Atmosferdeki kirliliğin baş sorumlusu Amerika

Güncelleme Tarihi:

Atmosferdeki kirliliğin baş sorumlusu Amerika
Oluşturulma Tarihi: Ekim 07, 2002 17:21

19.yy’ın ortalarında sanayi devriminin başlamasından bu yana dünya atmosferindeki karbondioksit yoğunluğu dörtte bir oranında arttı. Atmosferdeki kirlenmenin baş sorumlusu ormanları yakarak, otomobil kullanabilmek, yemek pişirmek, içeceklerini soğutmak vb ihtiyaçları için fosil yakıt tüketen insan.

İnsanoğlu bu etkinlikler sayesinde her yıl neredeyse 30 000 000 000 ton karbondioksiti atmosfere savurarak dünyadaki karbondioksit dolaşımını altüst ediyor. Okyanuslar da her yıl 7 330 000 000 ton karbondioksit yutarken bir o kadar daha karbondioksit de bilinmeyen yollardan havada kayboluyor. Geriye kalan karbondioksit oranı ise atmosferde yoğunlaşarak iklimin ısınmasına neden oluyor. Ve araştırmacıların son raporlarına göre iklim alarm çalıyor! Örneğin Alaska’daki Bering buzulu 20.yy’ın başından bu yana 130 000 000 metrekare kadar küçülürken deniz seviyesi de on santimden daha fazla yükseldi. Daha büyük felaketlerin önlenebilmesi için özellikle de endüstri ülkeleri karbondioksit emisyonunu düşürmek zorundalar. Kömür, petrol ve gaz gibi yakıtları en fazla tüketen Amerika, iklime zarar veren ülkelerin başını çekiyor. Her Amerikan vatandaşı yılda ortalama olarak 20 500 kilo karbondioksit üretmekte. Almanya’da yapılan bir araştırma Almanların da bu konuda pek geri kalmadıklarını gösteriyor. Her yıl yaklaşık olarak 10 100 kilo sera gazı üreten bir Alman hesaplara göre ortalama bir dünya vatandaşından 6300 kilo daha fazla karbondioksit salıyor havaya. Alman Enerji Dairesi, dört kişilik bir ailenin yılda 4000 kilovat elektrik enerjisi tükettiğini ve bu miktarın da 2600 kilo karbondioksit emisyonuna eşit olduğunu hesaplamış. Oysa çok küçük önlemler sayesinde bile atmosfere yayılan sera gazı düşürülebilmekte. Örneğin piyasada satılmakta olan 2500 lüks buzdolabı yerine bir boy daha küçüğü tercih edildiğinde gıdaların soğutulması için harcanan enerji sarfiyatı yarı yarıya düşebilir. Ve aynı önlem tüm Avrupa ülkelerinde uygulandığı taktirde Berlin, Madrid ve Londra’da bir yılda tüketilen elektrik enerjisinden tasarruf etmek mümkün. Enerjinin önemli bir bölümü ısınmada kullanılmakta. Oysa her ev bir derece daha az ısıtıldığında bile %6 daha az enerji sarf edilebilir ve bu da 445 kilo daha az karbondioksitin açığa çıkması demek. Ve kalorifer sistemini elektronik termostatla donatanlar yılda 371 kilo daha az karbondioksit üretirler. İstanbul’dan Ankara’ya gitmek için uçak yerine treni tercih eden bir kişi de aşağı yukarı 251 kilo karbondioksitten tasarruf etmiş olur. Hatta televizyon, radyo ve diğer cihazların kumanda aleti yerine ana cihazından kapatılması bile iklimi koruyabilir. İşte üreticiler bu yüzden daha ekonomik modeller geliştirmeye çalışıyorlar. Mesela gelecekte bir buzdolabı bir kilovatlık elektrik enerjisiyle 220 litre bira soğutabilecek. Bugün kullandığımız soğutucular aynı enerjiyle 160 litre soğuturken, on yıl öncesinin modelleri sadece 70 litre kadar soğutabiliyordu. Alman yönetimi vatandaşların 2005 yılına kadar, 1990 yılındaki karbondioksit emisyonuna göre %25 daha az karbondioksit tüketmeleri konusunda karar aldıysa da 2001 yılında bir önceki yıla göre %1,5 oranında daha fazla karbondioksit üretildiği ortaya çıktı. Uzmanların görüşüne göre Almanya’daki önlemler küresel iklimdeki ısınmayı önlemekte yetersiz kalmakta. Orman ve okyanus gibi doğal karbondioksit depolarının korunması için 2050 yılında bir insanın atmosferdeki sera gazındaki payı en fazla 1 ton olmalı diyor bilim adamları.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!