Yağmur yağıyor ben

Düşünüyorum...

Haberin Devamı

Biz bu fırtınanın kalbinden nasıl çıkacağız?

Nereye savrularak, iyi olacak mı yine her şey?

Dertsiz tasasız yokuş aşağı yürüyeceğimiz günler gelecek mi...

Üşümüyorum...

Halbuki kasımdayız. Hava buz gibi olmalıydı.

“Dünyayı karbonla ısıtıp, kendi sonunu hazırlayan ilk parlak tür biz mi olacağız” diyorum. İklimin krizini anlatmak ne kadar zor. Ne zor yanındaki insanı bile tam hissedemezken bazen, insanlığın sonunu hissetmek.

Aranıyorum...

İçimde bir yerde bir meşale olacaktı benim, nerede o? En karanlığa girdiğimde hep yakabildiğim. Haberleri çok okuma bugünlerde diyorum. Müslüme var haberlerde, için kıyılır diyorum. Yüreğine kıymıklar girer, karanlığın o zifirine ancak haykırılır diyorum.

Hazırlanıyorum...

Sonbahar çocuğuyum, ben sonbaharda yola çıkarım. Bir şeyler yapmaya başlarım. Yazın uykusu biter, silkelenir, kendime gelirim. Anlatacaklarım olur, gider giyinirim. İnsanların arasına karışırım. İşime gücüme bakıyorum. Şarkılar dökeceğim pencerelerden. Onlar da olmazsa da olmuyor zaten.

Haberin Devamı

Anlamaya çalışıyorum...

Son iki sene neler oldu hakikaten? Hani bir uzaylı gelse, “biraz boş gördüm sokakları hayrola” dese, kuracağım ilk cümleyi bile bilmiyorum. Bir şey başladı, sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Ne sokaklar, ne çocuklar, ne de yemeğin tadı.

Dinliyorum...

Yağmurun sesini. O her zamanki gibi anlatıyor. Bana beni, bana seni, bana bizi, daha önce yağmış olan bütün yağmurlardan bahsediyor. O konuşunca hep dinlerim. Hiç şemsiyem de olmadı hayatta.

Bakıyorum...

Penceremden dışarı. Yerde kocaman incir yaprakları. Ağaçta kırlangıç. En azından bir kaç ağacın ve kuşun adını öğrendiğime memnunum.

Sesini açıyorum...

Adele’in yeni albümünün. Zor zamanlardan geçmiş, her şeyi şarkılarla anlatmaya karar vermiş. Korkmadan, kesmeden, olan biteni anlatan kadınlara bayılıyorum. En tepede heykelleri durur ama sesleri ağlıyordur. Seni yanında istiyordur. Ne yapacağını bilemiyordur. Öylece kalakalmıştır.

“Evet” diyorum...

Genelde hayır dediğim şeylere. Bir de evet diyeyim bakalım ne olacak, ona bakacağım. Ne bu surlar, nerden çıktı bu hendek, kim bu ejderha? At şu zırhları, çık güneşlere, kimse ateş etmeyecek diyorum.

Yazıyorum...

Haberin Devamı

Yazmadığım şeyi anlamıyorum ben. Çocukken de böyleydim. Not alırdım. Kitapların üzerine de yazıyorum, zaten orada yazan şeyi bir kez daha. Dedim ya, yazmam lazım. Söylesem bile olmuyor. Neden şarkılarla yetinmedim de, 17 yıldır bu köşede yazıyorum sanıyorsunuz.

Nereden bileyim, bilmiyorum...

Ben de bilmiyorum. Bilinmezlikle iki yıldır vals yapıyorum, alıştım. Gözlerimi kısıp ileri bakmıyorum. Yanımda, dibimde, gözümün önünde ne varsa ona bakıyorum. Tahmin de etmiyorum, bir tahminim yok. Ben anda yaşamayı yeni öğrendim. Baykuş gibi kafam bir geçmişe bir geleceğe dönüp durmuyor artık. Önüme çıksın, bakarım o zaman.

Sarılıyorum...

Hayatta sevdiğim herkese, bin bir şükürle. Serdar’a, oğluma, anneme, babama, kardeşime, Tutku’ya, Gülin’e, Aynur’a, Pippa’ya, Misha’ya... Görebildiğim can dostlarıma. Her gün ne mutlu tesadüf aslında. Yağmur bile biliyor bunu. Kalbini sakınanların sonu mahzen.

Haberin Devamı

Unutmuyorum...

Güzel günleri, umudu, yağmur sonrası açıveren güneşi, rüzgarların bağırarak gezindiği bahçeyi, gülüşleri, bağrış çağırışları, benim gibi bir çok kişiyi, benim gibi kimse yok ki’yi.

Unutmuyorum işte, insan hafızasıyla yol alıyor bazen, meşaleyi koyduğu yeri unuttuğunda.

Yazarın Tüm Yazıları