‘Almanya’da Türk İzleri’
Güncelleme Tarihi:
Lübeck’te düzenlenen ‘Almanya’da Türk İzleri’ adlı konferansta, 1961 yılında başlayan Türk iş gücü göçünden yüzyıllar önce de esir alınan Türklerin Almanya’ya ayak bastığı hatırlatıldı.
19 Mayıs Türkiye Gençlik ve Halk Kültür Merkezi (TÜRGEM) Lübeck tarafından düzenlenen ‘Almanya’da Türk İzleri’ başlıklı konferansta Almanya’ya Türk iş gücü göçünün yanı sıra Türklerin tarihi geçmişleri de yaşatıldı. Lübeck Aile Merkezi ‘Buntekuh’da düzenlenen konferansa çok sayıda Alman konuk da katıldı. Hamburg Başkonsolos Yardımcısı Yıldız Albostan’ın yaptığı selamlama konuşmasında, “Bu bizim toplantımızdır. Hepiniz hoş geldiniz” demesi tüm konukları çok duygulandırdı.
Konferansta, Lübeck’te bir dönem eğitim müdürü olan Dr. Peter Wendt ile sınıf öğretmeni ve daha sonra Gotthard-Kühl-Schule’nin müdürlüğünü yapan Matthias Isecke-Vogelsang da birer sunum yaptılar. Dr. Wendt, ‘İçimdeki ve Sizin İçinizdeki İzler’ başlıklı sunumunda Türklerle olan ilişkilerinden bahsederken, ‘misafir işçi’ olarak gelen Türklerin ve daha sonraki nesillerin Almanya’nın bugünkü refah düzeyine ulaşmasında önemli katkılarda bulunduklarının altını çizdi. ‘Almanya’daki Türklerin Öbür İzleri: Toplumun Önyargıları Asırlar Kadar Yaşlıdır-Eskidir’ başlıklı bir sunum yapan Matthias Isecke-Vogelsang da Türkler, Türkiye kökenliler ve göçmenler yıllardır burada yaşadıkları ve bu toplumun ayrılmaz bir parçası oldukları halde, ön yargıların ve dışlamaların devam ettiğine dikkati çekti.
Konuşmasına “Almanya’ya gelen ilk Türkler, ‘Gastarbeiter’ (misafir işçiler) değildi. Almanya’ya ilk gelen, daha doğrusu getirilen Türkler, savaşlarda esir edilen Türk askerleri ve subaylardı” diyerek başlayan TÜRGEM Başkanı Remzi Uysal, bu tarihi gelişmeyle ilgili detaylı bilgiler verdi. 1989 yılında TÜRGEM’in kurulmasına öncülük eden ve baştan beri başkanlığını yapan Uysal, şöyle devam etti: “Son Haçlı Seferi’nde, 1271–1272 yıllarında, bugünkü Suriye’nin kuzeyinde bulunan Halep kenti yakınlarında Selçuklular ile Haçlılar arasındaki savaşta pek çok Selçuklu subayı Haçlılar tarafından esir edilir. Bu esir subaylar Beyrut, Kıbrıs ve Cenova üzerinden Almanya’ya, Baden-Württemberg eyaletine getirilirler. Savaşlarda subay esir etmek, önemli ve aynı zamanda prestij meselesidir. Esir edilen bu Selçuklu Türkü subaylar Almanya’ya getirilir. Bu subaylar, Würzburg’da kilisede vaftiz edilirler. Vaftiz edilen bu Türk subaylar esir pazarında satılırlar. Selçuklu subayları iyi at yetiştiricileri olduğundan, yüksek fiyatlarla müşteri bulurlar. Çünkü at demek; o tarihlerde savaşlarda tank demektir. Bu subayların birinin adı Mehmet Sadık Selim’dir. Mehmet Sadık Selim, bir sıhhiye subayı olduğundan, Kutsal Roma Germen İmparatorluk ordusunda hizmet vermek için görevlendirilir. Sıhhiye subayı Selim, belli yıllar Alman ordusunda verdiği hizmetten sonra, bağışlanır ve özgürlüğüne kavuşur. Köle olmaktan kurtulan Mehmet Sadık Selim, Baden-Württemberg eyaletine yerleşir. Burada iki evlilik yapar ve 17 çocukları olur.” Uysal, bu bilgileri Almanya’da yaşayan Türk tarihçi Dr. latif Latif Çelik’in ‘Almanya’da Türk İzleri’ kitabından aldığını söyledi.
Lübeck Okul İşleri Dairesi’nde Eğitim Danışmanı olarak yıllarca hizmet veren Remzi Uysal, 1529 ve 1683 yılındaki Viyana Kuşatması’ndan sonra da esir alınan binlerce Osmanlı askeri ve subayının Almanya’ya getirildiğini söyledi. Uysal, “Ve hatta sonraki yıllarda, Osmanlı Devleti’nin zayıflaması üzerine Osmanlı topraklarından pek çok Türk kadını ve kızları da esir edilmiş olup, Bavyera ve Baden-Württemberg eyaletlerindeki kiliselerde vaftiz edildikten sonra, erkek esirler gibi saraylarda çalıştırılmışlardır” dedi.
Haydn, Mozart, Beethoven gibi dünyaca ünlü müzik ustalarının Türk müziğinden de etkilendiklerine işaret ederken, 2’nci Viyana Kuşatması’ndan sonra Avusturya ile Almanya’nın ‘Türk kahvesi’ ile tanıştığını da vurguladı. Konferansın sonunda katılımcılara sanatçı Karin Toyotome’nin müziği eşliğinde Türk mutfağından lezzetler ikram edildi.
