Ananı öpen kadı ise!

3 Temmuz Perşembe günkü yazımda "Bir de kelepçe ayıbı var!" diye yazmış ve şöyle devam etmiştim:

"Tercüman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ufuk Büyükçelebi, elleri kelepçelenerek sorguya götürüldü. Yeri yurdu belli. Çağırsalar hemen gidip ifade verecek. Her gün, ya işinin başında, ya evinde... ’Kaç’ deseniz kaçmaz!

Ona kelepçe takılıyor. Hem de ellerini arkadan kelepçeliyorlar! Teröristlerin bile elleri önden kelepçelenirken, gazeteciye yapılan muamele bu!

Amaç ne? Gözdağı! Gazetecilerin eleştiri görevlerini özgürce yapmalarını engellemek!"

Böyle yazmıştım... Bunu "mesleki dayanışma" olarak niteleyenler oldu. Oysa biz evrensel insan haklarını ve demokrasiyi savunuyoruz. Peki, sonuç ne oldu?

Mahkeme Ufuk Büyükçelebi’yi serbest bıraktı. Şimdi, onun ellerinin bir terörist gibi arkadan kelepçelenerek çiğnenen onurunun hesabını veren olacak mı? Kimse vermeyecek tabii...

Yaratılmak istenen bir korku imparatorluğunun dehşet veren anısı Ufuk’un yanına kár kalacak!

* * *

Aklıma, 9. Cumhurbaşkanı Demirel’in anlattığı bir fıkra geldi:

Kadının, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş. Vitrinde, güveç içinde nar gibi kızarmış, sahibini bekleyen nefis bir ördek var. Kadı, fırıncıya "Ben bunu aldım" demiş.

Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş.

Az sonra ördeğin sahibi gelmiş: "Hani bizim ördek?"

Fırıncı boynunu büküp "Uçtu" deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış... Bir duvardan atlarken, bilmeden öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş.

Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış...

Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak kadının karşısına çıkarmışlar.

Kadı sırayla sormuş... Ördeğin sahibi, "Bu adam ördeğimi hiç etti" diye şikáyet etmiş.

Kadı, fırıncıya sormuş: "Ne yaptın bu adamın ördeğini?"

Fırıncı "Uçtu" demiş. Kadı, kara kaplı defterini açmış:

"Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar ’Uçar’ anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil" diyerek fırıncının beraatine karar vermiş.

Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş... Onun şikáyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş: "Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla..."

Davacı "Ne olacak?" diye sorunca kadı, "Şimdi" demiş, "Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız."

Tabii gayrimüslim şikáyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.

Çocuğunu kaybeden kadının kocasına da kadı, "Tamam" demiş, "Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak."

Böyle olunca fırıncı bu davadan da kurtulmuş. Kadı dönmüş Yahudi’ye: "Senin şikáyetin ne?"

Yahudi ellerini açmış, "Ne diyeyim kadı efendi" demiş, "Adaletinle bin yaşa sen e mi?"

Kıssadan hisse: Ananı öpen kadı ise kime şikáyet edeceksin? Bugün ülkedeki durum bu!
Yazarın Tüm Yazıları