilinçlenmemiz zayıf gözüküyor. Altmış yılı aşkın bir mahalle muhtarını seçebilmek için bekledik. Şimdi gelen oy pusulasını protesto için çöpe atıyorsak, bu değer bilmiyoruz demektir. Toplumumuzda olumlu gelişmeler olsa da, siyasi katılımda ve kendini temsilde sınırlı kaldı. Dolayısıyla  kendi sorun ve beklentilerini Alman toplumuna ait kılmakta eksiklik bulunuyor. Ayrıca tecrübesizlik ve bilgi eksikliği nedeniyle demokratik süreç ve kurumlara yeterince güven geliştiremedik. Alman siyasetçilerin Türkler hakkında sürekli olumsuz beyanları ise siyasete güvenimizi sarstı. Bizler söyleyemedik daima söylendik.

Haberin Devamı

Hürriyet: Alman siyasetinde açmazlar var mı?

Yılmaz Bulut: Siyasi katılım, göç toplumunda siyasi gücün yeniden dağıtımı ile ilişkilidir. Politikacılar genelde seçmenlerinin çıkarlarını kollarlar. Bu nedenle  siyasette neye, kimin ve nasıl karar verdiği asıl seçmene bağlanan bir kısır döngü üretiyor. Alman toplumunun  geleceği, kültürel çeşitliliği eş değer  gören ve farklı yaşam tarzlarına özgürlük tanıyan kendini yenileme olmalıdır.  Ancak, toplumlar daima kudret ilişkileri içinde bulunuyor ve İnsanlar kıt kaynaklar için rekabet ediyor. Sahip oldukları statüyü ve prestiji korumak isteyenler oluyor. Bu nedenle Türklerin  siyasi ve sosyal bütünleşmesine  uzun bir siyasi mücadele süreci olarak bakmalıyız. İslam karşıtı aşırı sağ hareketlerin halk hareketine dönüşme eğilimi toplumsal yenilenmenin önünde bir engel olarak durmaktadır. 

Haberin Devamı

Hürriyet: Almanya’daki Türklerin siyasi geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Yılmaz Bulut: Türkler hala mağduriyet hissinden hareket ediyor ve kendilerini ikinci sınıf vatandaş olarak algılıyorlar. Bunun nedeni topluluğun tarihsel oluşma şekli ve dışlanma tecrübesidir. Artık şikayet  hissini bir kenara bırakarak  herkesin fayda ve mutluluğuna işleyen  ortak bir siyasi geleceğin birlikte geliştirilmesi gerekiyor. Gelecek çoktan başladı. ‘Ne yaparsam yapayım Almanya‘nın parçası olamam’ çaresizliğini üzerimizden atmamız gerekiyor. Siyasetin işleyişini kültürel çoğulculuk bağlamında daha eşitlikçi ve özgürlükçü bir çerçeveye kavuşturmamız gerekiyor. Öbür taraftan, siyaset kurumu ve çoğunluk toplumunun da yeni vatandaşlarına karşı açık olması gerekir. Devlet kurumları sosyal şans eşitliğinin önündeki engelleri kaldırarak ve dışlamaya karşı önlem alarak sürece refakat etmelidir. Ancak toplumdaki karmaşık ve kapalı olan güç ilişkileri katılımımıza sınır çekebilir. 

Hürriyet: Geleceğimiz için ne öneriyorsunuz?

Yılmaz Bulut: Almanya Türk toplumu kendi siyasi talepleri konusunda stratejik davranış geliştirmelidir. Öncelikleri belirlenen ve aceleye getirilmeyen stratejik bir katılım şekli gerekiyor. Türkler ‘adayları beğenmiyorum, siyaseti protesto ediyorum’ veya ‘kararlar beni ilgilendirmiyor’ gibi gerekçelerle katılıma uzak duruyorlar. Katılanlar da siyaseti merkez eksenli düşünüyor ve kestirimden gözünü tepeye dikiyor. Bu davranışlar bizi yanlış yöne götürür. Siyasetin uzun erimli olan emek, tecrübe ve bilgi işi olduğunu ihmal etmeyelim. Vatandaş olmanın esası siyasi kararları birlikte şekillendirme sorumluluğudur. Bu nedenle toplumu birlikte yönetmek yeteneğine kavuşmak gerekiyor. Siyasi başarı, topluluğun katılımının önündeki engelleri aşma  yeteneğine sahip olunmasıdır. 

Hürriyet: Stratejik katılımı biraz daha açar mısınız?

Yılmaz Bulut: Siyasi katılımı uzun vadeli, aceleye getirilmeyen temsil ve  etki eksenleriyle düşünmeliyiz. Almanya’daki Türkler genelde şehirlerin belli bölgelerine yığılmıyor. Bu durum etnik temelli seçmen hareketlendirmesini olanaksız kılıyor. Göç kökenli politikacılar, Alman ve diğer kültür dünyasından seçmenin ağırlığıyla veya parti listelerinin yardımıyla seçiliyor. Partiler ise onları ilave seçmen  çekebilmesi için düşünüyor. Adayların seçmenle iletişiminin hangi sonuçları doğuracağı önemli oluyor. Toplumun bütünleşerek ilerlemesi partiler içinde ikna  ile sağlıklı yürütülmelidir. Almanya‘da siyasetin yeniden dağıtım sürecinde 15 yıldır yeni yöneliş ve deneyimler oluştu. Tecrübe ufkunu değerlendirip hataları tekrarlamadan uzun vadeli stratejik perspektifler ortaya koymalıyız. Mesela öncelikle demokratik partilerle beraber olup aşırı sağ partileri bertaraf etmeye çalışmalıyız. 

 

Hürriyet: Seçim sürecinde olumlu olumsuz yönler neler?

Yılmaz Bulut: Alman siyasetçilerindeki Türklerin kendini temsil isteği karşısında var olan zımni reddetme yapısını fark etmekte fayda var. Almanya Türk toplumunu  merkezini oluşturan kitleler genelde yerleşik partilerden aday olmakta güçlük çekiyor. Bu durum olumlu ve olumsuz yönleri ile aktif siyaset yapmada yeni kanallar aramaya yol açıyor. Yerel seçimlerde kota koyulmadığından, yeterli oy alındığında doğrudan meclislere girebilme ihtimali bulunuyor. Seçmen grupları ve bireyler mağdurların ve sessizlerin sesi olacağım iddiası ile doğrudan Belediye Başkanı adayı gösteriyorlar. Demokrasi açısından sorun değil. Ancak onların kestirme yollara saptığını düşünüyorum. Doğrudan parti kurarak bütünü temsil isteği şu aşamada çoğunluk toplumunda ayrımcılığı teşvik edebilir. Toplumun ortasında gittikçe normalleşen popülist akımlar var. Bunlar Almanya’nın ırkçı ve milliyetçiliğe karşı örülmüş surlarını aşındırmakta islam karşıtlığını kullanıyorlar. İşin daha acı tarafı 1990’lı yıllarda eski Sovyetler Birliği’nden gelen Alman asıllılar ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden gelen diaspora grupları, İslam karşıtı söylemlerinden dolayı aşırı sağ  partiye oy veriyor. Islam’a karşı sanki Avrupa çapında ortak  bir duvar örme süreci var. Bunlar geleceğimiz için çok tehlikeli. Bu durum siyasi katılımın stratejik ve akılcı yapılmasını zorlayan bir gelişmedir.

Hürriyet: Türk kökenli seçmenlere dönük seçim sloganınız ne olurdu?

Yılmaz Bulut: Her şey yerinden başlar. Artık söylenme söyle. 

DR. YILMAZ BULUT KİMDİR?

Akhisar ilçesinde dünyaya geldi. Hacettepe ve Ankara Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi bölümünde lisans ve yüksek lisans derecesini aldı. 1993 yılından beri Almanya’da yaşamaktadır. Almanya’da Justus Liebig Giessen ve J.Wolfgang Goethe Frankfurt Üniversitesi’nde Kamu Hukuku, Toplum ve Siyaset Bilimleri alanında eğitimini sürdürdü. Frankfurt Goethe Üniversitesi siyaset bilimi alanında doktora ünvanı aldı. Strasbourg İnsan Hakları Mahkemesi, Cenevre Dünya Ticaret Örgütü ve Brüksel Nato’da stajlar yaptı. Alman Araştırma Topluluğu desteğinde Göç Sosyolojisi konusunda araştırma projeleri uyguladı. Siegen Üniversitesi’nde Göç ve kimlik konusunda dersler verdi. Sivil toplum örgütlerini yönlendirmede bulundu. 2011 yılında Yunus Emre Enstitüsü (YEE) Berlin Müdürü olarak göreve başladı ve 2015 yılından itibaren Köln Müdürü olarak çalıştı. Kamu Diplomasisi, Göç ve toplumsal etkileşim, Türkçe, kimlik, eğitim, İslam, din devlet İlişkileri konusunda yayımlanmış Türkçe ve Almanca kitap ve makaleleri bulunmaktadır. 2006-2012 tarihlerinde oluşturduğu “Göç, Katılım ve Birlikte Yaşam” isimli fikri platformlarda 20 bilimsel kongre gerçekleştirerek Almanya’da yaşayan Türklerin temel sorunlarına öncü güvenilir bilgi oluşturmaya katkı sunmuştur. Özellikle Türk göçünün getirdiği sorunları ele alan “Almanya’da Müslümanlar, Avrupa’da Türkçe’nin Geleceği” ve “Bildungsbenachteiligung und Identität” (Eğitimde mağduriyet ve kimlik) kitapları öncü olması bakımından kamuoyunda ilgi çekmiştir. 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!