Dikkat! Beyin arızası yaygınlaşıyor

Bazı sağlık sorunlarımız daha doğrusu sağlıksızlık meselelerimiz var ki onları ya saklar ya da görmezden geliriz.

Haberin Devamı

Bunların ilk sırasında da zihinsel/ruhsal sorunlarımız yer alır. Ama gelin hep birlikte itiraf edelim, bugünlerde çoğumuzun psikolojisi sağlam, kafası yerinde değil. Aklımız/beyinlerimiz sadece “düşünce zincirlerimiz” bakımından değil “odaklanma, öğrenme ve anımsama” yeteneklerini de bana göre sinsice kaybediyor. Bu olumsuz gidişin pek çok sebebi olsa da ilk sırayı “kaygı/endişe meselesi” alıyor. Kaygı/endişe problemi öncelikle de çocuklar ve yaşlılarımızı tehdit ediyor. Kısacası daha önce de sık sık gündeme getirmeye çalıştığım “beyin arızası salgını”, önümüzdeki dönemin öncelikli sağlık probleminden biri haline gelecek gibi görünüyor.

Dikkat Beyin arızası yaygınlaşıyor

BİR BİLGİ
RUH SAĞLIĞI UZMANLARI NE DİYOR

RUH sağlığı uzmanlarına göre, depresyon, anksiyete ve benzeri psikiyatrik bozukluklar ülkemizde de hızla yaygınlaşıyor. Yetişkinlerimizde depresyon, uyku bozuklukları yaşlılarımızda bellek kaybı (demans ve Alzheimer meseleleri), çocuklarımızda dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu gibi meseleler neredeyse tavan yapmış durumda. Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanı’mız da açıkladı: Sinirsel bozuklukların tedavisinde kullanılan ilaçların satışında muazzam bir artış var. Bu bilgiyi ilaç endüstrisinin açıkladığı rakamlar da doğruluyor. Geçtiğimiz 2 yılda antidepresan ilaçların satışında inanılmaz bir patlama yaşanmış. Kısacası çoluk, çocuk, yaşlı, genç, yetişkin çoğumuz muazzam bir tehditle “serotonin açlığı meselesi” ile karşı karşıyayız ve bu açlık bizi toplumsal bir mutsuzluğa doğru sürüklüyor. “Serotonin açlığı” meselesini başka bir yazımda detaylandıracak, bugün giderek yaşlanan nüfusumuz için de önemli bir sorun haline gelen “Alzheimer hastalığı” ile ilgili “biri iyi, biri kötü” 2 ayrı habere yer vereceğim.

İYİ HABER
‘MAVİ HAPLAR’ BİZİ ALZHEİMER’DAN DA KORUYABİLİR

GEÇTİĞİMİZ günlerde yayımlanan önemli bir araştırma, mavi hap olarak da bilinen ve cinsel güçsüzlüğün tedavisinde kullanılan “sildefanil” içerikli ilaçların, Alzheimer’a yakalanma olasılığını da azaltabileceğini gösterdi. Araştırmanın yapıldığı yer önemli ve güvenilir bir merkez: Cleveland Clinic!

Haberin Devamı

Cleveland Clinic araştırmacıların 7.2 milyon kişinin sağlık sigortası bilgilerini kullanarak yaptıkları bu araştırmada, sildefanil içerikli ilaçları kullananların, kullanmayanlara göre Alzheimer hastalığına yakalanma olasılığının yüzde 70 daha az olduğunu belirlediler. Bu bilgi sadece istatiksel verilerle de sınırlı değil, başka araştırmalar da yapılmış. Mesela sildefanilin insan doku kültürlerindeki etkilerini de incelemiş. İnceleme neticesinde de “mavi mucize(!)”nin beyin dokusundaki zedeleyici/zarar verici proteinlerin (TAU proteinlerinin) birikimini azaltabileceğini belirlemişler. Anlaşılan o ki önümüzdeki günlerde mavi haplarla Alzheimer arasındaki bu olumlu ilişkiyi inceleyen daha pek çok araştırma/çalışma yapılıp neticeleri önümüze konulacak. Umalım ki onlardan da güzel haberler gelsin.

Dikkat Beyin arızası yaygınlaşıyor


KÖTÜ HABER
AVRUPA BİRLİĞİ ADUCANUMAB’I ONAYLAMADI 

Haberin Devamı

ALZHEİMER hastalığı için yeni bir tedavi imkânı gibi lanse edilen Aducanumab, geçtiğimiz haziranda Amerika’da biraz tartışmalı bir şekilde de olsa FDA /Amerikan İlaç ve Besin Onaylama Kurumu onaylanmıştı. Çoğu bilim insanı Aducanumab’ın onayı için erken davranıldığını, ilacın etkili olduğuna dair mevcut kanıtların yeterli olmadığını ileri sürseler de FDA -bu tartışmaları görmezden gelerek- Aducanumab’a onay vermişti. Üretici firma Biogen, ruhsatlandırma için geçtiğimiz günlerde Avrupa İlaç Ajansı’na (EMA) da başvurdu. Ne var ki EMA doğru bir kararla bu yeni ilacın kullanımını onaylamadı. Daha çok çalışma/araştırma gerektiğine karar verdi ve Aducanumab’ın “Alzheimer belirtilerinin çok erken dönemde tespit edildiği olgularda bile yeterince etkili olmadığını” açıkladı. Bilindiği gibi Alzheimer uzmanlarının elinde hâlâ hastalığı tedavi edebilecek etkili bir ilaç maalesef yok. Alzheimer aşısıyla ilgili çalışmaların sonuçları ise henüz net ve açık olarak neticelenmiş değil.

BİR RİCA…

KÖTÜMSERLERİ hiç ama hiç sevmem... Kötü haber severlerle, olumsuz düşünenlerle, negatifden beslenenlerle de aram hiç iyi değildir... İtiraf edeyim ki bu yaklaşım benim için biraz da hayat tarzı gibidir. Ve zaten bu nedenle salgının başından bu yana “sakin, olumlu ve yapıcı bir yaklaşım” içinde oldum... Ne var ki bu “Omikron” varyantı pek bir hareketli... Hastalığı yaymada çok bir hevesli... Ve de fena halde zıpır... Hat safhada oynak... İnanılmaz ölçüde kıvrak... Bu nedenle de zaten Amerika’yı ve Avrupa’yı kasıp kavuruyor... Muazzam bir hız ve de inanılması güç bir bulaşıcılıkla yayıldıkça yayılıyor... Tamam, gücü delta varyantının en az yirmide biri kadar... Yani “ağır hastalık yapabilme kabiliyeti” deltadan bile çok daha düşük... Ne var ki bulaşıcılıkta deltayı yetmişe katlıyor... Ondan yetmiş kat daha hızla yayılıyor... İşte bu nedenle o iyimser mi iyimser Osman Hoca bile sizden “fiziksel mesafe/maske/hijyen” üçlüsüne bugünlerde daha çok uymanızı ve “üçüncü doz” aşılarınızı hemen ve mutlaka yaptırmanızı rica ediyor...

KESİP SAKLAYIN
5 KANSER KALKANI BESİN

KANSERLE mücadelede faydalanabileceğimiz pek çok doğal mucize var. Bütün mesele o mucizelerden en doğru şekilde nasıl istifade edeceğimizi bilimsel kaynaklara dayanarak öğrenip anlamakla ilişkili. Kanser/beslenme konusundaki araştırmalarıyla ünlü Kanadalı Uzman Dr. Richard Beliveau da bu görüşü savunuyor. Örneğin, maydonoz ve kerevizde bol miktarda bulunan “APİGENİN” maddesinin tümörlerin büyümesi ve yayılması için gerekli kan damarlarının oluşumunu engelleyerek kanserlerle mücadelede bize önemli avantajlar sağlayabileceğini ileri sürüyor. Dr. Beliveau’ya göre nane, fesleğen, biberiye, kekik gibi bizim mutfak kültürümüzde de yaygın olarak kullandığımız pek çok baharat içlerindeki “terpen”ler, özellikle de “karnosol” sayesinde muazzam birer kansersavar doğal destek olabilirler. İsterseniz gelin eski bir yazımızı yeniden hatırlayarak kansersavar besinlerde ilk 5’i yeniden gündeme getirelim...

Haberin Devamı

VARAN 1-ZERDEÇAL:  MÜKEMMEL bir iltihap önleyici olmasının yanında kanserli hücrelerle mücadelede de faydalıdır. Benim önerim toz zerdeçalı taze hazırlayıp tüketmenizdir. Mesela yarım bardak yoğurda 1-1.5 çay kaşığı zerdeçal ekleyip üzerine bir tutam karabiber ve bir çay kaşığı sızma zeytinyağı ilave ederek yiyebilirsiniz.

VARAN 2- MAYDANOZ, NANE, BİBERİYE, FESLEĞEN, KEKİK: SALATALARINIZDA, çorbalarınızda, zeytinyağlılarınızda olabildiğince sık maydanoz kullanın. Fırsat bulursanız taze hazırlanmış maydanoz suyu da içmeyi ihmal etmeyin.

VARAN 3-ZENCEFİL: ÇOK güçlü bir antioksidan ve iltihap önleyicidir. Taze demlenmiş zencefilin kemoterapi ya da radyoterapiye bağlı bulantıları hafifletmeye de yardımcı olabileceği belirtiliyor. Zencefili rendeleyerek de sebze yemeklerine, salatalara ekleyebilirsiniz. Ama genel tavsiye küçük bir zencefil parçasını julyen usulüyle demleyip 10-15 dakika kaynar suda tutmak ve sıcak olarak içmektir.

Haberin Devamı

VARAN 4-LAHANA, KARNABAHAR, TURP, SOĞAN, SARIMSAK, PIRASA: BU sebzeler de son derece güçlü antikanser sebzeler. Bunlardan da faydalanmanızı tavsiye ederim.

VARAN 5-BİTTER ÇİKOLATA: YÜZDE yetmişin üzerinde kakao içeren çikolataların sağlığa zararı değil, faydası oldukları bilinir, özellikle de antikanser ve yaşlanma karşıtı güçleri kabul edilir. Çünkü bitter çikolata tam bir polifenol deposudur. 25 gramlık küçük bir bitter çikolata parçasında bir kadeh kırmızı şaraptakinden iki kat fazla ve bir fincan yeşil çaydakine eşdeğer polifenol bulunur. Yine bir not: Sütlü çikolatadan kaçının çünkü çikolatanın sütle karıştırılması içindeki yararlı güçleri azaltıyor.

Yazarın Tüm Yazıları