GeriSeyahat Ara Usta’ya selam
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Ara Usta’ya selam

Ara Usta’ya selam

Birçok fotoğrafın üstünde ya da arkasında aşağı yukarı aynı şey yazılı: Sevgili Dostum Ara'ya... Geçtiğimiz 11 Ocak Perşembe günü, İstanbul'da, Yapı Kredi Kültür Merkezi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi'nde açılan sergi de aynı adı taşıyor: Sevgili Dostum Ara'ya... Sergi fotoğrafın ünlü ustası Ara Güler'e dünyanın en ünlü fotoğrafçılarının armağan ettiği yapıtlardan oluşuyor. Fotoğraf dünyasının ünlü isimleri. Mesela Henri Cartier-Bresson, Marc Riboud, Sebastiao Salgado, Josef Koudelka, Edouard Boubat, Eliott Elisofon... Az rastlanır zenginlikte bir fotoğraf koleksiyonu, neredeyse küçük bir fotoğraf müzesi bu... Bugünlerde televizyondaki cep telefonu reklamlarından sokaktaki insanın tanır hale geldiği fotoğrafın bu büyük ustasını kendi dünyasında tanımak istiyorsanız bu özel müzeyi ziyaret edin. Ve bir de aşağıdaki yazıda yakından tanıyanların ağzından onu dinleyin.

Şöhretten yana dertli

Sultanahmet Meydanı meraklılar tarafından doldurulmuş. Köftecisi, şerbetçisi meydanın köşelerini tutmuş. Ne de olsa pek sık rastlanmayan bir olayın tanığı olacaklar.

Günlerdir süren bekleyiş meraklı halkı bıktırdığı gibi o dönem sayıları az olan foto muhabirlerinin sinirlerini de geriyor. Nihayet bir hafta sonra beklenen an geliyor.

Boynuna yafta asılı mahkum, idam sehpasının ilmiğine kafasını geçiriyor. Kalabalıktan çıt çıkmıyor. Sehpaya on metre uzaklıktaki foto muhabirleri makinalarının vizörlerinden celladın hareketini bekliyorlar.

Ve bir anda mahkumun ayakları boşluğa düşüyor. Fotoğrafçı için talihsiz bir an. İpin ucundaki mefta kendi ekseni etrafında dönüyor. Foto muhabirlerinden biri sehpanın yanına giderek ‘‘Sarıyer Sapığı’’nı yaftası görülecek biçimde fotoğraf açısına getirerek görüntülüyor.

İşte o foto muhabiri adını dünyaya duyurmuş, ustalığı binlerce kez tescillenmiş ünlü Ara Güler'di. Çektiği fotoğrafları, imzası tanırdı ama yüzünü, cismini milyonlar bilmezdi.

Bıkıp usanmadan dolaştığı sokaklarda, mahalle aralarında dolaşırken pencerelerinden dışarıyı gözleyen yaşlılar, top oynayan çocuklar aşina oldukları fotoğrafçıyı gördüklerinde gülümser ya da el sallarlardı çok çok.

Birkaç gün önce Ara hocayla İstanbul turu yaparken işin renginin değiştiğini gözlerimle görüp, kulaklarımla duydum. Arabalarından sarkanlar 532 diyerek sırıtıyor, oturduğumuz cafede yanımıza gelen bir hanım yine o üç rakamlı sayıyı söyleyerek dişlerini gösteriyor...

Ara Usta televizyon reklamı ile gelen bu şöhretten yana dertli: ‘‘Yıllarca fotoğraf çektim. insanlar bana alışmıştı. Rahat rahat fotoğraflarını çekiyordum. Televizyonlara da çıkardım, entelektüel programlarda yer aldığım için halkın pek haberi olmazdı. Ama bu reklamdan sonra işler değişti. Yeni fotoğraflarıma bakarsan herkesin sırıttığını görürsün. Kısaca bir foto muhabirinin başına gelecek en korkunç şey benim başıma geldi. Halk arasında tanındım, şöhret oldum. Bundan sonra da insanların doğal hallerini görüntülemek oldukça zor’’ diyor.

EVİ YAŞAYAN MÜZE

Bir fotoğrafçının başına gelebilecek en güzel ve en zor şey ise Ara Usta'yı fotoğraflamak. En ufak bir açı hatasında okkalı bir fırça yemek de var. Yazılmaması kaydıyla anlattıklarını dinlerken zamanın nasıl akıp gittiğini anlamıyorum. Söz aramızda eşinden bayağı çekiniyor. ‘‘Kılıbık olmak, rahat yaşamın birinci koşuludur’’ sözüyle de çırağı olarak bana büyük bir ışık tutuyor. ‘‘İstanbul'un eski mekanlarında yeterince fotoğrafınız çekilmiştir, biraz da yeni mekanlarda fotoğrafınızı çekelim’’ diyorum. Bir fırça daha yiyerek yola çıkıyoruz.

Yürürken ustaya yetişmekte zorluk çekiyorum. Tüm sokakların uygun fotoğraf açısı zihninde kazınmış. Belirli noktalara geldiğimizde ‘‘tamam şimdi çek’’ diye uyarıyor. Bir taraftan da konuşuyoruz. ‘‘İsminizin efsane olmasının bir sırrı var mı’’ diye soruyorum. Usta büyük bir tevazuyla ‘‘Doğru zamanda doğru yerde bulundum’’ diyor.

Ara Güler sayısını kendisinin de pek bilmediği büyük bir fotoğraf arşivinin yanısıra sinema koleksiyonuna sahip. Hala adının konmadığı Tosbağa Sokağı'ndaki altı katlı Güler Apartmanı'nı bir müze gibi düzenliyor. Boya ve badana işleri bitmiş. Sıra fotoğrafları duvarlara asmaya gelmiş.

SEVGİLİ DOSTUM ARA

AYŞEGÜL DORA

Penajans Darcy Yönetim Kurulu Başkanı, Ara Güler'le dünyanın dört bir yanını dolaştı, onunla en uzun çalışan gazetecilerden biri.

Mistır Şah, smayıl plizz

Son derece sorumluluk sahibi ve müthiş şeker biridir. Bu yaşımda onunla tekrar çalışır mısın deseler seve seve kabul ederim. Bir gazeteci için onunla çalışmaktan daha zevkli bir şey düşünemiyorum. Tahran'da bir kayak merkezi olan Ab-ı Ali'de Şah Rıza Pehlevi ile bir röportaj yapacaktık. Bir sürü fotoğraf çekildi. Kraliçe Farah önden kayarak gitti, Şah kaldı. Şah, önünde insanların otuz kat yere eğildiği ve eğilirken Haşmetmeap dediği bir adam. Ara, bir ara bana ‘‘Söyle şu adama da gülsün’’ dedi. Allah'ın dağında koskoca İran Şahı ile başbaşayız. Ara birden Şah'ın yüzüne eliyle şekil verip ‘‘Mistır Şah, smayıl plizz’’ dedi. Şah gülmekten yerlere düşüp yuvarlanmaya başladı. Sonra akşam yemek yerken Başbakan yanıma gelip ‘‘Ara'ya söyleyin, Şah altı yaşından beri böyle gülmedi,’’ dedi.

SUNA GÜLER

Ara Güler'in eşi, arkeolog ve editör

Onunla olmak zor ama keyifli

Ara evde de tam bir fotoğrafçı gibi davranır. Mesela eğer güneşin batışını beğendiyse kaçırmak istemez hemen çekmeye başlar. Fotoğrafla ilgilendiği zaman yanında baygınlık geçirseniz dikkatini çekemezsiniz. Hálá ilk günkü şevkiyle ve çocuk gibi heyecanlanarak fotoğraf çeker. Onunla birlikte yaşamak çok zor ama keyifli. Birlikte gittiğimiz bir gezi sırasında elime basit bir makine tutuşturup ‘‘Hadi çek’’ dedi. Sonra da makineyi tutuşumu bile beğenmeyip çok kızdı.

MARC RIBOUD Fotoğrafçı

Gülümseyişine direnilmez

Ara Güler bir fotoğrafçıdır. Üstelik lanet olacak kadar iyi bir fotoğrafçıdır. Daha önemlisi o bir insan, bir kişilik. Dostluk onun için sansasyonel bir haberden daha önemli. Ancak onu da kaşla göz arasında yapıyor. Kim onun gülümseyişine, gözlerindeki parıltıya direnebilir ki? Maria Callas bile direnemez. Christina'yı tırmanıp onun Sir ve Lady Churchill ile birlikte fotoğrafını çekebilen tek kişidir o. Onu kıskanıyorum, ona aşığım.

ÇETİN ALTAN Yazar

Çok otantik adamdır

Ara Güler yarım yüzyıldır dostum, birlikte İstanbul ile ilgili bir kitap yaptık. Söyleyin, yarım yüzyıl içinde kaybolmayan kaç adam var? Şimdi Erol Simavi'yi, babasını hatırlayan var mı? Ama Ara hala ayakta. Ara Güler çok otantik bir adamdır, çok özel bir adamdır. Kendi gibidir ve kendini olduğu gibi yansıtır. Zaten bir insanın insan olarak seviyesi ne kadar yükselirse saydamlığı o kadar artar. Ara'nın seviyesinde değilsen onunla çalışmak zordur. Ara'nın fotoğrafını çekmiştim ve bana ‘En iyi fotoğrafımı çekmiş dostuma’ diyerek fotoğraf imzalamıştır. İstanbul'un arşivini yapmıştır. Çalıştığı alanda hayatını riske etmiş bir adamdır. Tabanca çekmekten daha hızlı fotoğraf çeker ve akıp giden hayatı bir anda dondurarak onu resmeder. Bunu Allah bile yapamaz bazen.

HENRI CARTIER-BRESSON Fotoğrafçı

Dostlarına zaman ayırır

Ben Ara Güler'e karşı derin bir arkadaşlık ve dostluk hissediyorum. Bir defasında Türkiye'deyken Ara'nın girişkenliği ve yardımseverliği beni derinden etkilemişti. Paris'e geldiğinde biz onu sevinçle karşılıyoruz. Ara dostlarına ve kendisine zaman ayırmasını biliyor. Günümüzün tek lüksü olan bu özellik, onun eserlerinde de görülüyor.

ORHAN ERİNÇ

Cumhuriyet eski Genel Yayın Yönetmeni

Bir çocuk kadar içtendir

Bugün hala Cumhuriyet'te kullandığımız sanatçı portrelerinin büyük bölümü Ara Güler imzasını taşır. Cumhuriyet'te yayınlanan 70'li yıllardaki terör olaylarının ve Kazlıçeşme deri fabrikasının taşınma fotoğraflarını Ara çekmiştir. Ara Güler, büyümüş de küçülmüş bir çocuk kadar içtendir. Fotoğrafta enstantane yakalama alışkanlığından olsa gerek, meselenin özünü tek cümleyle ortaya koyabilir.

False