Alman medyası da Alman politikacılar da sessiz

Şimdiye kadar Fransa Cumhurbaşkanı olabilmek için 3 kez aday olan ve 2027 yılında yapılacak seçimlerde yeniden aday olacağını ilan eden aşırı sağcı Marine Le Pen, Paris Ceza Mahkemesi tarafından ‘hayali istihdam’ yaratarak Avrupa Birliği (AB) fonlarını istismar suçundan 2 yılı ertelenmiş 2 yılı elektronik kelepçe ile gözetim altında tutulmak üzere 4 yıl hapis cezası ve 100 bin Euro para cezasına çarptırıldı.
Aynı zamanda Marine Le Pen hakkında derhal geçerli olmak üzere 5 yıl siyasi men cezası verildi.
Yani bir yerde her ne kadar bu cezalara itiraz hakkı olsa da Marine Le Pen’e 2027 seçimlerinde aday olma yolu kapatıldı.
Oysa babası Jean-Marie Le Pen’in 1972 yılında kurduğu ve yıllarca liderliğini yaptığı Ulusal Cephe’nin (Front National-FN) başına 2011 yılında geçen, adı 2018 yılında Ulusal Birlik ‘Rassemblement National’ (RN) olarak değiştirilen partinin Genel Başkanlığı’nı gönüllü olarak 2022 yılında genç nesil politikacılardan Jordan Bardella’ya devreden Marine Le Pen’in hedefi Emmanuel Macron’dan boşalacak cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmaktı.
Bu yönde olumlu sinyaller de vardı.
Çünkü geçen yıl Fransa’da yapılan parlamento seçimlerinden Ulusal Birlik (RN) yüzde 33.15’le ‘en güçlü parti’ olarak çıkmıştı.
Son dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamaları da daha uzun süre olmasına rağmen, 2027 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olacağını şimdiden ilan eden Marine Le Pen’in kazanma şansının büyük olduğunu gösteriyordu.
Ama Paris Ceza Mahkemesi bu kararıyla adaylık yolunu kapattı.

‘SİSTEM ATOM BOMBASINI ÇIKARDI’
Tabii karara en büyük tepki Marine Le Pen ile partisinden geldi.
Marine Le Pen bu kararın siyasi olduğunu ve kendisinin gelecek seçimde aday olmasını engellemek için böyle bir karar verildiği suçlamasında bulundu.
Bu karara milyonlarca Fransız insanının ‘öfkelendiğini’ belirtirken, bu kararın, hukukun üstünlüğünün ihlali olduğu görüşünü savundu.
“Sistem atom bombasını çıkardı” dedi.
Ulusal Birlik lideri Jordan Bardella ise kararı “demokrasiye idam cezası” olarak niteledi.
Fransızlara sokaklara dökülüp “Barışçıl seferberliğimizle, halkın iradesinin daha güçlü olduğunu onlara gösterelim” çağrısında bulundu.

Aşırı sağcı Le Pen’in aşırı sağcı rakibi Eric Zemmour da mahkemenin kararını sert bir dille eleştirdi.
Tabii farklı kesimlerden de eleştiriler geldi.
Yerel siyasiler ve bazı Avrupalı politikacılardan da.
Bunun üzerine Fransa’da Yüksek Yargı Konseyi bir bildiri yayımlayarak, Fransız yargısının bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü sorgulayan açıklamaları doğru bulmadıklarını açıkladı.

KARARI TRUMP DA ELEŞTİRDİ
ABD Başkanı Donald Trump, Amerika’daki seçimler öncesi kendisinin de aday olmasını engellemek için dava açanlar olduğuna işaret ederek, Le Pen’le ilgili kararı eleştirdi.
Trump “O lider adaydı, 5 yıl boyunca aday olamayacak” dedi.
ABD Dışişleri Bakanlığı, “İnsanların siyasi süreçten dışlanması, burada, Amerika Birleşik Devletleri’nde Başkan Trump’a karşı yürütülen saldırgan ve haksız hukuk savaşı göz önüne alındığında özellikle endişe vericidir” açıklamasında bulundu.
Rusya lideri Vladimir Putin’in sözcüsü Dmitri Peskov, “Giderek daha fazla Avrupa başkenti demokratik normları ihlal etme yolunda ilerliyor” dedi.
Aşırı sağcı Macaristan Başbakanı Viktor Orban, sosyal medyada “Je suis Marine!” (Ben Marine’im) paylaşımında bulunarak, Marine Le Pen’e destek çağrısında bulundu.

‘BRÜKSEL’İN BİR SAVAŞ İLANI’
Hollanda’da aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders, sosyal medyada, “Le Pen’le ilgili verilen inanılmaz derecede sert karar karşısında şoke oldum. Onu yüzde 100 destekliyor, temyizi kazanacağına ve Fransa Cumhurbaşkanı olacağına inanıyorum” paylaşımında bulundu.
Başta Almanya’dakiler olmak üzere Avrupa’daki aşırı sağcılara destek veren ABD’li milyarder Elon Musk da “Radikal sol, demokratik seçimle kazanamadığında, rakiplerini hapse atmak için hukuk sistemini istismar ediyor” suçlamasında bulundu.
Aşırı sağcı İtalya Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini, kararı “Brüksel’in bir savaş ilanı” olarak nitelendirdi ve bunun bir AB operasyonu olduğunu ileri sürdü.
Başka ülkelerde politikacılara açılan davalara ve yargılanmalara ateş püsküren Alman politikacılar da Alman medyası da komşu ülke Fransa’daki bu gelişmeyle ilgili olarak sessiz kalmayı yeğledi.