Anayasa mahkemesinin kararı aklın histeriye karşı zaferi

Yukarıdaki başlık Alman Die Zeit gazetesinden. Ancak Türkiye ile hiç ilgisi yok. Tamamen bir Alman meselesi.

Alman Anayasa Mahkemesi’nin iki eyalette sigara yasağını iptal eden kararına gazetenin yorumu böyle: "Aklın histeriye karşı zaferi." Aynı başlık Türkiye ile ilgili de atılabilirdi. İki anayasa mahkemesi de aynı gün karar aldı. Hem Türkiye’de, hem Almanya’da. İki davanın tonajı kıyaslanabilir gibi görünmese de birbirinden çok farklı iki ayrı siyaset sahnesinde yarattıkları hezeyan hemen hemen eşit ağırlıktaydı. Türkiye’de nasıl demokrasi ipin ucundaysa, Almanya’da da bir demokratik hak olarak sigara içmeyenlerin korunması söz konusuydu. Almanya son yıllarda hiç bu kadar şiddetli bir ideolojik tartışma içine girmemişti. Peki, mahkeme sigara yasağını kaldırarak sigara içmeyenlerin haklarını nasıl korudu?

İlk bakışta öyleymiş gibi görünse de Alman Anayasa Mahkemesi’nin kararı katiyen bir sigara zaferi değil. Sadece eşitlik ve adaletin zaferi. Öyle bir karar ki, nikotin cephesine bu ilk muharebeyi kazandırsa da, nihayetinde savaşı kaybettirecek cinsten.

Almanya da aynı Türkiye gibi geçen çarşamba anayasa mahkemesinin kararına kilitlenmişti. Orada karar daha erken saatlerde çıktı. Karlsruhe’deki mahkeme, iki ret oyuna karşı altı oyla, iki ayrı eyalette kısmi olarak uygulanan sigara yasağının anayasaya aykırı olduğuna hükmetti. Çapı küçük olduğu için sigara içmeyenlere boş alan yaratamayan birahanelere, "yasağa itirazda haklısınız" dedi. Diskoteklerdeki yasağı da topyekün kaldırdı. Çünkü yasa koyucu birçok işletmenin aksine, diskolara sigaralı bölme hakkı tanımamıştı. Berlin ve Baden Württemberg eyaletleri hakkında alınan bu karar, diğer eyaletler açısından da örnek teşkil edecek.

Mahkeme başkanı Hans-Jürgen Papier, kararı açıklarken, "Ya istisnasız genel bir yasak olacak, ya da istisnalar küçük işletmelerin çıkarlarını gözetecek şekilde düzenlenecek" dedi. Pasif içicilerin haklarının da sonuna kadar korunmasını istedi.

Karar, ilk bakışta davacı birahane sahiplerinin zaferi gibi görünüyor, değil mi? Kısa vadede öyle. Ayakta kalma mücadelesi veren küçük birahaneler şimdilik paçayı kurtardı.

SİYASETE İHTAR

Mahkeme birahanelere adalet dağıtırken, siyasilere de bir uyarı gönderdi: "Sigara yasağı uygulamakta çok kararlıysanız, toptan yasak getirin. Size 2009 sonuna kadar müsaade. Bu işi çözün."

Merkel Hükümeti’nin ortağı Sosyal Demokratlar’ın ille de sigara yasağı diye kıyamet kopardığı ortamda, sigara içmeyenleri koruma yasasından vazgeçilemeyeceğine göre, 2009 sonuna kadar sigaranın istisnasız her lokalde yasaklanması artık kaçınılmaz.

Alman basınına bakıyorum, hemen hemen bütün gazeteler Karlsruhe kararını, eyaletler bazındaki siyasetin ağır yenilgisi olarak görüyor. Sonuçlarından korktuğu için nabza göre yasak getiren siyasetin kaypak tavrına karşı bir ihtar niteliği taşıyor karar.

New York’ta en sert şekilde bütün lokanta ve barları kapsayarak uygulanan, Türkiye’den İrlanda’ya bütün Avrupa’da kademe kademe devreye giren yasaklar, Almanya’da baştan beri bir tuhaf. Eyaletten eyalete küçük detaylar temelinde değişse de, havalimanlarından okullara, kütüphanelerden işyerlerine kamuya açık yerlerde sigara yasağı var.

Ancak eyaletler, tiryakileri kızdırmamak için, sigara dostu bir sigara yasağı uygulamaya kalkıştı. Kimisi folklorik gerekçeleri öne sürerek, bayram çadırlarında sigarayı serbest bıraktı, buna karşılık diskolarda yasakladı. Kimi yerlerde sigara kulüplerine izin çıktı - bu fırsattan bizim Türk kıraathaneleri de faydalandı - kimi yerde çıkmadı. Büyük lokantalara ayrıcalıklar tanındı, küçüklere hoşgörüsüz davranıldı.

Sonunda Anayasa Mahkemesi iki işletmeciden gelen şikayet üzerine, bu adaletsizliğe el koydu. Eyalet meclislerine adil ve eşit bir yasaklama için 2009 sonuna kadar süre tanıyan mahkemenin kararına göre bundan böyle küçük birahanelerde sigara içilecek, ancak kapılarına uyarı işareti asılacak ve 18 yaşından küçükler içeri alınmayacak. Diskolar da sigara içenler için özel bölmeler düzenleyebilecek, ancak o bölümde dans pisti olmayacak ve 18 yaş altı giremeyecek.

Şimdi eyalet parlamentolarının önünde bir problem var. Anketlere göre Almanlar sigara yasağına içerliyor. Bavyera’daki sıfır tolerans düzenlemesinin ardından yaşanan ayaklanmaya bakılırsa topyekün yasak koymak o kadar kolay değil.

Ancak sigarayla mücadele eden sivil toplum örgütlerine göre yargı kararı, istisnasız yasakların yolunu açmış bulunuyor. Tabipler Odası, bu karar sayesinde artık her yerde kurallar eşitlenecek diyor. Kanser Araştırmaları Merkezi ise mahkeme kararını, pasif içicilerin içinde bulunduğu tehlikenin genel bir sigara yasağını meşru kıldığına dair işaret sayıyor. Sigarayı yasaklayarak nasıl oy alınacağını da artık siyasiler düşünecek. Top onlarda.

IMF insanı verem ediyor olabilir mi

Bizim tecrübelerimizle de sabit. IMF bir ülkeye kredi açtı mı, istikrar için katı kurallar koyar. Eğitim, sağlık ve diğer sosyal hizmetlerde kısıntı ister. IMF’nin fikrince, enflasyon kontrol altına alındı mı, tasarruf önlemlerine rağmen ekonomi canlanır ve insanların sağlığı da düzelir. Ancak bu acaba gerçekten böyle mi oluyor? Geçenlerde yayınlanan yeni bir araştırmaya göre işin aslı öyle değil. IMF politikaları iyileştirmiyor, hasta ediyor. Mesela eski Doğu Bloku ülkelerinde tüberküloz vakalarının artışına neden oluyor.

İngiliz Cambridge ve King’s College üniversiteleriyle Amerikan Yale Üniversitesi’nden siyaset ve sağlık bilimcilerinin ortak araştırmasına göre, IMF denetimine giren ülkelerde sağlık göstergeleri geriliyor. Uzmanlar, eski Sovyet cumhuriyetleri de dahil 21 ülkenin durumunu incelemiş ve tüberküloz vakalarında artış tespit etmişler. Slovenya hariç, bu ülkelerin tamamı IMF’ye borçlu. Kesin bir şekilde kanıtlanması mümkün olmasa da, araştırmacılar IMF denetimiyle tüberkülozun yayılması arasında bir neden-sonuç ilişkisi olduğu sonucuna varıyor. Borç ödeme takvimleriyle tüberküloz ölümleri arasında da doğru orantı var. Örneğin eski Sovyet cumhuriyetleri daha fazla borç alıp, daha uzun vadede geri ödeme yaptığı için, ölüm oranları daha yüksek. Sovyet cumhuriyetlerinin ödeme takvimi ortalama 10.3 yıla yayılırken, diğer ülkelerin ortalama ödeme süresi 5.5 yıl.

Tüberküloz, tedavisi çok uzun süren bir hastalık. Araştırmacılara göre IMF borçlusu ülkelerde bu tedaviyi aylarca sürdürmek mümkün olmayabiliyor, ilaçlar ihmal edildiği takdirde, enfeksiyon antibiyotiklere dirençli hale geliyor. Bu tip hastalardan tüberküloz bulaşanların tedavisi de daha zor oluyor. IMF’ye geri ödemelerin devam ettiği her yıl, ölümlerde yüzde 4’lük artış meydana geliyor. IMF denetimine girilmeden önceki yıllarda ise bu artış görülmüyor.

Türkiye bu araştırma kapsamı dışında. Tüberkülozla ilgili verileri ise şöyle: Nüfusun dörtte birine verem mikrobu bulaşmış durumda, 200 bin civarında verem hastası var ve her yıl 30-40 bin yeni hasta ortaya çıkıyor.
Yazarın Tüm Yazıları