Anne-babalar için çocuklarını okuma kılavuzu

5 yıl önce katıldığım bir panelde yanıma çekingen bir genç yaklaşmıştı...

Haberin Devamı

O zaman hurriyet.com.tr’yi değiştirmeye, gençleştirmeye, daha atak bir hale getirmeye çalışıyorduk.
Kendimizce dijital devrimin ilk günleriydi...
Bu yüzden de yeni sesler, yüzler, zihniyet devrimcileri arıyorduk.
Nereye gitsem yeni bir yüz arıyordum... Yeni bir ses.
Panel sonrası o gençle biraz sohbet ettik. İddialıydı. Öyle şeyler yapmıştı ki, genç yaşına sığdıramamıştım.
Antalya’dan çıkmış. Okulları birincilikle bitirmiş. Boğaziçi yine birincilikle bitmiş.
Sonra Harvard. Master...
Söylemeden edemeyeceğim; Bahçeşehir Üniversitesi ona çok destek oldu.
O günlerde hurriyet.com.tr’de bir köşe açtık. Yıllarca yepyeni konular yazdı. Siyasetin, iktidarın ötesinde, doğrudan insana yönelik konular.
Ve şimdi liderlik üzerine, eğitim üzerine müthiş bir kaynak.
Türkiye’nin dört bin yanında seminerler veriyor. Salonlar onu dinlemeye gelen anne-babalar ve eğitimcilerle tıklım tıklım doluyor.
Önceki gün İstanbul’da verdiği bir seminere bir arkadaşım ve eşi katılmışlar.
Çıkınca şöyle dediler:
“3 saat boyunca tam anlamıyla çocuğumuz için aydınlandık.”
Bu genç arkadaşımın adı Dr. Özgür Bolat’tır...
Böyle bir insanı medyaya kazandırmış olmaktan dolayı da gurur duyuyorum.
Özgür yıllarca yazdı. Şimdi seminerler veriyor.
Özgür’e dedim ki:
“Sence bir anne-baba çocuklarının eğitimi konusunda en çok nelere dikkat etmelidir?”
Çok çarpıcı bir cevap geldi. Doğru bildiğimiz yanlışları anlatan bir cevap.
Yani her gün her anne-babanın neredeyse alışkanlık olarak çocuğuna söylediği şeyler.
Doğru bilinen yanlışlar.
Mutlaka okuyun. Hatta Özgür’ü takip edin..

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

Çocuklarınızı ödülle motive etmeyin.

Çocuğunuza ödülle ders çalıştırmaya ya da ödev yaptırmaya çalışırsanız, çocuğun derse olan ilgisi azalacaktır. Örneğin, “Ödevini yaparsan bilgisayarla oynayabilirsin” dediğiniz an, çocuk ödevi araç olarak görmeye başlayacak ve ilgisi azalacaktır. Amaç bilgisayar olacaktır. Ödevi yapmak zaten çocuğun sorumluluğudur. Ödül verilirse, çocuk ödevi sorumluluğu olarak görmeyi bırakacaktır.

Ceza çocukları ödüllendirir.

Çocuğunuza ceza ile iş yaptırmaya çalışırsanız, aslında ödüllendirmiş olursunuz. Çocuğa o işi yapmama hakkı verirsiniz. Örneğin, “Ödevini yapmazsan, bilgisayar yok sana” derseniz, çocuk “Tamam bilgisayar ile oynamam, ödevi de yapmam” der. Ödevi yapmamak meşrulaşır.

Çocuğun zekâsını övmeyin.

Çocuğun zekâsını överseniz, “Aferin benim akıllı oğluma/kızıma” derseniz, çocuk başarısını zekâya bağlar. Zeki olarak etiketlenen çocuk da bu etiketi kaybetmemek için başarısız olma ihtimali olan işlerden kaçar. Çünkü başarısız olursa, aptal hisseder. Risk almaz. Onun için zekâyı değil, çalışmayı ön plana çıkarın. Bu durumda başarısız olursa, çalışarak daha iyi yapabileceğine inanır.

Çocuğunuzu başka çocuklarla karşılaştırmayın.

Çocuğunuzu başkası ile karşılaştırırsanız, çocuk kendi değerini başkasına göre belirler. Kendi seviyesine göre çok gelişim gösterse de, başkasından daha kötü sonuç aldıysa mutsuz olacaktır. Her çocuk sadece kendisi olduğu için değerlidir. Çocuğu kendisi ile karşılaştırın. Çocuk başkası ile değil, kendisi ile yarışsın.

Asıl sebebi keşfedin.

Çocuk ödevini yapmıyorsa ya da okulu sevmiyorsa zorla yaptırmaya çalışmayın. Nedenini keşfedin. Ödev mi ilgisini çekmiyor, seviyesinin üstünde mi, yoksa eksiği mi var, keşfedin. Belirtileri değil, asıl sebebi çözün.

Beklentilerinize dikkat edin.

Çocuğunuzdan yüksek not, başarı, birincilik gibi şeyler beklemeyin. Bunlar çocuğun kontrolü dışındadır. Çok çalışsa bile birinci olamayabilir. Çocuğunuzun mutsuzluğunu kendi ellerinizle tasarlamış olursunuz. Ama çocuğun kontrolü altında olan şeyleri bekleyin. Örneğin, çok çalışmasını, planlı olmasını, dürüst olmasını bekleyin.

Okulu değil öğrenmeyi ön plana çıkarın.

Çocuklar okulu bir süre sonra bir iş olarak görmeye başlar. Neden okula gittiğini unutur. Ama okulun asıl amacı öğrenmeyi sağlamaktır. Çocuğunuz ile sohbet ederken, öğrenmeyi hep ön planda tutun. Örneğin, “Dersler nasıldı? Okul nasıldı?” diye sormayın, “Bugün neler öğrendiniz?” ya da “Bugün öğretmene ne sordun?” diye sorun.

Çocuğun kendisini değerlendirmesini sağlayın.

Sizin fikrinize başvuran çocuğa hemen fikrinizi söyleyip onun düşünmesini engellemeyin. “Anne-baba nasıl olmuş?” derse, “Sence nasıl olmuş?” deyip düşünmesini ve kendini değerlendirmesini sağlayın. “Güzel olmuş!” derse, “Güzel yapan sence ne?” diye sorun, daha da düşündürün.

Çocukların sorunlarını sahiplenmeyin.

Çocukların problemlerini çözerek onların elinden başarı hissini almayın. Onların problemlerini sahiplenmeyin ya da onlar adına sorunlarını çözmeyin. Onun problemi etraflıca düşünmesine yardımcı olun ve gereken kaynakları sağlayın.
Evet, Özgür’ün bu uyarıları aslında anne-babalar için tam bir çocuk okuma kılavuzu gibi.
Çocukları sabahın köründen akşama kadar ders ve ödev yorgunu haline getiren, spordan uzak tutan, eğlenmeyi ve oynamayı unutturan bu sistemde, belki bir faydası olur diye size Özgür’ü hatırlattım.
Gelin bu hafta sonu ödev yaptırmayın. Çıkıp dolaşın çocuklarınızla.
Özgürlüğün nefesini verin.
Gökyüzüne bakmayı öğretin...
İyi hafta sonları...

Yazarın Tüm Yazıları