Alın size mozaik

Aslen Fenerbahçeli olup, duruma göre tuttuğum takımı değiştirdiğimden bahsetmiştim değil mi? Fakat kişisel tarihimde hiçbir takım için sokaklara dökülmüşlüğüm, hiçbirinin bayrağını penceremden sallandırmışlığım yoktur.

Ama geçtiğimiz pazar günü kader aldı beni, 2 kilometrelik siyah-beyaz bayrağın önünde, Dolmabahçe istikametinde yürüttü. İradem dışında gerçekleşmiş olsa da tarihime böyle bir not düşüldü netice olarak.

Nasıl olup da iradem dışında gerçekleştiğini merak eden varsa... Her şey öyle bir pazar günü sokağa çıkma gafletinde bulunmamla başladı. Normal bir pazar günü bile kapıdan dışarı adım atmak cesaret isterken...

Benim tuhaf inanışlarım vardır, ‘‘Bir konuyla hiç ilgilenmezsem, o konu gelip beni bulmaz’’ gibi. Mesela, ‘‘Doktora gidip oramı buramı kurcalatmazsam hastalanmam’’ diye düşünürüm. O gün de böyle düşünmüş olmalıyım. Kutlama falan ilgimi çekmiyor ya... Ben de onun ilgisini çekmem. Fakat kazın ayağı öyle değilmiş. Orası tıkalı, burası kapalı derken ailecek kendimizi bir anda Beşiktaş'ın orta yerinde arabadan inmiş ve Dolmabahçe'ye doğru akan sele kapılmış bulduğumuzda anladım bunu.

Dört yanımız sevinince azan (nedense) taraftarla çevrili. Yürüyoruz bilmemkaç bin kişi takmış peşimize ve bilmemkaç bin kişi katmış önümüze. Hadi biz üç kardeş neyse de anacığım Kábe'yi tavaf edecek yaşı ve nur yüzüyle hayatının en garip yürüyüşünü yapıyor. Üstelik koyu bir Galatasaraylı olarak. Ablam da öyle.

Kardeşimle ben takım mevzuunda kimin arabasına binersek onun türküsünü çığırdığımızdan, ‘‘Beşiktaş'ım sen çok yaşa / Feda olsun bu can sana’’ diye bağırmaktan gocunmadık. Fakat ailenin diğer yarısı Galatasaray'a cinsel atıfta bulunan kalabalığa el sallarken epey zorlandı.

Allah'tan renkli giyinmeyi seven birileri değilmişiz. Hayır, üzerimizde tesadüfen sarılar kırmızılar olabilirdi. Kaderin insanı nerelere sürükleyeceği belli olmuyor. Daima tedbirli olmak lazım demek ki.

Netice olarak artık en koyu Beşiktaşlıyı bile cebimden çıkaracak durumdayım. Hiçbiri dizleri kireçli anacığını o izdihamın içine sokup yürütmemiştir, eminim.

Fakat hakikaten çok güzel bir tabloydu. Yanar döner Fenerbahçeli ben, Galatasaraylı annem ve ablam, takımsız kardeşim, Beşiktaş için yürüyoruz. Alın size mozaik.


TUĞBA İLE RAFET


Biz bunu hep yaparız.

Yani kadınlar. Birinci kadınken ikinci kadına kızarız sonra bir bakarsınız ikinci kadın olmuşuz.

Tuğba'nın durumu bu. Gerçi bu bir iddia, birinci kadının yalancısıyız, gözümüzle görmüşlüğümüz yok.

Bir süredir Tuğba'yla Rafet'in uçkurlarını takip etmekten milletçe helák olduk.

Harama uçkur çözdüler mi çözmediler mi?

Önce o mu çözdü, öteki mi?

Çocuklar kimde kalacak? Çok çözende mi, az çözende mi?

Uçkuru bilmem ama dilleri fazla çözük bunların. Bir biri anlatıyor ötekinin ne mal olduğunu, bir öteki...

Ay bir anlasak, hangisidir malın gözü... Çatlayacağım vallahi meraktan.

Son maçı 1-0 Rafet aldı. Tuğba evli bir adamın evine girerken görüldü. Adamın karısı tarafından. Üstelik eve kadar bekleyememişler arabada öpüşmüşler.

‘‘Arabada öpüşen, evde neler yapmaz’’ diye düşünüyor olmalı adamın eski bir manken olan karısı. Haklı tabii. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.

Fakat adamcağız da ne yapsın, eldeki manken eskiyince... Belki de elinde küçük beden etek vardı, onu denetecekti kızcağıza. Ne de olsa karısı genişlemiştir artık. Bu da olabilir yani. Gerçi öpüşmeyi nasıl izah edeceğiz. Peki, eve gelip eteği denemeyi kabul ettiği için teşekkür etmiş olamaz mı? Ne var yani, Amerika'da gelinleri dudaktan öperek tebrik ediyor davetliler. Burası da bir nevi küçük Amerika değil mi?

Kalbi bozmamak lazım.

Zaten Tuğba da ‘‘Bu Rafet'in komplosu’’ diyor.

Nasıl yani?

Herhalde şöyle:

Rafet, adamın birinin karısına gidip diyor ki, ‘‘Siz yarın gazeteleri arayıp 'Kocam beni Tuğba'yla aldatıyor' deyin, hem siz şöhret olursunuz hem ben karımın ne kötü bir kadın olduğunu cümle áleme duyurmuş olurum.’’

Kadın hemen ‘‘hay hay’’ diyor tabii.

Ya da direkt adamın kendisine gidiyor, ‘‘Karımı bir bahaneyle evinize götürün, yolda giderken de öpün. Mümkünse bunu karınızın görmesini sağlayın. Gerisine karışmayın’’ diyor.

Olur mu olur.

Bu memlekette kimin başına ne geldiyse komplodan geldi zaten. Adeta Komplo Cumhuriyeti.

Hatta bu mevzuun her gün her gazetede yarım sayfa yer alması da rakiplerimin bana bir komplosu olabilir. Maksat beni baştan çıkarıp köşemi sudan şeylerle doldurmamı sağlamak. Muvaffak oldular nitekim.


MIŞ-MUŞ


Arınç Tokyo'da ‘‘Umarım Japonlar İslam'ı tanıdıkça hak dinine geçeceklerdir’’ demiş.

Siz daha tesettür defilesiyle uğraşın, adamların büyük hedefleri var.

‘‘Çocuklar Duymasın’’ 4 milyon dolara Star'a geçmiş.

‘‘Maliyeciler Duymasın.’’

Sosyal Bilgiler kitabındaki bir fotoğraf ‘‘Sarışın Türk olmaz’’ gerekçesiyle çıkarılmış.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın kadınlardan haberi yok galiba.

CHP'de başlatılan Anadolu Hareketi Deniz Baykal'ı partiyi sağa kaydırmakla suçlamış.

Ne yapsın, seçmeni peşinden sürükleyemeyince o seçmenin peşinden gidiyor.
Yazarın Tüm Yazıları