Ne karadelikmiş arkadaş!

Yıllar önce sosyal medyanın olmadığı günlerde olsa, yine bilim insanları sekiz değil on sekiz teleskopu birbirine bağlasa, karadeliğin bulanık bir fotoğrafı yerine biyometrik vesikalığını çekse; anca üniversite koridorlarında kendini bilime adamış iki, üç kişi konuşurdu bu mevzuyu. Ama şimdi öyle mi?

Haberin Devamı

 

Twitter’da bir önceki paylaşımında Şeyma Subaşı’nın nafakasına hasetlenen oğlan, karadeliğin resminden sonra içinde kütleçekimsel eğrilik ve ışık tayfı kelimeleri olan tweet atıyor. 

Oh be nihayet Einstein’ın Genel Görelelik kuramı kanıtlandı diye sevinen var!

Hayatını, yaşadığı ilçeyle memleketi arasında geçiren adam, elli beş milyon ışık yılı uzaklıktaki karadeliği dünyaya yakın buluyor ve endişelerini paylaşıyor.

Cüzdanındaki deliği göremeyen amcayla sokakta röportaj yapıyorlar, NASA’nın karadelikleri incelemek için son yirmi yılda ayırdığı bütçeyi sorguluyor.

Televizyonda, tulumba tatlısı tarifi veren, bir yemek kaşığı tereyağını bir su bardağı tel şehriyeyle karıştıran teyzenin altından ‘Karadelik kıyamet alameti mi?’ altyazısı geçiyor.

Haberin Devamı

Mavrasını yapan da çok tabi ama benim en çok beğendiğim ve güldüğüm, sevgili Kaan Sezyum’un Kenan Doğuluyu da etiketleyerek attığı ‘Deliyim, gözü karadeliğim’ tweeti oldu.

Mevzuyu küçümsemiyorum, yanlış anlaşılma olmasın. Dünyada bu seviyede gelişmeler olurken, adamlar gözlerini galaksilerin ötesine dikmişken, kadınlar bu sistemi oluşturmak için geçmişte örneği olmayan algoritmalar yazarken, başka memleketler sadece dünyayı değil tüm evreni anlamaya çalışırken, biz nelerle uğraşıyoruz! İşte buna kafam bozuluyor.

Ben bizden bahsediyorum.

Bilime yaklaşımımızdan, bilime ve eğitime ayrılan bütçelerimizden, 1969 senesinde kullanımının yaygın olduğunu düşündüğüm ‘elalem aya, biz yaya’ cümlesinin hala bir versiyonunu yaşıyor olmamızdan.

Onların uzaya yerleştikleri gelecekte bir gün, bizim onlara ait sosyal medya platformlarında, onlarla ilgili geyik yapmaktan öteye gidemeyecek oluşumuzdan.

Elalem karadelikleri anlamaya çalışırken, bizim daha birbirimizi anlamaktan uzak oluşumuzdan.

Anlatanadam’la Yarışma!

Youtube’da yarışma programı yapmaya başladım ya, yeni bir medya anlayışı sardı hayatımı. Geçmişte, televizyona program yaptığımız günlerde; bir gece önce kaça kadar çalışmış olursak olalım, iki saatlik uykuyla, ertesi sabah saat onda kurulmuş gibi kendiliğimden uyanır reytinglere bakardım. E, yaptığın işin izleyicideki karşılığı, bir nevi karnen! Bakmadan olur mu?

Haberin Devamı

Bu Youtube beni mahvetti şimdiden!

Gece yarısı uyanıp bakıyorum kaç kişi daha izlemiş acaba? A? Ben uyurken dört bin iki yüz yirmi iki kişi daha izlemiş! Nereden mi biliyorum? Bir önce baktığımda ekran görüntüsü almıştım da! Tatlı bir huzur kaplıyor içimi, dur iki saat daha uyuyayım, sonra bir daha bakarım.

Çok güzel yorumlar yazanlar var, hemen beğenmeliyim, cevap yazmalıyım. İnsanlar üşenmeden beğenilerini belirtmişler, interaktif olmalıyım, karşılık vermeliyim.

Tuhaf tipler, anlamsız ve nefret dolu yorumlar yapanlar var. Onları engelliyorum. Yüz tane harika yorumun arasında bir tanesi küfür ediyor mesela! Neden? Belli değil. Beğenmiyorsan kapat gitsin kardeşim, milyonlarca yeni video yayınlandı sen benimkini izlerken dünyada, git başka bir şey izle? Hayır, illa sert bir yorum yazacak iki dakika izlediği programla ilgili, çünkü muhalif ve farklı görünmek istiyor, özel olmak istiyor, görünür olmaya çalışıyor. Birileri onu fark etsin diye uğraşıyor, anlıyorum da...

Haberin Devamı

Negatif enerji kaldıracak halim yok bu aralar. Yeni bir işe girişmişken, hele bu sefer kamera önündeyken, sadece beğeniye ve eleştirinin yapıcısına ihtiyacım var, kimse kusura bakmasın!

Bir çocuk var mesela, her videonun altına ısrarla aynı şeyi yazıyor. Yarışmada sık sık ‘rakam’ kelimesini kullanmışım. Yani, bir soru sorarken, konuklarıma ‘Bu sorunun cevabı daha yüksek bir rakam’ gibi cümleler kurmuşum. Üşenmiyor, uzun uzun yazıyor. Beni uyarıyormuş, hatta son kez uyarıyormuş. Dilbilgisine dikkat etmeden, matematiğe saygı göstermeden bu yaşa kadar nasıl gelmişim ben! ‘Rakam sıfırdan dokuza kadar olan işaretlerdir ve bu işaretlerden sayılar oluşur! Nasıl buna dikkat etmeden konuşursunuz? Utanmıyor musunuz?’ şeklinde höykürüyor. Bir değil, iki değil...

Haberin Devamı

Engelle gitsin diyorum kendi kendime, nasıl uğraşabilirsin böyle bilmeyeniyle, bildiği kadarıyla yetineniyle, bildiğini sandığıyla iddia edeniyle?

Senin bildiğin kadar unuttum yavrum ben diye hırlayan versiyonumla, öğretiver şuna yazık diyen şefkatli halim itişiyor. İçim elvermiyor, yazayım şunun yorumunun altına iki gram bilgi diye düşünüyorum.

‘Matematiksel olarak haklısın arkadaşım, ancak Arapça kökenli olan rakam kelimesinin karmaşık bir kullanımı vardır. Hem sayıları oluşturan işarettir rakam hem de bu işaretlerle yazılmış sayıdır. Matematiksel anlamı dışında, günlük hayatta nicelik ve miktar anlatırken de kullanılır. ‘Enflasyon rakamı açıklandı’ cümlesi bunun bir örneğidir ve enflasyonun tek haneli olduğunu anlatmamaktadır mesela. TDK’ya bir bakıp diğer örnekleri okusan, öğrensen, boş yere kendini de sinirlendirip hırpalamasan’ demek istiyorum.

Haberin Devamı

Sonra engelliyorum gidiyor. Saat gece üç!

Güzel güzel yazsa, güzel güzel anlatacağım ama empati de bir yere kadar, gece üçte de ergen siniri çekilmiyor kardeşim!

Not: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam

 

Yazarın Tüm Yazıları