Allah YÖK'ünüzü versin

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Bu ‘‘derin devlet’’ bir alem vallahi billahi.

Öylesine şeytanca planlar yapıyor ki bazen, insan şaşırıp kalıyor.

Örneğin alın YÖK olayını.

Dün bütün yurtta, yavruvatanda ve bütün dış temsiciliklerde YÖK'ün kuruluş yıldönümü kutlandı ya...

Şimdi benim tespit edebildiğim kadarıyla bu YÖK'ün memlekete sadece bir tek iyiliği oldu.

YÖK nedeniyle fakülteden atılan bilim adamları bunun şerefiyle yıllar boyu yaşamak imkânına kavuştular.

Aradan bunca yıl geçtikten sonra bile kovulanlardan herhangi biri aleyhine bir düşünce ileri sürdüğünüzde o kişi ‘‘Ama ben YÖK tarafından işten atılmıştım’’ diye bağırır ve bütün akan sular durur.

YÖK tarafından o dönemde kovulan grup bugün Türkiye'de sadece bir tek başka grup karşısında kendisini ezik hissetmektedir.

O da YÖK tarafından değil de 1402'yle fakülteden atılanlar grubudur.

1402'yle atılmayı başaranlar her zaman YÖK'zedelere hava basmışlar ve ‘‘Bari biz askeri yönetimce kovulduk. Siz ise YÖK tarafından. Onun için hadddinizi bilin ve biz odaya girince ayağa kalkmayı unutmayın’’ diye onları yıllardır azarlamışlardır.

Bir çok YÖK'zedenin hâlâ 1402'lik hocaların çantalarını taşımak için gönüllü olmalarının temelinde yatan psikolojik neden de budur.

***

Şimdi diyeceksiniz ki bütün bunların derin devletle bağlantısı ne?

Onu da hemen arz edeyim.

Derin devlet, YÖK'zedelerin ve 1402'liklerin bu kovulmuş olma keyfini ve şerefini yıllar boyunca taşımalarını önlemek için öylesine bir oyun yapmış durumda ki, aklınız durur.

Yıllar öncesinden bugünleri nasıl olup da planladılar, anlamak mümkün değil...

Evet, yıllar öncesinde derin devlet bir ince plan yaptı ve benim de YÖK'zede olmamı sağladı.

Ne yazık ki bu gerçek kayıtlara geçmiş durumda. Evet, ben de o dönemde fakülteden kovuldum.

Şimdi ne zaman bir hoca ‘‘Ben YÖK'zedeyim, ben 1402'liğim’’ diye övünecek olsa hemen birileri ortaya çıkıp, ‘‘Aman canım ne olacak. O dönemde Serdar Turgut bile işten kovulmuştu. Sadece değerli insanları kovduğu iddianız doğru olsaydı, o bugün profesör ve hatta YÖK başkanı olarak akademik kariyerini sürdürüyor olmalıydı’’ diye konuşuyorlar.

Ve birçok insanın şu mini minnacık keyfinin içine ediveriyorlar.

Aynı dönemde benim de atıldığımı hatırlayan hocalar, aradan 17 yıl geçtikten sonra hayatlarında belki de ilk kez kimlik bunalımına giriyorlar ve birçoğu da ‘‘Biz nerede, neyi yanlış yaptık da bu adamla aynı kategoriye sokulduk’’ diye kara kara düşünüyorlar.

İşte arkadaşlar, bu tür bir şeytani planı yapsa yapsa derin devlet yapabilirdi.

Onun için diyorum ki kendilerine ‘‘Pes vallahi, olacak iş değil yani.’’

***

Aslında YÖK'ün başka yararları da oldu tabii memlekete.

Örneğin bölüm başkanı olabilmek için gereken kriterler arasında yer alan hayat boyunca minimum beş kitap okuma zorunluluğu kaldırıldı. Üç kitap okumuş olma üst sınırı getirildi.

YÖK başkanı olarak atanabilmek için ise kitap okumuş olmak kriteri aranmamaya başlandı.

Bu arada birçok halk çocuğu alfabeyi söker sökmez hızlı bir geçiş yaptırılarak doğrudan araştırma görevlisi olarak atandı.

Gerçi bunları doğrudan profesör yapmak istiyorlardı ama o zaman da araştırma görevlisi kalmayacaktı ortada ve bu bazı hiyerarşik sorunlar yaşanmasına yol açacaktı üniversitede. Sadece bu nedenle göze alamadılar bunu.

Dahası da var.

Bugün memleketin hangi bölgesine giderseniz gidin, ilkokul veya lise olmasa da orada mutlaka ama mutlaka bir üniversite vardır.

Çoğu insan bunların ne işe yaradığını, buralardan mezun olanların ne yaptıklarını bir türlü anlamamakta ısrar etmektedir.

Aslında bu son derece açık bir konudur.

Bu tuhaf üniversitelerden mezun olanların büyük bölümü diğer üniversitelerde araştırma asistanı olmaktadırlar.

Böylece kısır döngü tamamlanmakta ve mükemmel sonuçlar alınmaktadır.

İlerdeki YÖK başkanı da bu mükemmel insanlar arasından seçilecek ve o da eminim ki makamını tam olarak dolduracaktır.

***

Bir hatırlatma: Tabii ki YÖK ve 1402 tarafından atılmayan ve azınlıkta kalan gerçek bilim adamları da var. Onlar o gün de azınlıktaydı bugün daha fazla azınlıktalar. Bu yazı tabii ki onlara yönelik değil.

İkinci hatırlatma: Bugün Kelebek ekindeki yazıma bir göz atıverin. Bundan böyle cuma günleri ‘‘Yaşam estetiği ve stili’’ konularında yazacağım ve köşenin adı da ‘‘Style’’ olacak.

Yazarın Tüm Yazıları