Terk edilme korkusu

Annem ve babam balkanlardan göçerek Bursa ya yerleşmişler, savaş dönemi okudukları liseyi yarım bırakmak zorunda kalmış ve Türkiye’ye gelmişler. Aynı mahalleye yerleşmiş sonra da evlenmişler. Burada sonradan tutunmak, meslek sahibi olmak epey zor olsa da çalışıp çabalayıp sonunda başarmışlar. Biz 3 kardeşiz hepimiz okuduk, ben Mimarlığı bitirdikten sonra sınıf arkadaşımla evlendim. Başlarda çok heyecanlıydım, sürekli onunla olmak istiyordum anacak evlendikten sonra arkadaşlarla dışarıda takılmak yerine o eve düzenli gitmek, sürekli eşim ne ister onu nasıl mutlu etmeliyim?

Haberin Devamı

Eşim “ neden benle konuşmuyorsun, amma çok televizyon izliyorsun, maçlar benden daha mı önemli? “ diyerek sızlanmaya, bir süre sonra bağırıp hırçınlaşmaya başladı. Benim ne hissettiğimi hiç anlamak istemedi. Oysa ben de ondan bir şey istemiyorum ki, gitsin arkadaşlarıyla gezsin, dışarı çıksın, evde kendi kendini oyalasın, kitap okusun, film izlesin. Niye tepemde bana yapışık bir hayat yaşamak istiyor anlamıyorum.”

Evlilik demek birbirini yutmak demek değildir

Bu örnekte gördüğümüz gibi erkek danışanım kendi kendine yetebilen, bir başkasına ihtiyaç duymadan yaşayabilen bir adam olduğunu ispat etmeye çalışıyordu. Oysa ki yakınlık korkusu yaşıyor, bilinç altına bastırdığı “ terk edilme ve reddedilme “ duygusunu yaşamamak için kendisini çevresindekilere ve partnerine yakınlaştırmıyor, yakın ilişkiler kurmaktan ve bağlanmaktan korkuyordu.

Haberin Devamı

Eşi ise evliliklerinin iyi gitmediğini, kendisinin ihmal edildiğini, eşinin onu yeterince sevmediğini ve umursamadığını düşünüyordu. Başkalarının yanında rol yapıyorlar, bu duruma sessiz kalıyorlar, sonrasında büyük bir patlama yaşayarak kavga ediyorlardı. Sonunda ayrılma kararı almışlar ve son kez birbirimize şans tanıyalım diyerek terapi odasına gelmişlerdi.

Bağlanma korkusu ilişkiyi çıkmaza sokar

Aslında birbirlerini seven ve tamamlayan bir çiftti. Göremedikleri şey erkeğin geçmişte annesi tarafından fazlaca yutulduğu, bir bebek gibi aşırı ilgi ile büyütülüp, yetişkin olup bireyselleşmesine müsaade edilmediği için kaçınan bağlanma stiline sahipti. Asıl korkusunun eğer eşine yakınlaşırsa onun da annesi gibi benliğini ele geçireceği, yaşam alanına fazlaca müdahale edip boğulacağı, buna müsaade etmediğinde de terk edilmekle tehdit edilmekten korktuğunu fark ettiğinde ve bu duygusunu açıkça eşiyle paylaştığında aralarındaki öfke perdesi kalkmış yerini anlamanın ve anlaşılmanın getirdiği rahatlama duygusu almıştı.

Genelde erkeklerin çalıştığı ve olduğu ortamları tercih etmesi, hem iş hem de sosyal hayatta kadınlardan kaçmasının nedeni buydu. Eşi onu başka kadınlardan boş yere kıskandığını, fazla bunalttığını kabul etti ve yapışık iç içe bir ilişki modelinden herkesin nefes alanlarının olduğu ama ortak paylaşım zamanlarına da müsaade edildiği, bu ortak zamanların kaliteli, duygu akışı yoğun paylaşıldığı bir modele geçildi.

Yazarın Tüm Yazıları