Ankara Sağlık Müdürü bizi duyuyor musunuz

15.02.2008 tarihinde eşim Zeliha Bülbül çalıştığı kurumdan sevk alarak, Özel Gazi Osmanpaşa Tıp Merkezi (Bağlar Cad. No: 230 Büyükesat) genel cerrahi polikliniğine varis tedavisi için gittik.

Eşim Tıp Merkezinde görev yapan Dr. C.K. tarafından 16.02.2008 tarihinde muayene edildi ve bazı tetkiklerin yapılmasını istedi. Tetkikler neticesinden adı geçen doktor "En az 20+5 seans (varislerin tamamen bitirilmesi kaydıyla) tedavi görmesi gerektiğini" söyledi. Bunun da normal tedavi olması durumunda yaklaşık olarak, 1-2 sene sürebileceği ancak hastaneye 1.500 YTL yatırmamız halinde ise tedavinin 3-4 ay gibi kısa bir sürede tamamlanacağını" ifade etti.

Biz de normal randevu verilmesini, eğer söylenen miktar paranın tarafımızdan temin edilmesi durumunda ise Tıp Merkezi'ne yatırılarak özel tedaviye geçebileceğimizi söyledik ve ayrıldık.

Randevu tarihi olan 10.03.2008 tarihinde kurumdan sevk alarak yukarıda bahsedilen miktar parayı da temin ederek, Dr. C.K.’nın bulunduğu genel cerrahi bölümüne gittik. Tedaviye başlamadan önce parayı temin ettiğimizi ve özel tedavi için vereceğimiz ücretin nereye yatırılacağını, nasıl bir prosedür izlememiz gerektiğini sorduk.

Dr. C.K. da bize "Parayı doğrudan kendisine vermemiz gerektiğini, hastane ile arasındaki özel nedenlerden dolayı (daha sonraki ifadelerinde, ödenmeyen alacaklarına mahsuben), paranın bir kısmını kendisinin, bir kısmını da hastanenin alacağını söyledi. Daha sonra bizden alınan miktarın makbuzunun verileceğini ve tedavinin de hastanede, hastanenin sorumluluğunda devam edeceğini" söyledi.

Doktorumuz ayrıldı

Biz de bu söylenenlere inanarak 1.500 YTL’yi doktorun yardımcısı F.T. hanımın yanında hastanenin Genel Cerrahi bölümünde söz konusu doktora verdik.

Eşimin tedavisine, Genel Cerrahi bölümünde hastanenin doktoru ve personeli tarafından, ilacı, malzemesi kullanılarak yaklaşık olarak iki ay (13 seans) (tedavi ücreti tarafımızdan ödenmesine rağmen 1 seans bedeli de kuruma ayrıca fatura edildi) devam edildi. Tedavimiz devam ederken doktor, hastaneden maddi nedenlerden dolayı ayrıldığını ancak eşim gibi "15-20 hastasının olduğunu", eşim ve eşim gibi olan "diğer hastaların tedavilerini mutlaka bitireceğini" ifade etti. Bundan sonra tedavimize iki seans daha aynı hastanede devam etti ve 16.05.2008 tarihinde hastane ile anlaşamadığını belirten bir mesaj çekerek tedavimize devam edemeyeceğini bildirdi.

Bedeli ödenmedi

Bunun üzerine söz konusu hastane yetkilisi Dr. M. H. D.’dan 20.05.2008 tarihinde randevu aldık ve eşimin durumumda olan tedavisi devam eden L. Ç. hanım ve Ş.D. beyin de katılımlarıyla (bilgileri hastanede mevcut) adı geçen yetkili ile bir görüşme yaptık. Görüşmemizde, bitirilmeyen tedavimizin sonuçlandırılması ya da alınan ücretin iadesini talep ettik. Ancak hastane yetkilisinin "Bu şartlar altında tedavimize devam edilemeyeceğini, alınan ücretten haberdar olduklarını ancak; ayrılan doktorla görüşüp mutabakat sağladıktan sonra gereğini yapacaklarını" öne sürerek bizi bu güne kadar oyaladılar.

Neticede; hastane ve doktor anlaşmazlığı yüzünden eşim ve eşimle birlikte diğer hastalar da mağdur edilmekte ve tedavi ücreti olarak alınan para iade edilmediği gibi makbuzları da verilmemektedir.

Ali BÜLBÜL-İnşaat Mühendisi-YENİMAHALLE

İnsan men edildiği şeyin üstüne düşer

AKP
Trabzon Milletvekili Prof. Dr. Cevdet Erdöl, 22 Mayıs akşamı NTV’de yayınlanan programda, kapalı alanlarda sigara içme yasağı yasası hakkında bilgi verirken, konuklar arasındaki, bir alışveriş merkezi müdürü Kazım Çizmeci’nin pasaj/alışveriş merkezleri içerisindeki bar, restorant, kafe vb. ile pasaj dışındakiler arasında haksız rekabete yol açan uygulaması hakkında şikayetlerine hak vermesi ve yasanın tekrar incelenmesi gerektiğini kabullenmesi gösteriyor ki, daha çok problem yaşanacak bu konuda... Ve bu vaka gösteriyor ki, her açıdan ve detaylıca düşünülmüş değil, her ne kadar 5 yıllık bir hazırlık süreci olduğu ve her kesimden ilgililere danışıldığı söylense de...

Sigara içmem, nefret derecesinde karşıyımdır. Ancak, birilerinin hakkını savunmak ve korumak için, diğerlerinin haklarını çiğnemenin neresi adalet? 19.5.2008’de yasa hayata geçene kadar sigara içmeyenler mağdurdu, sigara içmeyenler mekanı terk etmek zorunda kalıyorlardı. Bu tarihten itibarense aynı ceza sigara içenlere kesiliyor. Bu çözüm olamaz. Çözüm bu olamaz!

İnsan sağlığına verilen önem açısından çok yerinde bir uygulama olmasına rağmen, sigara kullanıyor diye insanların dışlanması, hakir görülmesi, her şeyden önce insan haklarına aykırı değil mi? Sigara içenler için de bir mekan oluşturulmadan kurumlara, kuruluşlara, alışveriş merkezlerine vs. doğrudan bir yasak uygulanması çözüm olamaz. Sonuçta adı üstünde, bu bir yasak. Yaklaşık üç yıl sigara satan bir büfede çalıştım ve ithal sigaraya her zam gelişinde içicisinin azalmadığına hatta arttığına bizzat şahit oldum. Mevlana'nın dediği gibi "İnsan men edildiği şeyin üstüne düşer."

Madem ki amaç insan hayatını korumak ve daha sağlıklı ortamlar yaratmak, niçin doğrudan tütün mamullerinin üretimi ve ithali yasaklanmıyor? Aynı milletvekili "günümüz dünya konjonktüründe bu mümkün değildir" demekle yetiniyor, hiçbir gerekçe göstermeden... Tabii ki mümkün değil, ithal sigaraya verilen paranın Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinden fazla olduğu ülkemizde. Tabii ki mümkün değil, Hazine'yi bu gelirden ve vergilerinden mahrum bırakmak. Uyuşturucu/bağımlılık yapan maddeler yasak. Neden? Çünkü sağlığa zararlı şüphesiz. Ve doğal olarak üretimleri ve satışı da kullanılması gibi yasak. Sağlığa zararlı olduğu için sigarayı yasaklamak ama üretime devam etmek... Bu, bir yandan dünyada bireysel silahsızlanma propagandalarının baş aktörlüğüne soyunurken, diğer yandan tüm dünyaya silah satan emperyalist bir ülkeyi hatırlatmıyor mu?

İlk bakışta doğru ve gerekli olan bu yasanın üzerinde tekrar düşünülmesinde, fayda vardır. Zira ben, sert iklime sahip bir kentte yaşıyorum, ve öğrencilerimin -30¡ soğukta dışarıda sigara içtiğini görmek istemiyorum.

Keşke daha teferruatlı düşünülseydi, çünkü çözüm bu olamaz.

Yrd.Doç. Dr.Can BİROL
Yazarın Tüm Yazıları