Amiral gemisinin seyir defterinden bir kaç sayfa

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Türk basınının amiral gemisi Hürriyet, o gece Dolmabahçe Sarayı'nın rıhtımına demirlemişti.

Osmanlı İmparatorluğu'nun ihtişamını ve genç Cumhuriyetin coşkusunu yaşamış eşsiz bir yapı, sivil bir başarının mutlu gününü de defterine kaydetmişti.

Abdülmecit'ten Mustafa Kemal'e, kader değişimlerinin buluşma noktası.

Hürriyet'in 50. yılını kutlama gecesinde Saray'a adım atar atmaz, bir tarihçenin özetini toparlamaya çalışıyordum.

Bir ülkenin yüz yılına tanık olmuş bir Saray ve cumhuriyetin 50 yılını her gün sayfayalarına yansıtan bir başka tanık, Hürriyet.

İlk Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı burada açılmış, tarih için önemli, bende iz bırakmamış.

Dolmabahçe ile bütünleşmiş bir fotoğraf.

Birinci Türk Dil Kurultayı'na katılanların toplu fotoğrafı... Tarih 26 Eylül 1932.

Siyah-beyaz bu fotoğraf, devrimin kültürdeki izdüşümünün en etkileyici görüntüsü.

Biz o güzel bahçeyi havai fişeklerin sönen ışığı altında terkettikten sonra, Dolmabahçe Sarayı ile Hürriyet neleri konuştular acaba?

***

KUTLAMA gecesinde konuklarımıza armağan ettiğimiz, Amiral Gemisinin Seyir Defteri, hayatımızla Hürriyet arasındaki bağın sağlamlığını, kopmazlığını belgeliyordu.

Günlük yaşamda politikanın ağır baskısının aldatıcı olduğunu, hayatımızı başka şeylerin yönlendirdiğini, şenlendirdiğini farkettik.

Çok partili hayata geçişin telaşından zihinlerimizde bir şey kalmasa bile, ilk radyo seslerinin her şeyi çok değiştirdiğini kim unutabilir?

Öyledir, Amiral Gemisinin Seyir Defteri. Çünkü, onun içinde hep yolcularının adları, mutlulukları, tedirginlikleri vardır.

Başkalarına olmasa da kendi kendinize itiraf edin.

Sevdiğiniz bir liderin başbakan olması mı, evinize giren çamaşır makinesi mi, çocuğunuza aldığınız bisiklet mi sizi mutlu etti?

İnkar etmeyin, bireysel mutlulukları küçümseseniz de, hayat tersini söylüyor ve ispatlıyor.

Bazan bir göz ucuyla baktığınız, bazan takıldığınız reklamlar sizin için ne ifade eder? Kitabı okursanız bunun cevabını, 'çok şey' diye verirsiniz.

Değişen zevklerinizin tarihine bir baksanız, siz de şaşırırsınız.

Hürriyet'in kutlama gecesinde gösterilen uzun metrajlı bir filmin aklımda kalmasını istediğim karelerini sıraladım, yeniden montajını yaptım.

Arşivdeki sayfalar, etkileyici bir sessiz film gibidir. Gizli bir fonografta hepsi seslendirilir. Belki buna bile gerek duymadan her şey anlaşılır.

Benim gibi bu gazetenini otuz yılını gün be gün yaşamışsanız, taş - u toprak arasında yapılagelmişseniz, kıvancınız bir başka türlü olur.

Ben gene sanatçı dostlarımın yakınlığıyla o geceyi kutluyorum. Kendi anılarım, kendi yazılarım ve onlar. Hayatımı bütünlüğe kavuşturan unsurlar.

Şakir Eczacıbaşı ile tarihi konuşuyoruz, siyasal tarihle kültürel tarihin kesiştiği noktayı. Dolmabahçe, bize daima Atatürk'ün kültürel ataklarını hatırlatıyor. Dilin, tarihin yeniden algılanışını.

İstanbul'un sessiz yaz günlerinin, festivalli gecelere dönüş mucizesini.

Cumhuriyetin fenomenlerinden konuşuyoruz, sanki gerçek kişileri değil de, birbirimize masal kahramanlarını anlatıyoruz.

Çok sesli müziği seven Eczacıbaşı bile, o gece Müzeyyen Senar bir fenomendir, diyor. Sahih adların ölmezliği üzerine tartışıyoruz.

Bahçe dolaşmamda, Adalet Ağaoğlu ve eşi Halim Ağaoğlu'yla karşılaşıyorum.

Adalet'i ayakta ve ellinci yıl kutlamasında görmek, havai fişek ışıltısı gibi bir mutluluk.

Yadırgadım Ara Güler'i, smokinli haliyle. Yeleksiz, makinesiz bir usta.

***

O gece, basınımızın Amiral Gemisi havai fişeklerin renkli dünyasında okurlarıyla birlikte yola çıktı, ikibinlere doğru.













Yazarın Tüm Yazıları