Covid-19 salgınında neredeyiz? (1)- Bir yaşam biçimi olarak COVID-19 salgını

Covid-19 salgınının ülkemizdeki seyrini, açıklanan verileri dört beş haftada bir topluca gözden geçirerek ana yönelişler üzerinden değerlendirmeye çalışıyorum.

Haberin Devamı

Bu konudaki son değerlendirmeyi 12 Ekim tarihinde yayımlamıştım. Bir ay sonraki verilere dün yakından baktığımda, büyük ölçüde sabit bir şekilde seyretmekte olan bir tabloyla karşılaştım. Önceki tespitleri değiştirmemi gerektiren bir durum ortaya çıkmış görünmüyordu.

Değindiğim 12 Ekim tarihli yazımın başlığı “Türkiye COVID-19’la Yaşamayı Kanıksıyor mu?” sorusunu taşıyordu. Galiba bir ay sonra bu soruya ne yazık ki “Evet” yanıtını vermemiz gerekiyor.

Aslında bu gözlemimiz okurlar açısından çarpıcı bir haber niteliği taşımıyor olabilir. Çünkü her akşam Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verileri göz ucuyla izleyen vatandaşlar, vakaların ve ölüm sayılarının uzun bir zamandır önemli ölçüde aynı çizgide gitmekte olduğunu zaten gözlüyorlar.

Açıklanan resmi rakamlara göre, bir süredir genellikle 200 dolayında vatandaşımız ölüyor her gün salgın nedeniyle. Yani, bir büyük doğa felaketi ya da kaza meydana geldiğinde karşılaşabileceğimiz ve bunun sonucu ülke gündemini günlerce meşgul edecek bir vefat toplamı, düzenli bir şekilde tekrarlanıyor günlük bazda. 

Haberin Devamı

Onların ölümü haberlerde yalnızca bir rakam olarak telaffuz ediliyor. Haberler okunurken ekranın altından geçen bantta da karşımıza çıkıyor bu bilgiler.

Ve ülkemizde herhangi bir sarsıntı yaşanmıyor. Haber bültenlerinde Sağlık Bakanlığı’nın COVID-19 paylaşımının ardından rutin bir şekilde bir sonraki habere geçiliyor.

Sonuçta, ciddi bir kanıksama hali söz konusu. COVID-19 ile yaşamanın olağan bir durum olarak kabullenildiği bir evreye geçtik.

Covid-19 salgınında neredeyiz (1)- Bir yaşam biçimi olarak COVID-19 salgını

AĞUSTOSTAN SONRA KONTROL ALTINA ALINAMADI

İşaret ettiğimiz durumu, yazımızı tamamlayan, Sağlık Bakanlığı’nca açıklanmış vaka ve ölüm sayılarının haftalık toplamlarını esas alan grafiklerden de izleyebiliriz. Bu tabloda Kurban Bayramı’nı içine alan 19 Temmuz haftasının hemen sonrasındaki haftada birden iki katına çıkan sıçramanın ertesinde vakaların bir daha denetim altına alınamadığını görüyoruz.

Bu arada, okullar 6 Eylül haftasında açılmış, üniversiteler 13 Eylül’den sonra kademe kademe bunu izlemiştir. Özellikle geçen eylül ayının ikinci yarısından itibaren, vakaların bazı iniş çıkışlarla birlikte haftalık 180-210 bin aralığı içine yerleşmiş olduğunu söylemek mümkün. Geçen hafta vaka toplamının 176 bine düşmesinin kalıcı bir düşüş eğilimi olarak devam edip etmeyeceğini ancak önümüzdeki haftalarda görebileceğiz.

Haberin Devamı

Keza vefatlara baktığımızda, kayıpların 30 Ağustos’ta başlayan haftada 1.893 gibi bir toplama çıktıktan sonra eylül ayının ikinci yarısından itibaren haftalık 1.500 gibi bir eşikte seyrettiğini gözlüyoruz. Kayıplar, Sağlık Bakanlığı’nın verilerinde yalnızca geçen hafta 1.400 gibi bir toplama inmiştir. Bunun da devam edip etmeyeceğini bu aşamada bilemiyoruz.

DALGA PİK NOKTASINDA YERLEŞİK KALINCA

Pandeminin Türkiye’deki seyrini özellikle Batı Avrupa ülkeleriyle karşılaştırdığımızda, bir farklılığa dikkat çekmemiz gerekiyor. COVID-19, Birleşik Krallık’ın son dönemi hariç, başka ülkelerde genellikle dalgalar halinde iniş çıkışlarla seyrediyor. Salgının her dalgasında pik yaptığında genellikle alınan önlemlerle baskılandığını ve bir süre sonra aşağı indiğini izliyoruz. Vaka grafikleri genellikle bu dalgalanmaları gösteren sert iniş çıkışlarla gidiyor.

Haberin Devamı

Aslında Türkiye’deki durum da böyleydi bundan önceki dalgalarda. 2020 yılı mart ayındaki birinci dalgadan sonra 2020 kasım-aralık aylarındaki ikinci dalgada ve içinde bulunduğumuz yıl nisan-mayıs aylarındaki üçüncü dalgada aynı örüntüyle karşılaşmıştık.

Artık böyle değil. Türkiye’deki hem vakalarda hem ölümlerde geçen temmuz sonundaki sıçramadan sonra özellikle eylül ayında beliren kalıbın kalıcı bir şekilde yerleştiğini görüyoruz. Bu durumda ülkemizdeki dördüncü dalganın bir süredir kalıcılaştığı gibi bir gözlemi yapmak yanıltıcı olmayacaktır.

Bu arada, dördüncü dalgadaki vaka ve vefat sayıları önemli ölçüde 2020 sonbaharındaki ikinci dalganın pik noktasındaki rakamların biraz altındaki bir eşiğe yerleşmiş görünüyor. İkinci dalgada bir hafta içinde kaydedilen en yüksek vaka toplamı 30 Kasım 2020’de başlayan haftada 220 bin 667 olmuştu.

Haberin Devamı

Ancak burada dikkate almamız gereken husus, bu yüksek eşiğin hemen sonrasında düşüşe geçmiş olmasıdır. Örneğin 21 Aralık haftasında toplam 122 bine düşmüştü. Bu kez fark, bu şekilde kuvvetli bir düşüş eğrisinin henüz uç vermemesidir.

TÜRKİYE VAKALARDA DÜNYA ALTINCISI

Pandeminin iki yıla yaklaşmakta olan seyrinde vurgulamamız gereken bir başka nokta, mevcut yönelişin de bir sonucu olarak, Türkiye’nin dünyadaki toplam vaka sıralamasında altıncı sırada yer almasıdır.

Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) küresel veri tabanında dün öğle saatleri itibarıyla toplam vakada ABD (46.5 milyon), Hindistan (34.4 milyon), Brezilya (21.9 milyon), Birleşik Krallık (9.4 milyon) ve Rusya’dan (8.9 milyon) sonra altıncı gelmekteydi yaklaşık 8.3 milyon vakayla. Türkiye’yi Fransa (7 milyon) ve İran (6 milyon) izlemekteydi.

Haberin Devamı

Yine WHO’nun tablosunda günlük vaka toplamlarında, ABD (87 bin), Almanya (48 bin), Birleşik Krallık (42 bin) ve Rusya’dan (40 bin) sonra Türkiye (24 bin) beşinci geliyordu. (WHO’nun bu dökümünde bazı veriler geçen haftanın perşembe, bazıları cuma gününe aittir.)

AVRUPA’DAKİ YENİ DALGAYA DİKKAT

Bu arada, yine bu değerlendirmelerde hesaba katılması gereken bir durum, Almanya, Birleşik Krallık ve Rusya gibi ülkelerde COVID-19 salgınının yeniden tırmanışa geçmiş olmasıdır.

Örneğin, Almanya pandeminin ilk döneminde büyük bir başarı sergilemesine karşılık, son haftalarda bu ülkedeki vaka ve ölüm sayılarının ciddi bir artış göstermesi bu başarı öyküsünü gölgelemeye başlamıştır. Geçen yaz haziran-temmuz aylarında günlük vaka sayısını bin-2 bin eşiğine kadar baskılayabilen Almanya’da, geçen hafta vaka sayısı bir günde 50 bin 377’ye kadar çıkabilmiştir. Bu sayı önceki gün 29 bine inmiştir.

Keza Birleşik Krallık’ta günlük vakalarda geçen ağustostan bu yana genellikle 30-40 bin aralığında, vefatlar ise 150-200 aralığı içinde seyrediyor. Britanya, bu yönüyle salgının seyrinin yerleşikliği anlamında Türkiye’ye yakın bir örüntü gösteriyor. Bunun gibi Rusya da günlük vakalarda 40 bine dayanırken günlük insan kayıplarında bin 200 eşiğinin üstüne çıkmıştır.

Avrupa’daki beşinci bir dalganın, muhtemel serpintileri nedeniyle Türkiye açısından ciddiyetle dikkate alınması gerekiyor kuşkusuz. Ancak daha önemlisi, Türkiye’deki vakaların bu şekilde yerleşik bir platoda kilitlenmesi halinde salgının nasıl aşağı çekilebileceği sorusunda beliriyor. Bunun için diğer önlemlerin yanı sıra özellikle aşı kampanyasının performansına da yakından bakmalıyız. Maalesef orada da bir yavaşlamaya girdiğimiz anlaşılıyor. Meselenin bu yönüne yarın bakalım.

Yazarın Tüm Yazıları