Oluşturulma Tarihi: Ocak 22, 2025 09:03
Böbrek taşları, genellikle yetişkinlerin sorunu olarak bilinse de son yıllarda çocuklarda da giderek yaygınlaşan bir sağlık sorunu haline geldi. Michigan Üniversitesi’nden uzmanlar, çocuklarda böbrek taşı vakalarının son 10 yılda her yıl yüzde 10 oranında arttığını belirtiyor. Türkiye’de de benzer bir yükseliş gözlemleniyor; bebeklerde bile böbrek taşı sorunları yaşanıyor. Peki bu artışın nedeni nedir? Belirtileri neler? Nasıl önlemler alınmalı? Prof. Dr. Mahmut Çivilibal, hurriyet.com.tr’ye anlattı.
Böbrek taşları, genellikle yetişkinlerde görülen bir sağlık sorunu olarak bilinse de çocuklarda da giderek daha fazla rastlanır hale gelmeye başladı. Bu rahatsızlık, böbrek kanalları içinde oluşan mineral içerikli sert kitlelerin yol açtığı şiddetli ağrılarla kendini gösteriyor.
Özellikle ABD’de çocuk vakalarında kaydedilen artış endişe verici olmaya başladı. Michigan Üniversitesi C.S. Mott Çocuk Hastanesi’nde pediatrik ürolog olan Kate Kraft, Washington Post’a yaptığı açıklamada son 10 yılda bu vakaların her yıl yaklaşık yüzde 10 oranında arttığını söyledi. Türkiye’de de benzer bir yükseliş gözlemleniyor hatta bebeklerde bile böbrek taşı sorunları yaşanıyor.
‘AİLELERİ İNANDIRMAKTA ZORLANIYORUZ’
“Son yıllarda ultrasonografinin daha yaygın bir şekilde kullanılması ve çocuklarda böbrek taşları konusundaki farkındalığın artması, bu durumun daha kolay saptanmasına ve dolayısıyla daha sık tanı konulmasına olanak tanıdı” diyen Çocuk Sağlığı Hastalıkları ve Çocuk Nefrolojisi Uzmanı Prof. Dr. Mahmut Çivilibal, şöyle devam etti:
-- Bir çocukta özellikle de bir bebekte böbrek taşı saptayıp ailelerine oldukça sakin bir dille “bebeğinizin böbreğinde taş var” dediğimizde istinasız “yok artık doktor bey küçücük bebekte böbrek taşı mı olur” cevabına çok alıştık. İnandırmakta zorlanıyoruz. Gerçekten toplumumuzda böbrek taşları erişkinlerin bir hastalığı olarak kabul ediliyor. Ancak bu durum artık değişti…
-- Genel olarak böbrek taşlarının neden arttığına değinecek olursak, modern yaşamın getirdiği hareketsizlik, beslenme alışkanlıklarının değişmesi ve çeşitli nedenlerle daha sık vitamin ilaçlarının kullanılması böbrek taşlarının daha sık ortaya çıkmasına neden oldu diyebilirim. Hatta böbrek taşlarının sıklığındaki artışın bir diğer nedeninin iklim değişikliği olduğu da kabul ediliyor. Yükselen sıcaklar sıvı kaybına neden olan çok önemli bir faktör ve bu durum çocukları daha fazla etkiliyor. Bu artan sıvı kaybı, idrarda daha yüksek bir mineral konsantrasyonuna yol açarak böbrek taşı oluşumu için verimli bir zemin oluşturuyor.
‘POLİKLİNİĞİMİZE BAŞVURAN HASTA SIKLIĞINDAKİ ARTIŞI ÇOK NET GÖZLEMLİYORUZ’
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda çocuklarda giderek artan sıklıkla böbrek taşlarına rastlandığına dikkat çeken Prof. Dr. Mahmut Çivilibal, “Taş sıklığı coğrafi değişiklikler gösterir. Az gelişmiş ve özellikle sıcak iklim kuşağındaki ülkelerde daha sık görülür. Ülkemiz, Balkanlar’dan Hindistan’a uzanan endemik taş kuşağında yer alıyor ve diğer ülkelere göre daha sık böbrek taşları görülüyor. Bilimsel makaleler, dünyanın pek çok ülkesinde çocuklarda böbrek taşlarının ABD’deki yıllık artışa benzer hatta bazı ülkelerde daha yüksek olduğunu ve önümüzdeki yıllarda katlanarak artacağını bildiriyor” dedi.
Ülkemizde okul çocuklarında böbrek taşı görülme sıklığının yaklaşık yüzde 1 civarında olduğu söyleyen Prof. Dr. Çivilibal, “Daha da önemlisi kronik böbrek hastalığı olan Türk çocuklarının yüzde 8’inde temel nedenin böbrek taşları olduğu saptandı. Ülkemizde yıllık artış oranıyla ilgili geniş kapsamlı çalışmalar olmamakla birlikte polikliniğimize başvuran hasta sıklığındaki artışı çok net gözlemliyoruz” ifadelerini kullandı.
EN ÇOK HANGİ YAŞ GRUBUNDA GÖRÜLÜYOR?
Ülkemizden ve dünyanın çeşitli bölgelerinden yapılan yayınlarda çocuklarda böbrek taşlarının ortalama tanı yaşına da değinen Prof. Dr. Mahmut Çivilibal, “3-11 yaş olarak açıklanıyor. Bu hastaların yaklaşık yarısı ise 5 yaş altında. Radyolojik tanı yöntemlerindeki gelişmeler küçük yaştaki hastaların ve asemptomatik olguların tanı almasına yol açtı. Hastalık erkeklerde daha sık ve birçok ülkede erkek/kız oranı 1-3 arasında değişiyor” dedi.
BELİRTİLERİ NELER?Hastalığın belirtileriyle ilgili de bilgiler paylaşan Prof. Dr. Çivilibal,
“En sık başvuru yakınması hematüri (idrarda kan görülmesi) ve karın ağrısı. Diğer başvuru şikayetleri idrar yolu enfeksiyonu, ağrılı idrar yapma, idrar kaçırma, huzursuzluk ve böbrek yetersizliği olabilir. Hastaların yaklaşık yüzde 30’u semptomsuz olabilir ve başka bir nedenle yapılan ultrasonografide taşlar tesadüfen saptanır. Aileler çocuklarında bu belirti veya bulgularla karşılaştıklarında mutlaka hekime başvurmalı ve böbrek taşlarına yönelik tetkikler yapılmalı” uyarısında bulundu.
NASIL BİR TEDAVİ YÖNTEMİ UYGULANIYOR? “Tedavinin iki temel aşaması bulunuyor” diyen Prof. Dr. Mahmut Çivilibal,
“İlki akut problemlerdeki acil tedavi uygulamaları. Varsa ağrının ilaçlarla giderilmesi, bol sıvı verilmesi (ağızdan veya gerekirse damar yoluyla) ve eşlik eden üriner enfeksiyonu olanlarda antibiyotik tedavileri. İkinci ise taşın uzaklaştırılmasına yönelik tedaviler. Günümüzde en sık ve uygun vakalarda ilk başvurulan yöntem ise taş kırma (ESWL, ultrason eşliğinde ses dalgalarıyla taşın kırılması) yöntemi” dedi ve ekledi:
“Taş kırma yöntemiyle vücuttan atılamayan veya bu yöntem için uygun olmayan vakalarda endoskopik yöntemler veya açık cerrahi uygulamalarla taş çıkarılır. Bazen de hiçbir cerrahi işleme gerek kalmadan hasta kendiliğinden taşı düşürür. Taşın kendiliğinden düşürülmesi veya taş kırma ya da cerrahi işlemlerle vücuttan uzaklaştırıldıktan sonra yeni taş oluşumunun engellenmesine yönelik önlemler alınmalı. Bol su, kısıtlı tuz, potasyum içeriği zengin sebze ve meyveleri tüketmek, aşırı hayvansal proteinleri tüketmemek ve gerekli hallerde ilaç tedavileri bu önlemlerin başlıcaları.”
ÖNLEM ALINMASI İÇİN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Böbrek taşlarının oluşumunda genetik yatkınlığın rolü biliniyor olsa da, son yıllardaki artışın daha çok beslenme alışkanlıkları ve
yaşam tarzındaki değişikliklerle ilişkili olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Mahmut Çivilibal, “Özellikle doğu ve güneydoğu illerimizde yaşayan veya bu kültürle büyüyüp göç ettikleri şehirlere benzer beslenme alışkanlıklarını taşıyan kişilerde ve çocuklarında böbrek taşlarına daha sık rastlanıyor” dedi. Prof. Dr. Çivilibal, şu önemli bilgilerin altını çizdi:
-- İşlenmiş gıdalar, ambalajlı hazır ürünler ve fast food yiyeceklerde, temel besin maddeleri eksik iken sodyum içerikleri oldukça yüksek. Bu durum, vücudun mineral dengesini bozarak kalsiyum ve oksalat seviyelerini etkileyebilir; bu mineraller böbrek taşlarının oluşumunda büyük bir öneme sahip.
-- Sıvı alımı ve beslenme alışkanlıkları, taş oluşumunun yanı sıra mevcut taşların düşürülmesi veya tedavisinde de son derece önemli. Ne yazık ki, toplum olarak suyu az, tuzu ise çok seviyor ve tüketiyoruz. Taş oluşumunu en aza indirmek, mevcut taşların doğal yollarla düşürülmesini sağlamak ve gelecekte taşların yeniden ortaya çıkmasını önlemek için en önemli iki unsur bol su içmek ve tuzu az tüketmek. Ayrıca, potasyum içeriği zengin sebze ve meyveleri sıkça tüketmek, aşırı hayvansal protein alımına dikkat etmek ve idrarın alkalileştirilmesi amacıyla doğal limonata ve portakal suyu içmek de faydalı olacaktır.
Fotoğraflar: iStock