Aliyev'i izliyoruz, Oran'a ulaşamıyoruz

BUGÜN Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in başında asker kökenli bir Türk doktoru 24 saat hazır bulunuyor.

Üstelik bu sadece bugün için söz konusu değil.

Aliyev'in kalbiyle ilgili sorunu çıktığı günden beri Türk doktorları onun başından ayrılmıyor.

Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in talimatıyla Aliyev için bir ‘‘CASS’’ sistemi oluşturuldu.

Bunun açık adı ‘‘Cumhurbaşkanlığı Acil Sağlık Sistemi’’.

Bu çerçevede Bakü'de özel bir bakım ünitesi kuruldu.

Aliyev ameliyat için Cleveland'a uçarken, uçakta yine Türk doktorları vardı.

Bu ayrıntıları neden tekrar yazıyorum?

ECEVİT GÖRÜŞMÜYOR

Ankara Büro Temsilcimiz Sedat Ergin'in dün Başbakan Bülent Ecevit'le yaptığı konuşmayı banttan dinleyince, hayretler içinde kaldım.

Başbakan Ecevit, cumartesi gününden beri doktorlarıyla yüz yüze gelmemiş.

Hangi cumartesi?

Önceki mi, geçen cumartesi mi konuşmada belli olmuyor.

Ama konuşmadan çıkarabildiğim kadarıyla hastaneden çıktığı günden beri doktorlarıyla yüz yüze gelmemiş.

O günden beri kan tahlili yapılmamış. Sorunlu bölgelerinin filmi yeniden çekilmemiş.

Bir başbakanın buna hakkı var mı?

Yattığı hastanenin başhekimi ve kendisine bakan doktoru, Başbakanlık'taki işine başlama süresini ertelediğini televizyonlardan öğrenmişler.

Demek ki kararını erteletecek bazı sorunları var ve Başbakan bunu doktorlarıyla paylaşmıyor.

Yani önümüzdeki tablo şu:

Azerbaycan Cumhurbaşkanı'nın sağlığını yerinden izleyen Türkiye Cumhuriyeti, kendi başbakanının sağlık durumunu izleyemiyor.

Bu kabul edilebilecek bir durum değildir.

Başbakan'ın ‘‘Benim tercihim böyle’’ deme hakkı yoktur.

Rıfat Serdaroğlu'nun Sağlık Bakanlığı döneminde ‘‘Devlet Büyüklerinin Sağlığını Koruma Protokolü’’ adı altında bir uygulama başlatılmıştı.

Bu sistem bizzat dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in talimatıyla kurulmuştu.

Demirel, bir önceki Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın geçirdiği kalp krizine çok geç müdahale edilmesi üzerine bu talimatı vermişti.

Bu uygulama çerçevesinde Cumhurbaşkanı, Başbakan, TBMM Başkanı özel bir sağlık izlemesine alınmışlardı.

Sistemin bir de adı vardı.

Buna ‘‘Mavi Çağrı’’ sistemi deniyordu.

Bu uygulama bir süre devam ettikten sonra tavsadı.

Tavsamayan tek şey, Azerbaycan Cumhurbaşkanı'nın sağlık durumunun izlenmesi oldu.

ALATURKA CURCUNA

Başbakan Ecevit'in hastaneye yattığı günden itibaren meydana gelen gelişmeler, devlet ciddiyetine kesinlikle uymuyor.

Bu ciddiyetsizlik daha ilk gün kendisine bakan doktor Prof. Turgut Zileli'nin basına yaptığı açıklamada görüldü.

Buna benzer durumlarda gelişmiş bir ülkede nasıl basın brifingi verildiğini izliyoruz.

Bizimki tam anlamıyla alaturka bir curcunaydı.

Dahası, Prof. Turgut Zileli'nin ‘‘Ne yapalım, Başbakan bizlerle görüşmüyor’’ deme hakkı var mıdır?

Onun hastası, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kritik ekonomik programının en kritik döneminde başbakanlık yapan bir kişidir.

Dolayısıyla doktorluk yetkisi ve gücünü kullanarak hastasını kendisiyle görüşmeye ikna etmesi gerekirdi.

Bunların hiçbiri yapılmadı.

Ve koskoca Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın tuhaf durumunu içi acıyarak izlemeye devam ediyor.

Türkiye ne bundan 40 yıl önce Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in, ne de ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün hastalığı sırasında böyle gayri ciddi bir görünüm vermişti.


Gazetecilerde panik atak mı


METİN Münir olayından sonra acaba gazetecilere bir ‘‘panik atak’’ duygusu mu geldi?

Geçen cumartesi gecesi benim Bodrum'da hastaneye gittiğim saatlerde Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Güldemir de göğsünde şiddetli ağrılarla hastaneye kaldırılmış.

Üstelik benim gibi bir gece değil iki gece hastanede kalmış.

Ufuk'a benimkinden bir adım daha ileri gidilerek talyumlu efor testi yapılmış.

Neyse onda da hiçbir şey çıkmamış.

Sadece kilosunu fazla bulup, sigarayı bırakmasını istemişler.

Ona da geçmiş olsun diyorum.
Yazarın Tüm Yazıları