GeriSeyahat Arjantin fakir ama gururlu ve mutlu
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Arjantin fakir ama gururlu ve mutlu

Arjantin fakir ama gururlu ve mutlu

Onduline Avrasya Genel Müdür Yardımcısı Şebnem Akerman’ın görevlerinden biri de şirketin bayi gezilerini organize etmek. ‘Piayasadaki racon buymuş, biz de yapalım o zaman’ diye 11 sene önce başlayan bayi gezileri bugün markalaşmış durumda ve en az 200 kişiyle yapılıyor.Gitmedikleri kıta kalmamış. Söz konusu seyahatten 9 ay önce çalışmaya başlayan Akerman, bu dönemlerin önce cefasını, sonra sefasını çekiyor. Çünkü mutlaka birkaç gün fazla kalıp, kendi için de geziyor. Bize Arjantin’in aşık olduğu başkentini ve buzullarını anlattı.Buenos Aires’i nasıl seçtiniz?- 2002’de Amerika gezisi için hazırlandık, gideceğimiz yerler görüldü, program tamamlandığında 11 Eylül oldu. 200 bayi için vize almak zorlaşınca aklımıza Rio de Janeiro geldi. Rio’yu görmek için uçağa atladık gittik. Oraya kadar gitmişken, bir iki gün de Buenos Aires’i görelim dedik. Sonra aklımıza Küba geldi ve orayı da görmeye gittik. Çok güzeldi ama polisin soluğunu her an ensenizde hissediyorsunuz. Grubun mutlu olmayacağını düşünüp ‘Neden Buenos Aires olmasın’ dedim. Tekrar gidip, yapılabileceklere baktıktan sonra kesinleştirdik. Buenos Aires’teki ikinci seferdeki izlenimleriniz nasıldı?- Arjantin fakir düşmüş aristokrat bir aile gibi, fakir ama gururlu. Dolarla alışveriş çok ucuz. Halkın yarısı fakirlik sınırının altında ama çok mutlu. Otelimizin satış müdürüyle tanışırken elimi uzattım, kız beni öpmek istedi. Meğer merhabalaşma öpücükle oluyormuş. Böyle bir ülkede kendinizi kötü hissedemezsiniz. Dünyanın en güzel kadınları, en yakışıklı erkekleri orada. Şehrin her yerinde tango ve futbolu görüyorsunuz. 1880’in belediye başkanı Alvear ‘Burayı Latin Amerika’nın Paris’i yapacağım’ demiş. Daha güzelini yapmış. Çok büyük ama yürüyerek gezilebilen bir şehir. Denizcilerin kurduğu eski bölümü olan Caminito biraz fakir ve salaş. Ama şimdi çok güzel boyanmış evler var. Tango da burada doğmuş. Randevuevine gelen erkekler sıra beklerken birbirleriyle dans edermiş. Yoksul Caminito’nun kulübü Boca, Galatasaray’a benzeyen Riverplate ise zenginlerin takımı. Taraftarlar birbirlerinin bölgesine girmiyor, kapışınca polis bile karışmıyor.Başkent dışında nerelere gittiniz?- Grubu Türkiye’ye geri yolladıktan sonra buzulları görmeye Patagonya’ya gittik. El Calafate’ye uçtuk, küçük ve pahalı bir kasaba. And Dağları’nda, bozkırın ortasında giderken ‘Burada ne işim var’ diyorsunuz. Dev buzullarla karşılaştığınız an başka bir dünyaya gidiyorsunuz. Kendinimi parmak kadar hissettim orada. Uçsuz bucaksız bir bozkır, arada dağlar, sonra devasa buzullar. Patagonya’da çok buzul var ama en ünlüleri Upsala ve Perito Moreno. Buzulu duymak, sesini dinlemek diye bir şey varmış, orada anladım. Sessizliğin içinde çıtır çıtır, hiç bitmeyen bir ses var. 4 kilometre uzunluğunda, 60 metre yüksekliğinde 1000 senedir yaşayan bir kütle düşünün. Perito Moreno, Argentino Gölü’nde. Motorlu tekneyle yanına gidip, tırmanma turuna katılmak mümkün. Buzuldan parçaların kopup suya düşmesi sırasında gök gürültüsüne benzer sesler çıkıyor. Gölden çıkan buzul nehrini iki yamaç arasına sıkışan buzul tıkamış, göl seviyesi 12 metre yükselmiş. Şimdi buzul kırılmaya başlamış. Dünyanın en güney noktasına indiniz mi?- Evet, Ushuaia’ya gittik. Nüfusu 50 bin, kumarhaneleri çok meşhur. Orada tabii ki meşhur dünyanın en güney noktası tabelasının ve en güneydeki postanenin önünde fotoğraf çektirdim. Çılgın postacı ‘bilmemne büyükelçiliği’ diye bir de tabela asmıştı kulübesine. Penguen göreceğiz diye tutturduk, katamaran kiraladık, üç saat yol gittik. O bölgede, Tierra del Fuego’da (Ateş Toprakları) çok güzel bir milli park var. OSMANLI GÖÇMENİ SU BÖREKÇİSİBuenos Aires’te su böreği yapan bir yer bulduk. Elçilikten önerdiler. Osmanlı döneminde oraya göç etmiş Ermeni bir aileymiş. Her sabah kahvaltıda bize tepsiyle su böreği yolladılar. En sevdiği 5 yerParis Buenos Aires Colonia del Sacramento (Uruguay) Floransa Venedikseyahatte ne okuyorGittiği yerle ilgili Lonely Planet rehberi ve roman okuyor.ne dinliyorYanında müzik taşımıyor.ne yiyor, ne içiyorTüm yerel spesiyaliteyi deniyor. Acayip gözükenleri içini kaldırmadığı sürece yiyor. Acı sevmiyor.ne giyiyor‘Bankacılık geçmişim nedeniyle hep etek-ceket giyiyorum, seyahatte çok salaş oluyorum’ diyor. Rahat yürüyüş ayakkabısı, tişört, ince pantolon ve klimalardan korunmak için bir şal veya hırka giyiyor.neyle seyahat ediyorGittiği yere göre değişmekle birlikte uçak ve gemi.nerede kalıyorRahat, güleryüzlü servisli, temiz, temel standartlara sahip otellerde. ‘Uzakdoğu bu konuda cennet’ diyor.kimle seyahat ediyor34 senelik arkadaşı, seramik sanatçısı Sibel Akkaya’yla. ‘Birlikte seyahat etmek hem birlikte olmanın keyfini yaşamak, hem de biriyle birlikte olduğunu hissetmemektir’ diyor.çantasının olmazsa olmazlarıEl çantasında ve bavulunda ayrı ayrı olmak üzere migren ilaçları, fotoğraf makinesi, kozmetik ürünleri ve Lonely Planet rehberi.
False