Umutsuz İş Kadını
Umutsuz İş Kadını
Umutsuz İş Kadını

Yalan söylemiyor musunuz? Ne büyük yalan!

'Hayatımda yalana yer yok' lafından hiç hoşlanmam. Böyle “büyük” cümleler kurmanın bir erdem göstergesi olarak kabul edilmesinden de.

Haberin Devamı

Efendim? Yalan söylemiyor musunuz? Ne büyük yalan!

“Hayatımda yalana yer yok” lafından hiç hoşlanmam. Böyle “büyük” cümleler kurmanın bir erdem göstergesi olarak kabul edilmesinden de.

Şahsen ben, eğer birisi bana hayatında hiç yalan söylemediğini söylüyorsa köşe bucak kaçarım ondan, zira hayatı yalandır o kişinin. Hatta tam o anda, tam orada bana yalan söylemektedir işte. Daha ne!

Şu “beyaz yalan” meselesi de her zaman komik gelmiştir bana. Nasıl yani? Rengi beyaz olunca sayılmıyor mu? Yok öyle şey baylar bayanlar. Hiç kendinizi kandırmayın boşuna. Beyazı da yalan, siyahı da. Hatta bu “beyaz yalan” meselesini de bence “Hayatımda yalana yer yok” deyip yalandan yine de vazgeçemeyen biri uyduruvermiştir.

Yazdıklarımı okuyup yalanı desteklediğim düşünülmesin; tabii ki iyi bir şey değil. Kimse söylemek istemez sanırım. Ama bazen de mecbur kalmıyor muyuz sizce? Daha doğrusu mecbur “bırakılmıyor muyuz” yalan söylemeye? Benim derdim biraz onunla işte. Yani sonuçla değil de sebeple.

Eh, bizim yalan söyleyen olarak hatamız büyük, kabul. (Çok mu şaşırdınız? Evet, ben de yalan söylüyorum -sizin gibi-) Ama bize o yalanı söyletenin, söylemek zorunda bırakanın hiç mi günahı yok?

Haberin Devamı

Düşünsenize... Birlikte zaman geçirmekten hoşlanmadığımız birini çağırmadığımız bir toplantıyı o kişi duyduğunda... Bize sonradan, kendisinin neden çağrılmadığını sorduğunda... Aramadığımız halde “Ben seni aradım; telefonuna ulaşılamıyordu,” dediğimizde... Daha doğrusu bunu demek zorunda bırakıldığımızda... Karşımızdakinin hiç mi günahı yok? Gerçekten bilmiyor mu acaba onu “bile bile” çağırmadığımızı? (sözüm bile bile üsteleyenlere) Bizimle yüzleşmek istemekteki amacı ne? Bizi zor durumda bırakmak mı, yoksa istediği cevabı alıp “aslında istenilen biri olduğu yalanı”na kendini inandırarak hayatına devam etmek istemesi mi? İstenmediğini farkeden bir insan bunu neden yapar ki? Kendisiyle yüzleşemediği, kendini kandırmayı tercih ettiği için “yalanı azmettiren” olarak, söyleyen kadar kabahatli değil mi yani?

Haberin Devamı

Peki neden söyletirler bize “Aaa, ne zaman aradın; hiç duymamışım,”ı? Ya da “Allah Allah, görmedim cevapsız çağrı falan,” cümlesini... Bal gibi bilmiyor mu telefonun sesini duyduğumuzu, ama telefonunu bilerek açmadığımızı?

Yolda son anda denk geliverdiğimiz, aslında burnumuzun dibinde bitivermese çoktan cep telefonumuzla oynamak ya da kafamızı diğer tarafa çevirmek hatta yön değiştirmek suretiyle görmezden geleceğimiz arkadaşımız neden savuruverir ki “Mutlaka görüşelim. Senin telefonunu kaybettim ben cep telefonumu değiştirince” yalanını... Aslında bal gibi silmemiş midir acaba bizim numaramızı? Ya da hiçbir zaman buluşulmayacağını bildiğimiz halde, neden gireriz o abuk subuk ayaküstü kandırmaca muhabbetlerine?

Haberin Devamı

Bambaşka bir yaklaşımla ilişkilere dokunsak... Günlerdir şüphelendiğimiz sevgilimize neden geç kaldığını sorduğumuzda “Toplantı uzadı hayatım. Bugünlerde çok yoğun işler biliyorsun,” diyen hayatımızın aşkının ne gibi bir “yoğunluğu” olduğunu görmezden gelebilmek için onu yalan söylemeye mecbur bıraktığımız için daha mı mutlu oluruz? İç kemirmelerimiz biter mi gerçekten toplantıda olduğunu söylemesiyle? Yoksa sadece uzatmaları mı oynuyordur ilişkimiz? Her şeyin kötüye gittiğinin farkında olduğumuzu ama henüz onunla yüzleşecek gücü bulamadığımızı söylemek daha doğru olmaz mı?

Kim bilir buna benzer daha hangi sorular vardır aklınıza gelen...

Haberin Devamı

İçten içe bildiğimiz ama yüzleşmeye cesaret edemediklerimiz... Karşızdakine cebren ve hile ile söyletmek suretiyle uzatmaları oynadığımız...

Unutmayın, ne uzatmalar sonsuz, ne de yalanın rengi beyaz.