GeriSeyahat Angara’nın ağustos gelinleri
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Angara’nın ağustos gelinleri

Angara’nın ağustos gelinleri

Sibirya’nın derinlerindeki İrkutsk, iki büyük nehrin buluşma noktası. Bu özelliğiyle âşıkları, yeni evli çiftleri İrkut ve Angara’nın birbirine karıştığı kıyıya çekiyor.

Geçmişin sürgün şehri, yazın doruğa ulaştığı, evliliklerin çoğaldığı ağustosta canlanıyor, nehir kıyısı beyaz gelinliklerle papatya tarlasına dönüşüyor.
Kış aylarında eksi 20 dereceyi olağan karşılayan, eksi 30’da üşümeye başlayan İrkutsk için güneşi ve sıcağıyla ağustos başlı başına bir şölen. Ekimden mayısa buzla kaplanan nehrin, kıyısındaki parklar, Angara ile İrkut’un buluştuğu noktadaki Yunost Adası yemyeşil bir vahaya dönüşüyor. Parklar paten yapan, kitap okuyanlarla, nehir ise su motosikletiyle, sürat teknesiyle, kanolarıyla gezintiye çıkan gençlerle doluyor. Merdivenlerle inilen nehir yatağındaki sazlıklara rağbet gösterenler ise günbatımı sevdalısı romantikler...

KADERİNİ SÜRGÜNDEKİ AYDINLAR DEĞİŞTİRDİ

İrkutsk sürgünlerin şehri. Çarlık döneminde pek çok muhalif aydını ağırlamış. Ruslara, bağımsızlık yanlısı Lehler de eklenmiş. İrkutsk’un şansı olmuş sürgünler. Onlar sayesinde kültür şehrine dönüşmüş, “Sibirya’nın Paris’i” unvanını kazanmış. Bugün 600 bin nüfuslu şehirde biri filarmoni orkestrasına ait olmak üzere iki büyük konser salonu, opera var. Geçmişte birçok önemli bilim adamı yetiştiren yedi üniversitesi bugün de Sibirya’nın en iyileri arasında.
Sınırları Kuzey Buz Denizi’ne kadar uzanan, Rusya’nın neredeyse en geniş topraklarına sahip bölgesinin başkenti İrkutsk. Bölge de aynı ismi taşıyor. Başta gümüş, altın, yarı değerli taşlar olmak üzere topraklarından cevher, petrol ve doğal gaz fışkırıyor. İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilere karşı savaşan Sovyet ordusuna silah üreten büyük fabrikalar şehre çok sayıda göçmen çekmiş. Barış döneminde tüketim mallarına yönelen fabrikalar SSCB dağılınca kapanmış. Nüfusun önemli bölümü batıdaki büyük yerleşimlere göçmüş. Son 10 yılda Doğu ile Batı Sibirya arasındaki ticaretin önemli duraklarından biri olması sayesinde toparlanıp zenginleşmiş. İşçi olarak gelen, sonra ticarete atılan büyük bir Çinli kolonisi oluşmuş. Caddelerdeki lüks cip bolluğu dikkat çekici. Japonların İngiltere’ye satamadığı, modeli geçmiş, sağdan direksiyonlu pek çok lüks otomobil diğer Sibirya şehirleri gibi İrkutsk’un caddelerini doldurmuş. Yegâne eski araç belediye otobüsleri ve çılgınca manevralarla trafiği altüst eden dolmuş benzeri sarı boyalı “paraşütka”lar...

CADDELERDE GÜN BOYUNCA MÜZİK

Geçen hafta Trans-Sibirya Ekspresi’yle geçtiğim, bir gece konakladığım şehirde en çok ilgimi çeken, anacaddelerine gün boyu müzik yayını yapılmasıydı. Yol boyunca uğradığım Yekaterinburg, Novosibirsk, Krasnoyarsk’ta böyle bir uygulama görmemiştim. Örneğin Puşkin ve eşini bir havuz başında buluşturan şadırvanlı heykelin yanı başındaki küçük parkta oturup, Arjantin tangoları dinledim.
İrkutsk, Sovyet döneminin izlerini silme konusunda batıdaki federal cumhuriyetler kadar aceleci değil. Duvarlardaki mitolojik kahramanları andıran rölyeflerde, ana meydanındaki hükümet binalarının duvarlarında orak-çekiç simgeleri, hatta SSCB yazıları silinmemiş. İki anacadde Karl Marks ve Lenin adını taşıyor hâlâ.

DOĞAL KLİMA

Angara, hava sıcaklığının 30 dereceyi bulduğu yaz aylarında İrkutsk’un doğal kliması. Nehir, yaklaşık 100 kilometre ötedeki Baykal’ın yazın bile sıcaklığı 12 dereceyi geçmeyen suyuyla serinletiyor şehri. Angara başlı başına bir efsane. 600 kilometre uzunluğundaki Baykal Gölü’nden dışarıya akan tek akarsu. Mitolojiye göre yertanrı kızı Baykal’ı gelin veremeyecek kadar çok severmiş. Bu nedenle çevresini dağlarla çevirmiş. Fakat günün birinde Baykal, Yenisey’e sevdalanmış. Aşkı dağları delip Angara’yla, Yenisey’e kadar ulaşmış. İki âşık kuzeybatıda birleşip, mutlu şekilde Kuzey Denizi’nin yolunu tutmuş.
Bu aşk öykülerinin etkisiyle olsa gerek, ağustosta Angara’nın kıyısı nikâhtan çıkan çiftler, birbirine kur yapan âşıklarla doluyor. En popüler bölge Angara ile İrkut’un buluşma noktası. Buranın diğer özelliği tarihi kiliselerin üçgen yapacak şekilde sıralanması. Lüks otomobiller, hatta Hummer limuzinlerle nikâh çıkışında önce buraya uğruyor yeni evli çiftler. Önce aile yakınları, özel fotoğrafçılarıyla kiliseleri ziyaret ediyor, kapı önünde öpüşerek poz veriyor, ardından İkinci Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden 70 bin İrkutsk askeri anısına düzenlenen meydanda, hiç sönmeyen alevin altına çiçeklerini bırakıyor, şükranlarını sunuyorlar. Parkta patlayan şampanyalardan sonra nehir kıyısına iniliyor. Korkuluklara kilit takıp, aileleriyle fotoğraf çektiriyorlar. Park, meydanlar, nehir kıyısı bembeyaz gelinliklerle papatya bahçesine dönüşüyor.
Önceki cuma sabahı yaklaşık bir saatimi kıyıdaki parkta geçirdim. Gelinleri, damatları, şık konuklarını izledim. Mutluluklarını öylesine zarif yaşıyorlardı ki etkilenmemek mümkün değildi. Angara’nın çevreye saçtığı serinliği, dağlardan getirdiği güzel kokuları, pozitif iyonları içime çektim. Tüm bu trafiğin ortasında kıyıda bir çift sarılmış, göz göze aşklarını perçinliyordu. Onların yerine koydum kendimi. Uzun zamandır böylesine çok mutlu insanı bir arada görmemiştim.

Bu yolculuk EURASIA’nın sponsorluğuyla yapılmıştır.

Köyleri buluşturan müze

İrkutsk’ta Angara Nehri üzerine baraj yapılınca vadisindeki pek çok köy sular altında kalmış. Çoğunlukla Buryatların yaşadığı bu Şaman köylerinin önemli yapıları, şehirden yaklaşık 50 kilometre uzaklıktaki bir alana taşınmış. Yerel Mimari Müzesi’nde köylerdeki ahşap kiliseler, evler, büyük çadırlarda yaşayan göçmen Buryatların Rus etkisiyle yaptığı geleneksel çadırın mimari özelliklerini taşıyan ahşap yapılar sergileniyor. Evler günlük yaşamı yansıtacak şekilde düzenlenmiş. Örneğin Buryat evlerinin ortasında, sütten alkollü içki üreten imbikler, diğerlerinde ahşap tarım aletleri, kızaklar, arabalar sergileniyor.

İrkutsk’ta ahşap dantel gibi işleniyor

İrkutsk’ta Sovyet döneminde her vatandaşa konut imkânı sunan blok apartmanlarla geleneksel ahşap evler iç içe. Özellikle kentin dış mahallelerindeki sokaklar resim sergisi gibi. Evlerin en güzel bölümleri işlemelerle süslü pencere alınlıkları. Ana yapıdaki ahşap aynen korunurken pencereler, alınlıkları boyalı. 1904’te inşa edilen “Avrupa Evi” yerel ahşap işlemeciliğinin ulaştığı düzeyi sergileyen bir müze. Ana yapının yanı sıra çevresindeki, sonradan buraya taşınmış dört ev farklı stillerde süslenmiş. Müzede ayrıca pencere işlemelerini gösteren bir bölüm bulunuyor. Muhalif komutan, yazar Volkonski’nin eşiyle yaşadığı ahşap köşk 19’uncu yüzyıl sonunda kentteki ayrıcalıklı sürgünlerin yaşamını sergileyen bir başka müze. Bir zamanlar bu eve Puşkin konuk olmuş, salonunda Chopin konser vermiş. Ev bugün de kültürel etkinliklere sahne oluyor.

False