Akarcalı'dan çapraz sorular

MHP, 3.köprü ve tüpgeçit projelerinde koordinasyon sağlıyor mu?

ANAP İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı üç yıl aradan sonra yeniden oldu-bittiye getirilmek istenen 3. boğaz köprüsü ile yıllardır her bakanın hayali olan tüp geçit projeleriyle ilgili olarak ilgili iki bakana 'zor sorular' yöneltti.

BAYINDIRLIK'a(Abdülkadir Akcan)

Beylerbeyi-Arnavutköy
arasında yapılacağını söylediğiniz 3. köprü hakkında İstanbul milletvekillerine bilgi vermeyi düşünür müsünüz? İstanbul ile ilgili büyük bir yatırımı Antalya'da asfalt müteahhitleri toplantısında açıklamak yerine İstanbul'da İstanbullulara açıklamak daha demokratik ve zarif olmaz mıydı? Sizce 3. köprünün esas muhatabı müteahhitler midir, yoksa İstanbullular mıdır? Köprünün maliyeti kaç milyon dolardır? Çevre ve erişim yolları ve istimlak maliyeti nedir? Yeni bir borç yüküne girmemiz normal ve makul mudur? Yeni bir köprü yapımı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan gerekli izin alınmış mıdır? Ayrıca Boğaz Kanunu'na yeni bir köprü yapımına uygun mudur.

Peki, Ulaştırma Bakanı Vural, İstanbul Boğazına tüp geçit projesinin gerçekleşmesiyle 3. köprüye ihtiyaç olmayacağını biz İstanbul milletvekillerine bizzat söylemiş olduğuna göre neden 3. köprü de israr ediyorsunuz? Köprü ihtiyacının olup olmadığı için size mi, Ulaştırma Bakanı'na inanalım mı? Yoksa siz tüp geçit projesinin gerçekleşeceğine inanmadığınız için mi 3. köprüde israrlısınız?

ULAŞTIRMAYA'a(Oktay Vural)

İSTANBUL'
a yapılacak tüp geçit projesiyle birlikte Boğaz'da mevcut köprülerdeki trafik rahatlaması ne kadar olacaktır? İstanbul milletvekillerine verdiğiniz brifingte 'tüp geçit yapımı Boğaz'da 3. köprü yapımı ihtiyacını ortadan kaldıracaktır' demenizden üç hafta önce Bayındırlık Bakanı Akcan Boğaz'a 3. köprü yapılacağını açıklamasını nasıl karşılıyorsunuz? Bayındırlık Bakanı'nın bu konuda bakanlığınıza başvurusu olmuş mudur?

Aynı partinin iki Bakanı İstanbul için hayati derecede önemli ve birbiriyle son derece bağlantılı iki proje için hangi işbirliği ve koordinasyon içindedirler? Bu işbirliği nedir; ne zaman, hangi tarihlerde, hangi uzmanlar arasında hangi toplantılar olmuştur?

B.Çekmece’deki o arsa


BÜYÜKÇEKMECE'de mülkiyeti Hazine'ye ait Çukurova mevkiinde bulunan ifraz öncesi 714 parselde kayıtlı taşınmazın ifrazından sonra 244 pafta, 182 ada, 1 parsel sayılı 215.784 m3 yüzölçümlü taşınmaz kaçak yapılaşmayı önlemek amacıyla'toplu konut' alanı olarak tahsis edilmiş. Hukuki işlemler sonuçlandırılmış, Defterdarlıkça Maliye Bakanlığı'ndan gerekli yasal izin alınmış. Tescil bildirim beyannamesi düzenlenerek yol ve yeşil alanlar da Hazine adına tescil edilmiş... Yani 3194 sayılı İmar Kanunu gereğince tüm yasal işlemler yerine getirilmişti.

Peki Büyükçekmece Belediye Başkanı ile Encümen'i ne yapıyor? Hiçbir şey; kasten ve bilerek mi ifraz kararı almıyor?

Cumhurbaşkanlığı'na, Genelkurmay Başkanlığı'na, Başbakanlığa ve İçişleri Bakanlığı'na bu konuda ihbarda bulunan okurumuz ‘‘Kulaktan kulağa dolaşan bazı şeyleri yapmak için mi fırsat kollayarak ifraz yapmıyorlar? Yoksa seçimi mi bekliyorlar?’’ diye soruyor.

Dinozorlar ve imparatorlar


SEÇİM denilince, akla ilk siyaset gelmekte ve zaman zaman sivil toplum kuruluşlarının başkanları bu yönde beyanat vererek siyasetteki seçim sisteminin değişmesini önermektedirler.

Bu öneri sırasında, siyasi parti başkanlarını 'imparator, padişah, kral'a benzetmekte ve sistemin vahametini sergilemeye çalışmaktadırlar.

Ancak AB'ye girme konusundaki geç kalınmışlığın, gerçek anlamda 'konuşan ve demokrat Türkiye' imajında da trenin kaçırılmaması için, siyasetteki seçim sistemi ile birlikte demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan sivil toplum kuruluşlarındaki seçim şekil ve şartlarının da gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Özellikle, ülke yönetimine görüş ve düşünceleriyle ışık tutan, üretim ve yatırımda başrol oynayan, toplumsal uzlaşma ve barışı sağlayan örgütlerin 25-30 yıl aynı başkan tarafından temsil edilmesi ise bu tür sivil toplum kuruluşlarının 'iğneyi kendilerine batırması' açısından önemlidir.

Siyasetteki seçim sistemi gibi, sivil toplum kuruluşlarınca oluşturulan çeşitli usul ve esaslardaki seçim sistemi sayesinde hiçbir meziyeti olmayan kişilerin seçilmeleri ve ölene kadar başkanlık yapmaları, toplum tarafından yadırganmakla birlikte, gerekli değişiklik de yapılamamaktadır.

Bu nedenle siyaset başta olmak üzere, demokratik kitle örgütlenmelerine kuşku ve endişeyle bakan insan sayısının gün geçtikçe çoğalması göz önüne alınmalı ve demokrasiyle bağdaşan seçim sistemleri uygulanmalıdır.

Milyonlarca ve yüz binlerce üyesi olduğu iddia edilen bu tür kuruluşların çok az sayıdaki bir delege sistemiyle başkan seçmeleri ise siyasetteki sistemden pek fazla bir fark olmadığının delilidir.

Spordan siyasete, ticaret ve sanayi odalarından esnaf ve sanatkár odalarına, vakıflardan derneklere kadar her türlü demokratik kuruluşların yeni bir seçim sistemi ve yargıç gözetiminde kendisini yönetecek kişileri seçmesi, AB standartlarını yakalama yönünden olduğu kadar, evimizin önünü temizlememiz açısından da önemlidir.

Hasan KILAVUZ-ANKARA

635'i ihmal etme


GAZİPAŞA Turizm, Tanıtma ve Çevre Derneği Yönetim Kurulu adına Bülent Kocabaş yılların sorununu yine gündeme getiriyor:

‘‘Gazipaşa Havaalanı'nı tarihe karıştırmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. İnşaatının % 90'ı tamamlanmış bir havaalanı varken, Alanya'dan ve dışardan birtakım çevrelerin Alanya'da Manavgat-Alanya arasında yeni bir havaalanı için ortaya öneri atmaları abesle iştigaldir.

Alanya-Gazipaşa ve Anamur turizmine kimsenin daha fazla zarar vermeye hakkı yoktur.

Gazipaşa Havaalanı, bir Sıvas, bir Çaycuma Havaalanı değildir. Çok rantbl olabilecek bir havaalanı iken Ulaştırma Bakanlığı ve DHMİ 'devekuşu gelecek yerden tavuğu esirgemektedir'. Eskiden beri öne sürdüğümüz tez şudur: Buraya RJ tipi uçakların inebilmesi için pistin geri kalan ve sadece 15 günde tamamlanabilecek 635 metrelik kısmının tamamlanması gerekmektedir. Kalan pistin yapılmasıyla sorunun çözümlenebileceğini DHMİ de kabul etmektedir.

Ulaştırma Bakanlığı boş dediği bardağın yarısının dolu olduğunu daha ne kadar görmemeye devam edecek?

Tek başına iktidar...


ANKARA Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, siyasi partiler ve seçim yasalarında, ülke yararına değişiklik yapılması için açtıkları kampanya nedeniyle çarpıcı bir not göndermiş:

‘‘Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bugüne kadar iki dereceli, tek dereceli, liste usulü çoğunluk, barajlı d'Hondt, milli bakiye, barajsız d'Hondt, çifte barajlı d'Hondt, çifte barajlı d'Hont+kontenjan ve ülke barajlı d'Hondt olmak üzere tam 9 değişik seçim sistemi uygulanmıştır. Tek partili dönemin sona erdiği 1950'den itibaren yapılan seçimin yalnızca 7'sinde tek parti iktidara gelmiş, 6'sında ise oylar ancak koalisyon hükümetlerinin oluşmasına yol açmıştır. Koalisyon hükümetlerinin iktidara geldiği 1961'de 1. parti olan CHP'nin oyu % 36.7, 1977 seçimlerinde yine 1. parti olan CHP'nin oyu % 41.3 olarak gerçekleşirken, sonraki koalisyonlarda 1. partinin oyları % 21.4'lere kadar gerilemiştir. Söz konusu bu tablo, parti sayısında artış olsa da, seçmenin hiçbir partiye, tek başına iktidar olma fırsatı verecek kadar güven duymadığını gösteriyor.’’ 'Yönetimde istikrar, temsilde adalet'i sağlamak için gerçekten tartışılmaya değer önemli bir konu.

Yağ açıklaması


TRAKYABİRLİK Genel Müdür Yardımcısı Adnan Tekçe, ‘‘Yağda Oyunlar’’ (2.6.2002) yazısına gönderdiği açıklamada Trakyabirlik'in 2001-2 döneminde 220.2 bin ton ayçiçek ürünü mübayaa ettiğini, bunun 150 bin tonunun birlik işletmelerinde işlenip kalanının da piyasa fiyatları üzerinden satışının planlandığını bildirdi. Birliğin bugüne kadar 142 bin tonu kendi işletmelerinde işlediğini, 11.4 bin tonu rafine karşılığı, 5.2 bin tonu ise ham yağ karşılığı fason olarak işlettiğini belirten Tekçe şunları ekledi:

‘‘İşleme kapasitesi üzerindeki ihtiyaç fazlası ayçiçek ürünü satışımız piyasa fiyatlarından devam etmekte olup bugüne kadar 42.1 bin ton ayçiçek ürünü satışı gerçekleştirilmiştir. Köşenizde yer alan 'Trakyabirlik'in, elindeki ayçiçeğini işlemeden tohum olarak satması dikkat çekiyor' ifadesi yukarıda açıklanan hususlar göz önüne alındığında, ihtiyaç fazlası ürünün piyasa fiyatlarından satılarak değerlendirilmesi olarak algılanmalıdır.’’

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Özal gibi Türkiye'yi şaşkına çevireceğim. Türkiye, kalıplarını kıracak.’’

(DYP Genel Başkanı Tansu Çiller)

MESAJ


BM Dünya Çevre Günü dolayısıyla düzenlenen etkinliklerden bazıları...KADIKÖY Belediyesi, kendi seralarında ürettikleri 15 bin begonyayı Kadıköylülere ücretsiz dağıtıyor. Ayrıca çeşitli gösteriler yanında Prof. Orhan Kural, Prof. Tahsin Yeşildere, Prof. Tamer Dodurga'nın söyleşileri var. (Selamiçeşme Özgürlük Parkı; 16.00) TÜRK Akustik Derneği ile YTÜ'nin düzenlediği 'Kent Kültürü' konulu karikatür sergisi 17.30'da açılıyor. (Karaköy, Bankalar Caddesi'nde Scheidertempel Sanat Merkezi)BAKIRKÖY Belediyesi'nin yaşlılar ve miniklerin katılacağı yürüyüş ve çevre temizlik kamyanyası Özgürlük Meydanı'nda 11.00'de başlıyor.BAHÇELİEVLER Belediyesi'nin çevre şöleni ve etkinlikleri arasında Çobançeşme'de Hayvan Tedavi Merkezi açılıyor; Seda Sayan konser veriyor.

İSTANBUL Lisesi'nin 11. Kültür Etkinlikleri Haftası çercevesinde bugün 10.30'dan itibaren söyleşi, müzik dinletisi, tiyatro ve film gösterileri arasında İlhan Selçuk'un 'Aydınlanma' söyleşisi 11.30'da.

NURAN Uyar'dan; Mayısın 3. haftasında arabamın teybi çalındı. Bayındır Sigorta'nın (Sanırım adı Dünya Sigorta olmuş) ödemeyi 27 Eylül'e verdiğini biliyor musunuz?
Yazarın Tüm Yazıları