Çocuklar ve eşyaları haczedilebilir mi?

Demet Akalın ve Okan Kurt’un ani bir ‘haciz’ ve ardından ‘boşanma’ olaylarıyla gündeme gelmeleri, hem ebeveynlerin hem de çocukların bu ve benzeri olaylardan nasıl etkilendiklerini psikolojik ve hukuki açıdan değerlendirmek gerektiğini ortaya koyuyor.

Haberin Devamı

Geçtiğimiz haftalarda gündemde yer alan bir olay, çocuk psikolojisinde göz ardı edilen ya da daha fazla önemsenmesi gereken bazı konuları düşünmemize sebep oldu. Demet Akalın ve Okan Kurt’un ani bir ‘haciz’ ve ardından ‘boşanma’ olaylarıyla gündeme gelmeleri, hem ebeveynlerin hem de çocukların bu ve benzeri olaylardan nasıl etkilendiklerini psikolojik ve hukuki açıdan değerlendirmek gerektiğini ortaya koyuyor.

Demet Akalın ve eşi tarafından yapılan bazı açıklamalara ve basında yer alan haberlere göre boşanma olayının eve aniden gelen haciz nedeniyle olduğunu öğrendik. Boşanmaya yol açan sebeplerden en önemlisi ise 4 yaşındaki Hira Kurt’un haciz olayından olumsuz etkilenmesiydi.

TRAVMATİK BOYUTLARA ULAŞABİLİR

Eve gelen bir haczin yalnızca çocukları değil, evdeki tüm bireyleri derinden etkilediği çok açık. Bu durumun psikolojik temelinde, olayın aniden yaşanması ve bireylerin aidiyet hissettikleri bir ortama başkaları tarafından el konulması vardır. Ev, bireylerin kendilerini en rahat hissettikleri ve sosyal hayattan tamamen bağımsız bir ortamdır. Kısaca kişiye özel mahrem alandır. Bu ortamı birlikte paylaştığımız kişiler de aynı şekilde hayatımızda büyük önem taşıyan, duygusal bağ oluşturduğumuz bireylerdir. Dolayısıyla bir eve haciz gelmesi kişiler üzerinde korku, kaygı, üzüntü, öfke gibi olumsuz duygular yaratabilir ve bu süreç sağlıklı bir biçimde atlatılamazsa travmatik boyutlara ulaşabilir. Eğer bu duyguları yaşayan birey bir çocuksa, ebeveynlerin son derece özen göstererek yaklaşmaları önemli. Çünkü bir çocuğun kendini rahat hissettiği ve istediği her şeyi yapabildiği odasından, çok değer verdiği hatta bazen arkadaş olarak gördüğü oyuncaklarından koparılması, aynı zamanda güven ve bağlılık duyduğu ev ortamında yaşanan kaosun içinde bulunması psikolojik olarak olumsuz sonuçlara yol açabilir. Anne ve babasına karşı güvensizlik ve öfke besleyebilir, yaşadığı kaygı ve korku, davranışlarında değişime neden olabilir. Bu tip durumlarda çocuklar genellikle içedönük davranışlar sergileyerek korkularının arkasına sığınırlar.

Haberin Devamı

Çocuklar ve eşyaları haczedilebilir mi

Haberin Devamı

“KÖPEĞİMİ BARİ ALMASINLAR ANNE…”

Demet Akalın ve Okan Kurt’un yaşadığı ve Tüm Türkiye’nin tanık olduğu olayda 4 yaşındaki Hira Kurt’un da aynı şekilde olaydan etkilendiği yine anne Demet Akalın’ın basında yer alan ifadelerinden anlaşılıyor. Değer verdiği eşyalardan aniden ve zorla koparılmak bir çocuk için travma sayılabilecek bir olaydır. Anne ve babasına olan güvenini yitirebilir, eve gelen haciz memurlarından korkabilir, kendinin de zarar görebileceğini düşünebilir ve en önemlisi de kaybetme korkusunu derinden hissedebilir. Bu korku, eğer yaşadığı bu duygular anne, baba ya da uzmanlar tarafından doğru tanımlanmayıp çözümlenmezse geleceğe yönelik süreğen bir kaybetme kaygısı gelişebilir. Çünkü kaygılar, korkuların bir biçimde devam etmesiyle oluşur. Çocukluk travmaları ise kaybetme korkusunun ve yaygın kaygı bozukluklarının en önemli sebeplerinden birisidir. Çocukluk çağında bu ve benzeri olaylara maruz kalan bir çocuk ilerleyen yaşlarında kaybetme korkusunu yenmekte zorlanabilir. Aile ilişkilerinde, sosyal ilişkilerinde ve arkadaş çevresinde, mesleki yaşamında ve günlük yaşamında rahatsızlık verecek boyutlara ulaşabilen birtakım korku ve kaygılar geliştirebilir. Aynı zamanda ebeveyni ile olumlu bağlanma yaşayamadığından, ileri yaşlarında sahip olduğu şeylere sağlıksız ya da uygunsuz bir biçimde bağlanma geliştirebilir. Bu da psikolojik olarak sağlıklı kalmasına engel oluşturabilecek bir durumdur.

Haberin Devamı

Hira Kurt’un odasındaki bilgisayarına ve bazı eşyalarına haciz nedeniyle el konulurken ‘Köpeğimi bari almasınlar anne’ dediği de haberlerde yer alan bir diğer başlık oldu. Bu söylem, bir çocuğun yaşadığı kaybetme korkusunu son derece açık bir biçimde ifade ediyor.

Çocuklar ve eşyaları haczedilebilir mi

ÇOCUK AÇISINDAN KOLAYLIKLA BAŞA ÇIKABİLECEK BİR DURUM DEĞİL

4 yaşındaki bir çocuğun fiziksel, sosyal ve duygusal gelişimine bakıldığında; sosyal iletişim kurmaya yeni yeni başlar, hayal dünyası ile gerçek yaşam arasında ilişki kurar, çevrede olup bitenleri anlamak için sorular sorar. Çocukların bu keşif döneminde aradığı cevapları bulmasına yardımcı olmak ebeveynlerin görevlerinden birisidir. Özellikle çocuklar söz konusu olduğunda soyut işlemler dönemi dediğimiz gelişim sürecini henüz tamamlanmadığı yaşlarda bu tip travmatik olayları yaşaması ya da tanık olması çocuk açısından son derece sağlıksızdır. Elbette bireylerin ekonomik durumları kötüye gidebilir, zaman zaman hiç istenmeyen durumlar yaşanabilir. Bunlar doğal karşılanabilir. Çocukların, ebeveynlerinin yaşadığı ekonomik zorluklardan haberdar olması, zorlu ve sıkıntılı süreçleri birlikte atlatabilmeleri açısından önemlidir. Ancak Demet Akalın’ın yaşadığı haciz olayında çocukla hiçbir şey konuşulmadan, hatta Demet Akalın da dahil kimsenin haberi bile olmadan aniden eve gelen haciz memurları ve eşyalarına el konulması olayına tanıklık etmek bir çocuk açısından kolaylıkla başa çıkılabilecek bir durum değildir. Olması gereken, böyle bir durum varsa, çocuğu evden ve ortamdan uzaklaştırmak ve yaşan ekonomik sıkıntılar nedeniyle bazı eşyalardan vazgeçmek zorunda olunduğunu çocuğa uygun dille anlatmak olmalıydı. Ancak belli ki Demet Akalın da bu duruma son derece hazırlıksızdı ve yaşadığı şok ani bir boşanmayı getirdi.

Haberin Devamı

Demet Akalın’ın durumunda el konulan çocuğa ait eşyalardı ama çocuğun da haczedildiği olumsuz vakalara bir örneği geçtiğimiz haftalarda medyada gördük. Hepimiz çok üzüldük ve olay özellikle sosyal medyada büyük tepkiyle karşılandı. Babasıyla yaşayan bir kız çocuğunun haciz ve icra takip yoluyla babasından zorla alınarak annesine verildiğine tanık olduk. Bu noktada hem hukukçular, hem aileler, hem de psikolog, psikiyatrist ve çocuk gelişimciler olarak sorgulamamız gereken konu, çocukların bir eşya gibi el konulan, haczedilebilen bir varlık olmadığıdır. Özellikle haciz gibi duygudan, empatiden tamamen uzak, sadece mekanik olarak yürütülen hukuki işlemlerin topluma sağlıklı olarak kazandırmamız gereken çocukların ruhlarında çok ciddi yaralanmalara yol açacağının bilincinde olmak gerek. Hukuk ve yasa elbette yasal süreçleri uygulamak zorunda ancak bunun psikolojik yönü unutulmamalıdır. Küçük bir çocuğa hukuku, yasayı, kanunu anlatamazsınız. Bir çocuk, sağlıklı bir ortamda, güven duygusuyla ve elbette ki ailesiyle birlikte olmak ister. Çocuğun eşyalarına hatta bizzat çocuğa ‘el koymak’ gibi bir durum hiçbir çocuğa yaşatılmamalıdır. Bütün bu işlemlerin son derece makul ve aklı selim yolları var. Elbirliğiyle bu yollar ele alınıp uygulamaya konulmalıdır. Haciz işlemi yapılacak eve gidilirken bir psikolog ve sosyal hizmet uzmanıyla birlikte gitmek, bireylerin yaşayacakları üzüntü, hayal kırıklığı ve öfke durumunda ortamı yumuşatmak ve ev halkına psikolojik destek vermek adına son derece yararlıdır. Özellikle çocukların varlığı halinde bu tür bir psikolojik destek oldukça önemlidir.

Haberin Devamı

BU TİP OLAYLARDA HUKUKİ SÜREÇ NASIL İŞLİYOR?

Bu tip olaylarda hukuki süreçler nedir ve ülkemizde nasıl işletilir sorusunu özellikle haciz işlemleri ve boşanmalar konusunda uzman avukat arkadaşım sevgili Leyla Ildır Yüzücü’ye sordum. Kendisinin yanıtı şu şekilde oldu:

Mevcut hukuki düzenlemelerde, haciz işlemleri sırasında çocukların ruh sağlığını ve gelişimini önemseyen korunumlar bulunmamaktadır. 5395 sayılı Çocukları Koruma Kanununun altıncı maddesinde “Adli ve idari merciler, kolluk görevlileri, sağlık ve eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, korunma ihtiyacı olan çocuğu Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bildirmekle yükümlüdür.” hükmü yer almaktadır. Bu madde de çocukların artık bakılamayacak duruma gelmesinde haciz görevlilerine bir sorumluluk yüklemektedir.

Yasal olarak evde insanların olup olmamasına bakılmaksızın çilingir marifetiyle kapı açtırılarak eşyalar haczedilmektedir. Bu durum haciz işlemleri tamamlandıktan sonra durumdan haberi olmayan bireyleri eve geldiklerinde ciddi anlamda şoka uğratmaktadır. Ancak bu denli ağır olmayan durumlar için belli bir hareket tarzı şimdilik ön görülmemiş olup, haciz işlemleri yapan görevlilerin insafına ve borçlu ailenin ihtimamına bırakılan bir durum vardır. Peki, çocukların bu vahim tabloyu yaşamaması için neler yapılabilir? Şöyle ki;

• Haciz memuru ve avukatlara verilen hizmet içi eğitimlerle konunun önemi anlatılıp daha dikkatli davranması anlatılabilir. Örneğin haciz sırasında çocuk imkanlar dahilinde haciz yerinden uzaklaştırılabilir.(Komşu veya akrabaların yanına)

• Maddi olarak fahiş fiyatla olmadıkça çocukların özel eşyalarının haczi yasal çerçevede yasaklanabilir.

• Çocuğun içinde bulunduğu sosyal çevresinde mahcubiyet yaşamaması için haciz işlemlerinin olabildiğince hızlı ve gürültüsüz yapılmasına özen gösterilebilir.

• Yukarıda saydığım bu hususlar halen taslak halinde olan Mağdur Hakları Kanun Tasarısında düzenlenerek biran önce hayata geçmesi sağlanabilir.

Sevgili Leyla Ildır Yüzücü’nün açıklamalarına bakılınca, alınacak çok yol, yapılacak çok iş var. Bir an önce adım atmamız ve çocukların bu tip olayları en az zararla atlatmasını sağlamamız gerekiyor. Bunu, geleceğimizin teminatı çocuklarımıza borçluyuz…

Yazarın Tüm Yazıları