Fedakâr askerlerin savaşı Çanakkale

18 Mart, Nusrat Mayın Gemisi’nin tarihe geçtiği, Boğaz’ın başarıyla savunulduğu ve istila orduları genelkurmaylarının Çanakkale’nin “geçilmez” olduğunu kabul ettikleri gündür. Bu savaş, iyi savaşan, fedakâr komutanlar ve askerlerin savaşıdır. İmparatorluğu savunanlar şahane insanlardı ve Türkiye’nin değil bütün Şark dünyasının iftihar edeceği nesillerdir.

Haberin Devamı

Kutlamalar yapılıyor, iki yönüyle önemlidir: Birincisi, Gelibolu Yarımadası ve bütün Çanakkale Boğazı’nın çevresinin korunması ve gözden geçirilmesi açısından önemlidir. Bölge, Boğaz Başkanlığı’nın ve komutanlıklarının titiz çalışmasıyla korunuyor. Köprünün gelecek yıl açılışından sonra nasıl bir trafik ve çevre değişikliği olacak bunun üzerinde herkesin titizlikle durması gerekir.

DOĞU DÜNYASI İÇİN ÖZGÜN

İkincisi, Çanakkale (Gelibolu) Savunması her milletin, hatta iki cihan savaşında harp eden milletlerin hepsinin tarihinde bile görülmez. Mesela iki dünya savaşını da çıkaran Almanya’da böyle bir müdafaa cephesi yoktur. Fransa’nın Birinci Dünya Savaşı’nda Verdun, Marne gibi kahramanlık cepheleri varsa da İkinci Dünya Savaşı’nda bu olmamıştır. Normandiya Çıkarması Fransa’nın ve Avrupa’nın kurtulduğu bir çıkarmaydı. Rusya’nın ise her iki harpte de savunma cepheleri müthiştir, önemli anıtlar, haklı bir temsil sahibidir. Türkiye’nin de Çanakkale cephesi ve anıtları bütün Doğu dünyasında özgün yeri olan bir tarihi kültürel mirastır.

Haberin Devamı

GENÇ NESİL TARİHİ ÖĞRENEMEDİ

Bu yazıda değinmek zorunda olduğumuz bir konu var, maalesef genç nesiller iyi tarih öğrenemediler. Bunda başlıca sebep, halka yönelik bir edebiyatın ve kuvvetli tarihçilerin bulunmamasıdır. Günlük siyasetin içerisindeki sağ ve sol akımlar bilmedikleri, eksik malzemeyle yaklaştıkları Birinci Cihan Savaşı’nı ve Çanakkale Savunması’nı kendilerine göre çarpık olarak yorumluyorlar. Bu konuda bazı etnik grup milliyetçiliklerinin gayreti de vardır. Fakat asıl önemlisi, şimdi çağdaş tarihimize dış ülkelerden saptırıcı müdahaleler olmasıdır. Bunlardan birincisi Almanya’nın Çanakkale Savaşı’na (Gelibolu Savunması’na) sahip çıkmasıdır.

Birinci Cihan Harbi’nde Almanya’nın itilaf güçlerine karşı zaferine örnek olarak Hindenburg’un Tannenberg bataklıklarında Rus ordusunu imha etmesinden başkasını göstermek mümkün değildir. Galiçya’da Ruslara karşı Avusturya yanında verdikleri savaş Rus başkomutan General Brusilov’un atağıyla bir şekilde ricatlarına sebep oldu. Zaten Tannenberg’de de Mareşal Hindenburg’dan çok generallerden von François’nın devriyesi ve müdahalesi ve Rus kuvvetlerinin hareketini takip ederek atik davranmasının bir Alman mağlubiyetine dönebilecek bu savaşın yönünün değişmesinde etkin olduğu söylenir.

Haberin Devamı

KOMUTANLARINA GÜVENMİYORDU

Bilindiği gibi Gelibolu müstahkem mevkiine General Liman von Sanders Osmanlı mareşali rütbesiyle Enver Paşa tarafından tayin edilmiştir. Enver’in Birinci Cihan Harbi’nde Almanya’nın maddi desteğine binaen Alman komutanlara yer vermesi, aslında anlaşılabilir, fakat bu işte fazla ileri gitmiştir. Kendi kuvvetlerine ve komutanlara bir itimatsızlığı vardı. Ortada Alman amatör tarihçi çevreler tarafından desteklendiği açık bazı görüşler var. Bunları, kendilerine o ülkede istikbal arayan, tutunmak isteyen ve hatta akademik görev peşinde olan bazı Türkiyeli gençlerin de benimseyip dağıttığı görülüyor. Sosyal medyada bu gibi saçmalıklar görülüyor. Güya “15 bin kişilik bir Alman kuvveti Gelibolu’da savaşmış. Gelibolu komutanlarının hepsi de Alman’mış.

Fedakâr askerlerin savaşı Çanakkale

Haberin Devamı

LIMAN VON SANDERS’İN MEZİYETİ

Liman von Sanders gelen komutanların içinde en dürüstüydü. Coğrafya ve strateji bilgisinin çok üstün olduğu söylenemez. Yanlış kararlar ve emirler vermiştir. Fakat bir meziyeti vardı: Maiyetteki Türk komutanların tecrübesini takdir etmiş ve gereğinde komutlarını değiştirmiştir. Kâzım Bey (Karabekir), Fethi Bey, Mustafa Kemal Bey (Atatürk), bizzat Esat Paşa ve daha niceleri çarpışan Avrupa’nın ordularının aksine bu savaşa tecrübeli askerler olarak girdiler. Hatta Mustafa Kemal Bey, Balkan Savaşı sırasında Gelibolu’nun durumunu çok iyi tetkik etmiştir ve hafızası dolayısıyla coğrafi konumunu çok iyi benimsemiştir.

10 bin vagonluk yardımdan bahsediliyor, el insaf! Savaş şartları içinde arada Bulgaristan’ın merkezi devletlerle müttefik olmasına rağmen Berlin’den Çanakkale’ye hangi 10 bin vagonluk malzeme ve mühimmatın bir yıllık savaş boyunca nasıl yetiştirileceği çok şüphelidir. Monte edilen ağır silahlar Alman endüstrisinin işidir. Fakat bunların kullanımında Türk askerler ve subaylar hiç de o kadar acemice davranmış değiller.

Haberin Devamı

Savaşın tetkik etmediğimiz ve bilmediğimiz konuları üzerinde “250 bin kişi şehit değil, şehit sayısı 50 bin kişi” gibi rakamlar veriliyor. Birinci sayıyı reddedenlerin, ikinciyi nereden uydurduklarını bilemiyorum. Bu 250 bin ve 50 bin kavgasını ömrüm boyunca dinledim, ancak hiçbir taraf da ciddi yorumlar getiremediler. Mesele şu: Bu savaş, morali son derece kuvvetli, iyi savaşan, fedakâr komutanlar ve askerlerin savaşıdır. İmparatorluğu savunanlar şahane insanlardı ve Türkiye’nin değil bütün Şark dünyasının iftihar edeceği nesillerdir. Bunu karşı taraf dahi söylüyor. Özellikle Fransız generallerin ve Britanya komutanlarının kayıtlarını okumak lazım.

Haberin Devamı

ZAFERLE BRİTANYA SARSILDI

Çanakkale’de, Britanya kamuoyu çok sarsılmıştır. Üstüne bir de Kut’ül Âmare Savaşı’nda Erich von Falkenhayn gibi megaloman Alman komutanın müdahalelerine rağmen, o dönem albay olan iki komutan Sakallı Nureddin Bey ve Halil (Kut) ellerindeki dar imkânlarla şahane bir kuşatma ve zafer kazandılar. Bu da Britanya İmparatorluğu’nun komutanlarının durumunu hayli sarstı. Almanlara karşı bir zafer de Azerbaycan’da kazanıldı. Ordunun görüntüsü gönüllüydü (Kafkas İslam Ordusu), ama neferinden komutanına kadar herkes sözde terhis edilmiş ya da istifa etmiş askerlerdi. Orada İngilizler ve Ruslarla çarpışılmadı. Bakü’nün savunulması ve istirdadında Ermeniler de yoktu. Karşımızda sadece petrole saldıran sözde müttefik Almanlar vardı, ancak muvaffak olamadılar.

‘GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER’

Bu tip yavelerle Birinci Cihan Harbi’nin lekelendiği görülüyor. Ama asıl yave başka türlü geliyor: “Boğazı savunmamız beyhudeydi, nasıl olsa girdiler” deniliyor. Ama hiçbirinin 1918’de, 1915’teki durumları yoktu. 1918’de gelen İtilaf orduları tükenmiş ve Pirus Zaferi denilen savaştan geçmişlerdi. Onun içindir ki Osmanlı başkentinde bile hâkimiyet kuramadılar. Aralarında gerilim doğdu. “Geldikleri gibi giderler” rastgele, hınçla söylenmiş bir söz değildir. Benzer bir sözü, İzmir’in işgali sırasında General Metaksas da Venizelos’a söyledi: “Adamların ordularını yok oldu zannediyorsunuz. Bir sabah karşınızda buluverirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları