Aşk ve tutkunun büyük gücü varoluş nedenimiz

Güncelleme Tarihi:

Aşk ve tutkunun büyük gücü varoluş nedenimiz
Oluşturulma Tarihi: Şubat 11, 2004 23:08

Bebekken başlayan sarılma isteği, duygusunu ve eylemini büyüdükten sonra da asla terk etmeyiz. Öyle ya da böyle yaşamımızın geri kalan kısmını mutlaka birilerine sarılarak geçiriyoruz. Fiziksel yakınlık, yani birinin tenini hissetme, saçın tene değmesi, boyuna dudakların dayanmasıyla duyulan dolaylı koku.

Tüm bunlar insanoğlunun bir diğerine sunabileceği en eşsiz duygular. Bu duyguyu anneler bebekleriyle, arkadaşlar ve kardeşler birbirleriyle paylaşırlar. Ve tabii sevgililer bunu en karmaşık olan şekliyle yaşarlar. İşte aşkın, şehvetin, tutkunun bedenimizdeki serüveni ve varoluşumuzun temelinin öyküsü.

Bilim insanları bedenimizimdeki aşkın biyolojik psikolojik, kimyasal izleri peşinde koşuyor. Çeşitli disiplinlerden bilimcilerin en çok araştırdıkları konulardan biri de şehvet, aşk ve bunun yaşamsal önemi. Time dergisi 2 Şubat tarihli sayısında bu konuyu çok yönlü ele alan ve son araştırmaları iyice derleyip toparlayan ilginç bir yazı yayımladı. Bu yazının bir derlemesini size sunuyoruz.

Bilim adamları, aşk, şehvet ve tutkunun izlerini bebeklikten itibaren sürüyor. Aslında bebekken uyumak, yemek yemek, kucağa alınmak ve altımızın değiştirilmesi dışında pek bir gereksinmemiz de yoktur. Bebek, bu gereksinimlerinin yerine getirilmesini ister, aksi takdirde çığlıklarını dinleriz.

Bizi yönlendiren güdülerin arasında kendini ilk gösteren tutkudur. Alman pediatri uzmanı Ernst Moro, 1918 yılında yaptığı bir araştırmada, yeni doğmuş bir bebeğin korkutulduğunda önce kollarını havaya açtığını, sonra da kucaklar gibi boşluğu sardığını keşfetti. Birine sarılmak güzeldir.

Doktorlar, kucağa alınmayan bebeklerin kuvvetli bir şekilde büyüyemediklerini söylüyorlar. Şaşırtıcı olmayan başka bir unsur da sarılmanın, bir zaman sonra terk edilen bir alışkanlık olmaması.

Ten tene

Öyle ya da böyle yaşamımızın geri kalan kısmını mutlaka birilerine sarılarak geçiriyoruz.

Fiziksel yakınlık, yani birinin tenini hissetme, saçın tene değmesi, boyuna dudakların dayanmasıyla duyulan dolaylı kokuÉ

Tüm bunlar insanoğlunun bir diğerine sunabileceği en eşsiz duygulardır. Bu duyguyu anneler bebekleriyle, arkadaşlar ve kardeşler birbirleriyle paylaşırlar. Ve tabii sevgililer bunu en karmaşık olan şekliyle yaşarlar.

İnsanların yaptığı en anlamsız ve en tatmin edici şeyler arasında zihinleri en fazla karıştıranı, onlarca şekilde ve farklı partnerlerle gerçekleştirilebilen sekstir. Neden seks yüzünden deliye düşmüş durumdayızdır? Temelinde döllenme içgüdüsü yatıyor olsa da seks, beslenmek gibi muhteşem ve dopdolu bir ziyafetin yalnızca bir başlangıç safhasıdır.

Sanat, şarkı, romantiklik, tutku, acı, birliktelik, aşk, kimi zaman şiddet ve hatta cinayet gibi onlarca unsur, cinselliğe dayanan yapımızdan kaynaklanır.

Doğanın emri mi?

Tüm bunların, fiziksel sağlımızdan duygusal durumumuza, düşüncelerimizden sosyal çevremize kadar birçok şeyde çok büyük rolleri vardır.

Peki neden bu böyle olmak zorunda?

Doğa, bizi çiftleşmeye odaklayıp türümüzün devamı için gerekli olan seksle aklımızı aldı ve gerisini hiç umursamamamızı mı istedi?

Yoksa cinsellik, yaşam ve insan olmanın anlamı arasında bildiğimizden daha akılcı ve net bir bağ mı var?

Evrim şiir mi yoksa çocuklar mı istiyor?

Seksin nedeni, bir bebekten çok daha öteyse bundan gerçekten faydalanan tek tür biz insanlar değiliz. İnsanların dışındaki pek çok ortamda, döllenmeye dayanmayan, topluma yarar sağlayacak nedenlerden ötürü birleşmeler yaşanıyor. Bu olmasaydı, 450’den fazla türde görülen homoseksüellik nasıl açıklanabilirdi?

Bonobonların öpüşmesi, zebraların burunlarını birbirlerininkine sürtmesi ve zürafaların sevişme öncesi kucaklaşıp öpüşmesi nasıl açıklanabilirdi?

Cinsel yönden aktif hayvanların, doğurmaktan bilinçli bir şekilde uzak durarak üretkenliğin olanaksız olduğu dönemlerde çiftleşmelerinin başka nedeni ne olabilir? Ve tabii en doğurgan türler arasında bulunan insanlar olarak da biz, büyük bir tutkuyla seksin peşinde koşup dururuz.

Bebekten daha zevkli

Kaliforniya Üniversitesi'nde psikolog olan Joanne Marrow, iki soru soruyor: ‘Hayatınızda kaç kez cinsel ilişkide bulunmayı aklınızdan geçirirsiniz ve hayatınızda kaç kez bebek yaratmayı düşünürsünüz?’

Evet, yanıtınızı alalım. Lütfen yanıt, ‘ama seks daha zevkli’ olmasın. Çünkü bahçeyle uğraşmak, seyahat etmek ve sinemaya gitmek de insana zevk verir. ‘Peki ya gecenin bir yarısında ter içinde, soluk soluğa ve kalbiniz küt küt atarak uyandığınızda gördüğünüz rüya Barselona seyahatiniz midir?’

Seks, bebekten ve zevkten daha öte anlamlar içerir.

Dokunma ve seksi, donanımımızın en önemli parçalarından biri haline getiren şeyler arasında hedonizm bulunur. Sıcak ocağın eli yakarken okşamanın mutlu etmesi boşuna değildir ve biz ikisi arasındaki farkı çok küçükken öğreniriz.

Buffalo Üniversitesi'nden J. Gayle Beck, ‘Tüm yaratıklar güzel şeyleri yapar, kötülerden de uzak durur. Bunu en iyi öğrenen türse en uzun yaşayan olur’ diyor.

Öte yandan, böyle basit bir seçimi bile yönetebilmek kimi zaman oldukça yavaş olabilir; hatta hayatta kalabilmek için çok yavaş. Bu nedenle de doğa bize erken bir başlangıç sunuyor. Küçük Moro sarılışımızı gerçekleştirmeden önce ‘zevk makine’miz işlemeye başlar.

‘Küçük erkekler doğmadan önce, hatta rahimde ereksiyon olabilirler. Tüm cinsler, kendilerine dokunulmaktan hoşlanır’ diyor Marrow.

Dünyaya geldiğimiz anda hem doğa hem de tecrübe bu fiziksel dokunma ihtiyacını güçlendirir ve bizi ‘dokunmaya bağlı birer şehvet düşkününe’ dönüştürür.

Hayvanların yavruları beslenirken ayakta durur ve annelerinin sütünü emerler. İnsanlardaysa bebekler ‘tenden tene’ dokunarak büyütülür. Dahası, bir annenin metabolizması bu temasın gün içinde birden çok gerçekleşmesine olanak tanır.

Antropolog Sarah Blaffer Hardy, anne sütünün çok fazla sulandırılmış olduğunu, bu nedenle sık aralıklarla emzirme gerektiğini belirtiyor. Uzman, bu şekilde bebekle annenin birçok kez sarıldıklarına dikkat çekiyor.

İstek ve dürtü

Annenin kollarında kendinden geçme hissi yalnızca bebekken yaşanırken kişi, aynı güvenliği yaşı ilerledikçe de aramaya başlar.

Altıncı hissi kuvvetli olan anne ve babalarsa bu boşluğu doldururlar; sözgelimi, eli kesilen çocuğun yarasıyla ilgilenmek yerine önce çocuğu kucaklarlar. Çocuklar, böylesi sayısız durum sayesinde temasın, konuşmaktan çok daha tatmin edici bir iletişim yolu olduğunu öğrenir.

Kızların ve erkeklerin vücutları, dünyaya bebek getirecek kadar geliştiğinde doğa da, bu bir zamanların çocuklarının artık kendi çocuklarına sahip olmalarını istediğini kesinleştirir ve dürtüyü neredeyse karşı konulmaz bir hale sokar.

Marrow, cinselliğin insanlarda döllenmenin yanı sıra bir tür iletişim yolu da yarattığını öne sürüyor. Aslında tüm yaratıcı hareketler bir parça da iletişime dayanır.

Şarkılar başkasına söylenmek için yazılır; resimlerin başkalarını hatırlatmak için asılması gibi. Herhangi bir sanat dalından çok daha içten olan seksin, karmaşık duygu ve düşünceleri aktarmanın da bir yolu olduğunu öne sürmek şaşırtıcı mı ki?

Kapıyı aralamak

‘Biyologlar için biyoloji önde gelir. Bence his seksin ilk bölümü ve bunu başka birinde keşfetmek de seksin amaçlarından biri’ diyor uzman. Eğer Marrow doğruysa, mesajın daha dolu olmasını sağlamak için şiir ve müziğin ‘romantizm işine’ katılması da doğaldır.

İncelik, yani özenle seçilmiş bir kart veya romantik bir akşam yemeği, sekse giden kapıyı açabilir, ancak yeniden kapanmamasını da başka bir şey sağlamalıdır.

Baştaki romantik dönemleri sona eren fiziksel bir yakınlığı ayakta tutan, baştan çıkarmadan daha farklı, tutkudan daha cezbedici bir şeydir.

Çok mükemmel bir cinsel hayatı olan çiftler, buna sahip olmayanlardan daha uzun süre birlikte kalırlar. Artık sevmediğiniz birine fiziksel olarak yaklaşmak ne kadar zorsa, hala aynı özeli, yakınlığı ve duyarlı seksi yaşadığınız birinden uzaklaşmak da o kadar zordur.

İstikrarlı bir cinsel yaşam, ilişkinin yanı sıra kişinin hem fiziksel hem de duygusal sağlığını da iyiye götürür.

Araştırmalar, evlilerin bekarlardan daha uzun yaşadığını ve ileriki yaşlarına rağmen hala cinsel yönden aktif olan çiftlerin yaşamlarından daha mutlu olduklarını ortaya koyuyor.

Tüm bunların arasında, mutlu bir ilişkiye başlayanların mı daha çok birlikte oldukları, yoksa çok iyi bir seks yaşayan çiftlerin mi mutlu olduğunu söylemek oldukça zor.

Bunun yanıtı ne olursa olsun insanoğlunun, cinselliğinin gizemli, akıl almaz olayı olmadan asla gerçek bir insan olamayacağı kesindir.

Aşk ve cinselliğin hastalıkları iyileştirici ve önleyici rolü var

Zevkli bir cinsel birleşme için bir oda dolusu pahalı giysiye ve hediyeye hiç de gerek yok. Ortadaki gerçek, seksin akıl dışında vücutta da izler bıraktığıdır. Araştırmacılar, cinsel birlikteliğin beyinden bağışıklık sistemine kadar vücudun hemen hemen her yerindeki etkilerini incelemeye başladılar.


Araştırmalara göre ereksiyon ve aktif bir cinsel hayat, daha uzun bir ömür, daha iyi bir sağlık, daha az ağrı ve daha güçlü bir bağışıklık sistemi getiriyor. Ayrıca kansere karşı koruma ve depresyonda da azalma sağlıyor.

Öte yandan bu yararların mekanizmalarını anlamak ve neden-sonuç ilişkisini ortaya koymak kolay değil. Doktorlar, ereksiyonun biyokimyasının daha iyi anlaşılması ve görüntüleme tekniklerindeki ilerlemeler sayesinde birçok olasılığı sonuca bağlıyor. Çalışmalar, oksitosin hormonuna işaret ediyor.

Doğum sırasında rahim kaslarını kontrol ettiği bilinen oksitosin hormonu, orgazm esnasında kandaki normal seviyesinin tam 5 katına çıkar. Hayvanlar üzerinde yapılan incelemelerse hormonun daha ‘yumuşak’ bir yanını ortaya koydu. Oksitosin, bireylerin güçlü duygusal bağlar kurmalarını da sağlıyordu.

Beyinden salgılanan oksitosin, rahim kadar uzak dokulara kanla ulaşır. Sinir liflerine de uzanan hormon, vücut sıcaklığını, kan basıncını ve yaraların iyileşmesini düzenler ve hatta ağrıyı azaltır.

Oksitosinin, seksin geniş ölçekli etkilerinin tamamından sorumlu olduğu düşünülmese de uzmanlar, hormonu inceleyerek cinsel aktiviteden etkilenen vücut sistemlerini ve diğer biyokimyasal oyuncuları belirlemeyi umuyor. İşte bugüne kadar öğrenilenler:

Kalbi korur

Seksin yararlarını anlatmanın en iyi yolu aerobik yoluyla olabilir. Bir cinsel ilişkide aşağı yukarı 200 kalori yakılır; bu yarım saat koşmaya eşdeğerdir. Orgazm sırasında oksitosin etkisiyle kalp atışı ve basıncı ikiye katlanır. Seksin kalp hastalıklarından koruduğunu söylemek mantıklı olabilir, ancak bu bağı kuracak kanıtlar henüz elde edilmedi. En azından henüz.

Galler’in güneyindeki Caerphilly ve çevre kasabalarda 1980’lerde 900 erkek arasında bir çalışma yapıldı. Buna göre, haftada iki kez veya daha fazla seks yapan erkeklerin 10 yıl sonra, ayda bir ya da daha az yapanlardan 2 kat daha az kalp rahatsızlığı yaşadıkları görüldü. Bu, doktorların, kalp krizinden sonra seksin iyi geldiğini söylemelerini açıklayabilir.

Ağrı kontrolü

1970’lerde Rutgers Üniversitesi'nden Dr. Beverly Whipple, kadınlarda G noktasını buldu ve rastlantı eseri oksitosinin potansiyel etkilerinden birini daha saptadı: acıyı azaltma yeteneği.

Whipple, G noktasına hafif bir dokunmanın, kadınlarda acıya dayanma eşiğini yüzde 40 yükselttiğini ve orgazm sırasında kadınların acıya dayanıklılıklarının yüzde 110 arttığını kanıtladı.

Kolay orgazm olan kadınların beyinlerini fMRI ile inceleyen uzman, en üst düzey zevk alma esnasında orta beyindeki ağrıyı yok etme merkezinin de aktive olduğunu belirledi. Beynin bu bölümündeki sinyaller vücuda, endorfin ve kortikosteroit salgılamasını emreder. Bu maddeler, adet ağrılarından arterite ve migrene kadar birçok ağrıdan sorumlu sinir uçlarını birkaç dakikalığına geçici olarak uyuşturur.

Seksin tedavi edici yanı

Amerika’da 1999’da 100 üniversite öğrencisi arasında yapılan bir inceleme, haftada bir ya da iki kez seks yapan kişilerin, hiç yapmayanlardan yüzde 30 daha fazla immunoglobülin taşıdıklarını gösterdi. (Merak edenler için söyleyelim, haftalık sayıyı 2’den 3 veya 4’e çıkardığınızda da bu yüzde değişmiyor.)

İsveç’teki Karolinska Enstitüsü’ndeki araştırmacılar, seksin bir diğer bağışıklık işlevi olan yaraların iyileştirilmesini nasıl gerçekleştirdiğini inceliyorlar. Burada da oksitosin başı çekiyor olabilir. Cinsel uyarılmayı sağlamak için oksitosin kullanıldığında, laboratuar farelerinin sırtlarındaki yaraların iki kat daha hızlı iyileştikleri görüldü. Aynı denemeler, insanlar üzerinde de yapılma aşamasında.

Daha uzun ve mutlu hayat

Evli çiftlerin, bekarlardan daha uzun yaşadıkları ve daha az depresyona girdikleri zaten biliniyor. Ancak bunun nedeni, sıklıkla yapılan seks mi yoksa yalnızca kişileri evliliğe götüren birliktelik mi? Bu konuları tam olarak ayırmak zordur, ancak seks önemli bir etkendir. Örneğin 3.500 İskoç erkeği üzerinde yapılan bir çalışma, sık yapılan seksin ömrü uzattığını gösterdi. Yaşlı erkeklerle yürütülen bir başka araştırmaya göreyse, mastürbasyon yapan erkekler diğerlerinden daha mutluydular.

Bunlara ek olarak, düzenli bir cinsel hayatın kadınlarda meme, erkeklerde de prostat kanseri riskini azalttığı öne sürülüyor. Bu iddia henüz tam olarak kanıtlanmasa da durumun oksitosin ve seks hormonları olan testosteron ve östrojenle bağlantılı olduğu sanılıyor.

Tüm bu sorular yanıtlandıkça, ‘seks ışıltısı’ insanda daha fazla kalabilecektir.

Vücut Nasıl Faydalanır?

KALP HASTALIĞI

‘Aşk yapmak’, dolaşımı hızlandıran ve kalbi çalıştıran güzel bir egzersizdir. Cinsel yönden aktif kimselerde daha az kalp rahatsızlığına rastlanır.

KİLO

Seks, birkaç dakikalık bir iş için hiç de azımsanmayacak şekilde 200 kalori yaktırır ve bu bir bantta yarım saat koşmaktan daha keyiflidir.

AĞRI

Orgazmda salgılanan endorfin, arterit, migren ve sırt ağrılarını azaltabilir.

DEPRESYON

Cinsel yönden aktif insanların depresyona girme ve intihar eğilimleri çok azdır. Araştırmacılar, etkili olabilecek beyin kimyasallarını da inceliyorlar.

Cinsel hareketlilik sizi baştan ayağa etkiler

ANKSİYETE

Ereksiyonda salgılanan hormonlar, anksiyeteyi yatıştırır, korkuları azaltır.

BAĞIŞIKLIK

Sık cinsel birleşmeler, soğuk ve diğer enfeksiyonlarla savaşan bağışıklık hücrelerinin sayısını artırabilir.

KANSER

Önceki çalışmalar, orgazmda yayılan oksitosin ve DHEA hormonlarının, meme kanseri hücrelerinin tümöre dönüşmelerini önleyebileceği yönünde bulgular verdi.

UZUN ÖMÜR

Sık orgazmın ömrü uzattığı söyleniyor. Bu, kalp ve bağışıklık sistemindeki yararlı etkilerle bağlantılı olabilir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!