Anılar içten olunca...

Türkan Şoray’ın çektiği bütün filmler hakkında eleştiriler yayımlandı. Peki ama o neler hissetmişti, hangi sıkıntıları çekmişti? Cevaplarını ‘Sinemam ve Ben’de bulacaksınız.

Haberin Devamı

Türkan Şoray’ın ‘Sinemam ve Ben’ kitabını okurken, anılar üzerine düşünmeye başladım. Anı türünün bir özelliği vardır. Yalanlar, abartmalar hemen okuru uzaklaştırır. Çünkü inandırıcılıktan yoksun anılar okunmaz.
Şoray’ın saydam anılarını okumaya başladığınızda, Sultan’ın yükselişini adım adım, soluk soluğa takip ediyorsunuz. Zirveye çıkmanın bedelinin her saniyesini ödeyen birinin yaşamını öğrenmek, ayrıntısını bilmek herkes için ilgi çekicilik taşır.
Bütün büyük sanatçıların başlangıç noktası tutkudur. Türkân Şoray da tutkusunun başladığı ânı; yani bir film çekimi sırasında halkın Muhterem Nur’a ilgisini gördüğünde, içindeki tutkunun ateşe dönüştüğünü çok güzel anlatıyor.
“Sinemaya meşhur olma hayalleriyle başlamamıştım. Bir rastlantı ile ve tamamen irademin dışında gelişmişti her şey. Giderek sinema dünyasını çok sevdim. Sinemacıların çoğu yeteneğim ve fiziğim hakkında övgü dolu sözler söylüyorlardı; ileriye dönük umut veren sözler... Beğenilmek, takdir görmek hoşuma gidiyordu. Bu övgülerin etkisinde kalarak şöhretli bir oyuncu olmayı hayal etmenin ötesinde, istemeye başladım. Yaratıcı gücümü, yeteneklerimi ortaya çıkarmak, kendimi sinema dünyasına kabul ettirmek için varoluş mücadelesine girmiştim artık. Öğlene kadar bir film setinde, gece başka bir film setinde çalışıyordum.”

Haberin Devamı

İÇİNDEN GELDİĞİ GİBİ

Onun çektiği bütün filmler hakkında eleştiriler yayımlandı, övgüler yazıldı ama o neler hissetmişti, hangi sıkıntıları çekmişti? Bunların cevabını bulacağınız bir kitap ‘Sinemam ve Ben’.
Bana ithafında şunu yazmış Sultan, “Edebî değeri yok, içimden geldiği gibi yazdım...”
Sevgili Sultan, bu anılara edebiyatın süsünü katsaydınız, bu kadar güzel, bu kadar içten, bu kadar etkileyici olmazdı.
Kitapta benim de bir yazıma yer vermiş Sultan. O yazıda da belirttiğim gibi, onunla otururken sıradan bir insanla birlikteymiş gibi bir ruh halini yaşarsınız. Ama tuhaf bir büyünün tesiri altında gibisinizdir. Motor denildiğinde, birden bir başka kişilik, bir başka büyüleyici kimlik taşımaya başlar. Bir başka ruh haline bürünür, yüzündeki bir titreme, bir ürperme size de sirayet eder. O, sinemanın büyüsünün, tılsımının ne olduğunun simgesidir.
Bu anılar, notlar yalnız Türkân Şoray’ın bir yaşam ve sinema güncesi değil, Türk sinemasının tarihi için çok önemli kaynak notları içeriyor. Onun kaleminden oyuncuları, yönetmenleri, çevreyi tanıyorsunuz.

Haberin Devamı

SULTAN’IN İÇ DÜNYASI

Sultan tüm doğallığı ve samimiyetiyle kendini anlatıyor, kendini övmüyor, abartmıyor. Okur da sinemada seyrettiği Sultan’ın iç dünyasını tanıyor, kitabı bitirdikten sonra da şöyle diyecekler: Bu ünü hak etmiş büyük bir sanatçı.
Ayhan Işık’la oynarken örneğin... Otomobilin kapısını açıp atlaması gereken sahnede, kapıyı açıp kendini dışarı atıyor, yaralanıyor ama sahne de bütün gerçekliğiyle seyirciyi kendine çekiyor...
Yönettiği bir filmde buz tutmuş nehrin içine kendini atıyor. Kemal Bilbaşar’ın Memo’sunda attan düşüyor.
Dostlukları, aşkları da çok doğal bir biçimde kaleme alınmış. Ne güzel.
Sultan’ın kitabını okurken, merak ettiğiniz birçok hususu buradan öğreneceksiniz. Anımsatayım: Bir film seyreder gibi okuyacaksınız.
Kitap, ‘Teşekkürler Sinema...’ yazısıyla bitiyor.

Haberin Devamı

Sinemam ve Ben
Türkan Şoray
NTV Yayınları)

Doğan Hızlan’ın seçtikleri

Robert Walser
Yardımcı
Can Yayınları

Amit Bein
Osmanlı Uleması ve Türkiye Cumhuriyeti
Kitap Yayınevi


Necati Tosuner
Susmak
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Nina Ergin
Anadolu Medeniyetlerinde Hamam Kültürü
Koç Üniversitesi Yayınları

Yazarın Tüm Yazıları