Astroloji

Yasemin BORAN

Kadın, erkek ve aşk (4)

Peki o halde öyle ya da böyle mutlaka korkulan 'aşk' esasında ne? Neden erkekleri (ve de kadınları) böylesine tehdit ediyor? Hiç aşık olup da o en güzel, kendinizden geçtiğiniz dakikalarda bile zihninizin ne kadar sessiz olduğunu hissettiniz mi?

Sansür ortadan kalkar, düşünmeden yaşarsınız, sorgulamaya başladığınızda da büyü bozulur. Belki de bu yüzden aşkı tanımlamak zordur. Aşıkken aşkın ne olduğunu düşünmezsiniz, aklınız başınıza geldiğinde de aşk çoktan toz olmuştur, dolayısıyla düşünemezsiniz.

Zaten büyü de buradadır. Aşk insana, düşüncenin ötesinde bir boyut, farkındalık sağlar. Varlığımızın en derinlerinden kopup gelmiştir ve dokunulabilecek kadar su yüzündedir. Aşık olduğumuzda gerçekten yaşadığımızı hissederiz, zihnin sınırları ortadan kalkar. Ruh maddeyi yenmiştir.

Bu bir anahtardır. Kendimize olan güvenimiz, imajımız aklımızın bir parçasıdır. Aşk aklı aşmayı, dolayısıyla insanı aşmayı sağlar. Bu da her yiğidin harcı değildir. Yani korkunçtur.

Kısacası aşktan korkmak, kendimizi çıplak görmekten korkmaktır. İnsan kendisiyle barışmayı, içindeki kutupları, kendi iyisi ve kötüsünü, ruh ile vücudu olduğu gibi kabul ederse aşk kendiliğinden ortaya çıkar.

Ataerkil toplumların gelişimi her ne kadar erkeksi kavramların altını çizip, aslında erkeği yüceltmemiştir. Sadece erkeksi olanı yüceltmiştir. Erkek ve erkeksilik birbirinden çok farklıdır.

Yani erkek doğasından uzaklaşarak, kendi yarattığı ideallere dönüşmüş, ideallerinin tutsağı olmuştur. Kadını sevemez, duygularını dile getiremez, ağlayamaz, aşık olamaz hatta baba bile olamaz.

Fakat, doğanın sesi her zaman en yüksek çıkandır. Yaşadığımız şu günlerde artık erkekler kendileri ve doğalarıyla yüzleşmekte, bir geçiş süreci yaşamaktalar.

Erkeksilikle erkek arasındaki çizgi biraz yumuşamış durumda. En azından ilk bakışta görüntü bu yönde. Yine de cinselliğe karşı şizoid yaklaşımlar, kendi vücudundan kaçış çoğu erkeğin farkında olmadıkları sorunları.

(Pazartesi sürecek)