Elvis’i onurlandırmak istedik

Unutulmaz müzisyen, Amerikan ikonu Elvis Presley’in hayatını anlatan “Elvis” filmi vizyona girdi. Barbaros Tapan, filmin yönetmeni Baz Luhrmann, Elvis’i canlandıran Austin Butler ve onun menajerini oynayan Tom Hanks’le konuştu.

Haberin Devamı

Efsanevi müzisyen Elvis Presley’in hayatını, müzik dünyasında yaşadığı zorluklar ve yükselen şöhretini ele alan dramatik filminin yönetmenliğini Baz Luhrmann üstlendi. Filmin başrollerinde Elvis Presley rolüne renk katan başarılı oyuncu Austin Butler ve menajeri rolüyle sevilen oyuncu Tom Hanks, filmin başarısına da katkı sağladı. Luhrmann’ın ustalığıyla geçtiğimiz günlerde beyazperdede izleyiciyle buluşan “Elvis”, ünlü şarkıcının menajeriyle yaşadığı inişli çıkışlı ilişkisi ve keşfedilme hikayesini anlatıyor. Yönetmen Baz Luhrmann, başarılı aktörler Austin Butler ve Tom Hanks, Barbaros Tapan’ın sorularını yanıtlayarak filmin başarısını Hürriyet Kelebek okurlarına anlattı.

Elvis’i onurlandırmak istedik

Haberin Devamı

◊ Filmin Cannes’daki gösteriminden sonra olanlarla başlamak istiyorum. Çılgıncaydı, alkış yağmuru dinmedi. Baz Luhrmann, hissettiğiniz bu duyguyu nasıl tarif edebilirsiniz?
Baz Luhrmann: Cannes, sinema dünyamızı kurtardı ve bence öyle güzel duygunun arasında olmak filmimiz için çok güzeldi. Bu film bir şey için yapıldı; seyirciyi sinemaya çekmek. Bu bir sinema filmi, bence bu alkış, sinema için olduğu kadar sektör için de önemliydi.

◊ Çok basit bir soruyla devam edeyim, neden Elvis?
Baz Luhrmann: Elvis’in hayatını ele almak ve hayranlarının ona olan sevgisini gerçekten onurlandırmak istedik. Aynı zamanda Amerika’nın 50’lerde, 60’larda, 70’lerde gösteri dünyasını yansıtmak istedim. Bütün bu yolculukta, Elvis’i tanıdım. Bu, hayatım boyunca benimle kalacak bir şey.

◊ Bay Hanks, belirsiz bir karakteri oynamaktan korkmuyorsunuz, değil mi?
Tom Hanks: Ben bir profesyonelim. Farklı insanların kıyafetlerini giyip, başka biri gibi davranmam için para alıyorum. Bu yüzden kendimi şanslı hissediyorum. Bunların hepsini bu adama, Baz Luhrmann’a borçluyum. “Baz Luhrmann seninle Elvis hakkında konuşmak istiyor” dediler. Ben de, “Eh, bu zaman kaybı olur” diye düşündüm. İçeri girdiğinde ise “Albay” olmadan Elvis olmayacağını söyledi. Tom Parker yani... Elvis olmadan Albay Tom Parker da olmazdı. Simbiyotik bir ilişkiydi.

Haberin Devamı

Elvis’i onurlandırmak istedik

ELVIS OLMA YOLCULUĞUM BÜYÜLEYİCİYDİ

◊ Austin, Elvis olmak ve Elvis’i oynamak için ne gerekiyordu...
Austin Butler: Çok fazla çalışmam gerekiyordu. Hayatımın geri kalanını iki yıllığına duraklattım ve ona ait ne varsa, mümkün olan her şeyi özümsedim. Hayatını, sesini zaman dilimlerine böldüm. Sesinin yıllar içinde nasıl dönüştüğünü ve hareketlerinin yıllar içinde nasıl değiştiği gözlemledim. İki yılımı buna çalışarak geçirdim. Ama zor olan şey şuydu… Elvis’i ikon olarak mı yoksa toplumun poster figürü olarak mı görüyorsunuz? Tüm bunları sıyırıp atmanın ve daha derin olan insan doğasını bulmanın yolunu aradım. Benim için büyüleyiciydi ve bunu keşfetmek kesinlikle hayatıma büyük keyif kattı.

◊ Bay Hanks, kariyerinizde sevilmeyen karakterleri pek fazla oynamadınız. Bu rol için nasıl hazırlandınız?
Tom Hanks: Bence Albay, tonlarca anekdot bilgisinden duyduğum kadarıyla, aslında çok hoş bir adamdı. Girdiği her odayı aydınlattı, Priscilla ve Jerry’nin kendileri bana bugün hayatta olmasını dilediklerini söyledi. Parayla oynayan ucuz bir dolandırıcı mıydı? Evet, biraz ucuz bir dolandırıcıydı ama bunu herkesin mutluluğu için yaptı. Yaptığı her şeye birazcık hırsızlıkla neşe katan bir adamdı.

◊ Bu rolü ne kadar benimsediniz?
Tom Hanks: Beni hemen baştan çıkaran şey; hayatta emsali olmayan bir yeteneği, kültürel bir güç haline getirme fırsatını görmüştü. Bunu gördü. Elvis’in seyirci üzerindeki etkisini gördü. Onu izleyen seyircilerin etkisini dikkatle izliyordu. Adamın yasak meyve olduğunu fark etti ve yasak meyveden çok fazla para kazanabilirsiniz. Ancak bunu daha çok kültürel bir figüre de dönüştürebilirsiniz.
Albay’a tam da bunu yaptığı için hak veriyorum. Ve bu arada, bunlardan bazılarını şimdi kendi hayatıma dahil ettim. (Gülüyor) Her rolden bir şeyler öğreniyorsunuz. Kimse Albay’ın geçmişini bilmiyordu ve Hollanda’dan neden ayrıldığına dair sıra dışı hikayeler var. Evet, geçmişinin bir yönünden kaçtığını düşünmek hoşuma gidiyor. Küçük kasabasından çıkmak istiyordu. Aramızdan kim, tam da bunu yapmak için bir fırsata atlamaz ki?

Haberin Devamı

Elvis’i onurlandırmak istedik

SİYAH TOPLULUKTA BÜYÜMESİ MÜZİĞİNİ OLUŞTURDU

◊ Film blues’a, soul müziğe ve özellikle Mahalia Jackson’a inanılmaz bir övgüde bulunuyor. Ritimler ve Elvis’in müziğinin önemi hakkında da birkaç söz söyleyebilir misiniz?
Baz Luhrmann: Ekibime teşekkür etmek istiyorum, çünkü hiçbir şey üzerinde tek başıma çalışmıyorum. Karakteri için akademik araştırma yaptık. Ve en büyük keşiflerden biri şu oldu... Elvis’in babası hapse girdikten sonra annesiyle birlikte kaldığı bu dönemi öğrenmiş olduk. Elvis ve annesi o kadar fakir ki, siyahlar topluluğundaki birkaç beyaz evden birine taşınıyorlar, çünkü çok fakirler. Hatta dijital olarak haritasını çıkardım. Orada yaşadım. Ve geçen yıl vefat etmiş, Sam Bell adında, belgesellerde pek yer almayan, yaşayan bir beyefendi vardı. Onu bulmaya çalıştık, onunla tanıştım.
◊ Size neler anlattı...
Baz Luhrmann: İyi kalpli, yaşlı, Afro-Amerikalı bir adamdı ve bana yaşadıkları caddenin hikayesini anlattı. Biz de oraya gittik. Elvis, çocukken her gün siyah topluluğun sokaklarından geçmek zorunda kaldı, okuduğu beyazlar okuluna ulaşmak için. Filmde var, görüyorsunuz. Gençlerde şöyle bir şey vardır, her türlü şeyi özümserler. Özellikle kalbinde büyük bir boşluk olan, hayatta kalamayan ikizinin kaybını hep hisseden, annesinden koşullu sevgi gören, her zaman arayışta olan Elvis gibi biriyse bu. Bunları özümsedi ve country müzik sevgisiyle, Gospel müziğini harmanladı.
Kişilikleri, etrafta olan ve özümsenen şeyler oluşturur. Yani, Elvis’in yarattığı müzik, özümsediği müzik ve ünlü olmayan siyahi müzisyenlerle olan dostluklarından oluşuyor. Görüyorsun, ödevimizi iyi yaptık. (Gülüyor)

Haberin Devamı

Elvis’i onurlandırmak istedik

FİLMDEN ÇIKINCA PRISCILLA GÖKYÜZÜNE BAKTI

◊ Filmi yapmak istediğinizde eşi Priscilla Presley’in tepkisi ne oldu?
Baz Luhrmann: Priscilla ile tanıştım. Torunu Lisa Marie ve Riley ile de tanıştım. Sonra COVID yaşandı. Filmin gerçek duygusunu bulmak için sürekli yeniden yazmak zorunda kaldım. Priscilla’nın, Lisa Marie’nin ve Riley’nin, ne yapacağımıza dair yaşadıkları korkuyu, endişeyi ve şüpheciliği anlıyorum. Bir tedirginlik vardı. “Austin’ı görmekten korkuyor” dediler. Her neyse, yaptığın her şeyin eleştirilmesine alışığım ben. Sonra bana bir not yazdı. “Üzgünüm, çok uzun sürdü. Sadece kendimi toplamam gerekiyordu. Bunun için hazır değildim” dedi. Sonra Lisa ile gösterime geldi ve her zaman hatırlayacağım bir şey yaptı. Onu arabaya götürürken, durdu ve gökyüzüne baktı. Onlar için filmin nasıl olacağı önemliydi. O bir babaydı. O bir koca ve bir dedeydi, bir insandı. Ve çocukları var ve çocuklarının çocukları olacak. Mirası devam edecek.

Haberin Devamı

GENÇLERİN ELVIS’İN MÜZİĞİNİ BİLMESİNİ İSTİYORUM

◊ Filmin müziklerinden bahsedebilir misiniz?
Baz Luhrmann: Elvis olarak şarkı söyleyen Elvis’imiz var. Elvis olarak klasik ‘Hound Dog’u söyleyen Austin’imiz var. Harika bir albümüm olsun diye yapmadım ama daha genç bir dinleyicinin bu dönemin nasıl bir şey olduğunu hissetmesini istedim. Elvis’in ilk kayıtları çok güzel. Güzeller, naif ve çekiciler. Ama elimde Albay Tom Parker ile bir röportajın kaydı vardı. Çok nadir bir kayıt. Ön planda o konuşuyor ve arka planda bazı Country Western şarkıcılarını duyabilirsiniz. Müthiş bir şey.
Sadece, Elvis’i umursamayan genç seyircilerin orada olmanın nasıl bir şey olduğunu hissetmelerini istiyorum. O yüzden bu işi yapıyorum.

Elvis’i onurlandırmak istedik

EŞİNİN MESAJI BENİ AĞLATTI

◊ Oyuncuların karakterlerini somutlaştırmada sizin için asıl zorluk neydi?
Baz Luhrmann: Elvis, bir ikondu, bir posterdi... Ama Elvis’i oynaması için çok sıkı çalışan Austin’inimiz vardı, bu yüzden korkmadık. Bu, şimdiye kadar sahip olduğum en iyi inceleme olacak diye düşündüğüm için hiçbir zaman motivasyonumu da kaybetmedim.
Austin Butler: İlk başladığımda, kendime gerçekçi olmayan beklentiler koydum. Bir şekilde yeterince sıkı çalışırsam yüzümü Elvis’in yüzüyle aynı hale getirebilirim diye düşündüm. Gözlerimin Elvis’in gözleri gibi görüneceğini ve aradaki farkı anlayamayacağınızı düşündüm. Ve bir noktada bunun balmumu müzesine gitmek gibi olduğunu fark ettim. Asıl önemli olan, ruhunun ortaya çıkmasıydı. Ve her şeyi bir kenara bırakıp, olmak istediğim Elvis’le, olabildiğince spesifik olmak arasındaki dengeyi bulmaya çalıştım. Bu, sadece sonsuz araştırma anlamına geliyordu. Filmden sonra yemeğe giderken Baz, Priscilla’nın mesajını bana okudu, arabada sadece ikimiz vardık.

◊ Neler hissettiniz?
Austin Butler: Mesaj gözlerimden yaşlar getirdi. Çünkü sonuçta, Elvis’ten daha çok sevdiğim, hiç tanışmadığım bir insan olmadı.
Üç yıldır onunla yaşıyordum. Bu yüzden, bu olağanüstü adama gerçekten hayat vererek, Lisa Marie, Priscilla, Riley ve tüm aileyi hayal kırıklığına uğratmadığım için gururlanma hissi oldu. Bu konuda kendimi çok iyi hissediyorum.

 

Yazarın Tüm Yazıları