Günlerin Köpüğü

Aylin LİVANELİ
Haberin Devamı

Öfke

BUGÜN penceremde güneş var. Güneş olunca ben çok mutlu olurum.

Tuhaf bir şey, sanki güneş tüm kötülükleri yıkıyor.

Ama yine de güneşin varlığı bazı gerçekleri değiştirmiyor.

Dünyada kötülük var.

Çünkü dünyada öfke var.

Ve öfke hepimizin hayatını cehenneme çeviriyor.

Yaşamımızın bazı dönemlerinde öfkeye değmeden, günlerimizi sükunet içinde geçirmemiz imkánsız.

Bazen, biz öfke duymasak da karşılaştığımız insanların öfkesinden doğan bir olumsuzluklar çemberinin içinde buluveriyoruz kendimizi.

Son zamanlarda insanların ne kadar çabuk öfkelendiğini fark ettim.

Herkes birbirine şu ya da bu sebepten dolayı alınıyor, kırılıyor ve içinde biriktirdiği öfke, sonunda kontrolsüz bir çağlayana dönüşüyor.

Hemen suçlamalar, bağırmalar ve hakaretler başlıyor.

Böyle bir öfkenin doğması için fiziksel ya da sözsel saldırıya uğramak da gerekmiyor. Birinin başka türlü düşünmesi bile bazılarının çileden çıkması için yeterli.

Geçenlerde bana, çok tanınmış bir yazara yazılmış bir e-mail geldi.

Okur, yazarın köşesinde yazdıklarına öfkelenmiş ve ağır bir dille, yazarı suçlayan bir e-mail yazmış.

Bu e-maili bana ve başka bazı yazarlara da göndermiş.

Okurun fikirlerine tamamen katılmama rağmen bu mesaj beni dehşete düşürdü.

Çünkü biriyle aynı fikirde olmayabilirsiniz.

Hatta o kişiden hiç hoşlanmayabilirsiniz.

Ama birine, sizinkiyle aynı olmayan fikirlerini yazdığı için hakaret etmek (mesaj epey kişisel hakaret içeriyordu) başka problemlerin göstergesi gibi geliyor bana.

Ben hiç hayatından memnun, bazı problemlere rağmen mutlu olmaya çalışan birinin böylesine saldırganlaştığını görmedim.

Daha çocukken bize şiddet şiddeti, olumsuzluk olumsuzluğu doğurur diye öğretmemişler miydi?

Ancak kendi yaşamında hakarete uğrayan biri başkalarına hakaret edebilir.

Bazen bana da böyle mesajlar geliyor.

Daha e-mailin başlangıcından anlayıp hemen siliyorum.

Hiç okumuyorum.

Oysa eleştirel olsa da, olgun birinin kaleminden çıktığı belli olan mailleri sonuna kadar okuyup üzerinde düşünüyorum.

Hiçbir insanı şiddetli bir öfke anında incelediniz mi?

Böyle birinin ne kadar çirkinleştiğini, ne kadar saldırganlaştığını gördünüz mü?

Ancak akıl süzgecinden geçirerek çözebileceğimiz problemleri ve anlaşmazlıkları, neden ilkel hayvanların dövüşüne dönüştürüyoruz hiç düşündünüz mü?

Amaç, öfkemizi kusmak mı, problem çözmek mi?

Amerikalı psikoterapist Jonathan Robinson, Creations adlı dergide yayınlanan ‘‘Egoyu Yaralamadan Problem Çözmek’’ adlı makalesinde bu konuya değiniyor.

Robinson diyor ki, ‘‘Karşınızdaki insanı suçlamak ve hakaret etmek sadece problemin katlanmasına neden olur. Agresif bir şekilde suçlanan kişinin ilk tepkisi elbette egosunu korumak ve karşı saldırıya geçmek olacaktır. Bu da karşılıklı öfkenin ve saldırının büyümesine yol açar. Oysa ilkel duygularımızı bir yana bırakıp, bizi hayvanlardan üstün kılan akıl yoluna başvurarak her şeyi kolayca çözübeliriz.’’

‘‘Biriyle tartışırken, dünyadaki 6 milyar insanın aynı ortamdan; geçmişten gelmediğini ve herkesin aynı görüşte olmasının imkánsız olduğunu da gözönünde bulundurmak, tartışmanın medeni bir şekilde ilerleyip bir sonuca bağlanmasını sağlayacaktır.

Tüm bunların aksine, yıkıcı bir biçimde yapılan tartışmalar, sadece egoyu tatmin etmeye yöneliktir ve tek amacı, ne olursa olsun kazanmaktır.’’

‘‘Öfkeyle kalkan zararla oturur’’ diye boşuna dememişler.

Belki de her şeyi, özellikle kendimizi fazla ciddiye alıyoruz ne dersiniz?

Hayatta öfke de var, mutluluk da, ölüm de...

Kilo sorunu da var, sosyalizm de, faşizm de...

En önemlisi, bugün penceremde güneş var.

Alivaneli@aol.com

Faks: (0212) 262 19 79

Yazarın Tüm Yazıları