Paylaş
Bundan yaklaşık 7-8 yıl önce Samsun’dan İstanbul’a dönerken Kastamonu- Taşköprü yolunda yine bir kahverengi tabela gördüm. Pompeiopolis Antik Kent…
Hemen yol kenarında olan girişine doğru ilerleyip güvenliğe burayı gezmek istediğimi söyledim ancak kazı çalışmalarının hâlâ devam ettiğini, halka açık olmadığını söyledi. Ben de yoluam devam ettim.
İşte üstünden onca yıl geçti, ben o yoldan kimbilir kaç defa daha geçtim ama bir daha o yola sapıp girmek nasip olmamıştı. Taa ki birkaç hafta öncesine kadar…
Yaz sezonunu kapatıp Samsun’da İstanbul’a dönmeme bir hafta kalımı bir basın daveti geldi. Davet Kastamonu Pompeiopolis Antik Kent’inden…
Yine yıllar önce İstanbul’dan Kastamonu’ya ilk seferlerin başladığı zaman buraya uçakla gelmiş ve Kastamonu’nun altını üstüne getirmiştim ama basın gezisi ile bir kez daha gidecek olmak çok heyecanlandırdı beni.
İşte 6-7 Eylül’de Dünya Mirası Kastamonu İnisiyatifi Başkanı Zeynep Esen’in ev sahipliğinde, iki gün süren yoğun bir programla Kastamonu’ya yeniden âşık oldum.
Binlerce yıllık geçmişimize ışık tutan Roma döneminden kalma Pompeiopolis Antik Kenti’nden pek çoğumuz habersiziz.

M.Ö. 64 yılında, Romalı General Pompeius Magnus tarafından kurulmuş Pompeiopolis Antik Kenti, Roma Dönemi’nin ileri gelen şehirlerinden birisiymiş.
Kentin yeniden keşfi, yöreye gelen gezginler sayesinde 1800’lerin ortalarında oldu. Kastamonu Arkeoloji Müzesi tarafından 1983-1995 yılları arasında yapılan kurtarma kazılarında önce nekropol alanı ve mozaikli yapılar tespit edildi.
Bu mozaikler içerisinde biri “Burçlar Mozaiği” olarak adlandırılırken, bir diğeri de muhtemel Gökırmak’ı sembolize eden “Nereid ve Okeanos’un” sahnesidir. Bir diğer mozaikte ise Grekçe “Eiselte Efagato - έίσέλτέ έπάγάτω” yani “İyilik için iyilikle gir” ifadesi bulunmaktadır.

Pompeiopolis’te kazılar 2006 yılında Almanya Münih Üniversitesi öncülüğünde başladı. Kazı çalışmaları günümüzde de devam ediyor ve kazı başkanlığını Arkeolog Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük yürütüyor.
Kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkan Roma villası yaklaşık 1800 yıllık bir geçmişe sahip. Yapılan arkeolojik kazılara göre bu villa MS 170’li yıllarda inşa edilmiş ve 550’li yıllara kadar kullanılmış. Kazı çalışmalarında, yok olmanın eşiğine gelen 1800 yıllık Roma villasına ait mozaikler kurtarılarak gün yüzüne çıkarıldı.
Uzmanlar ve arkeologlar tarafından Efes Antik Kenti ve Gaziantep Zeugma’nın bir benzeri olarak nitelendirilen Pompeiopolis Antik Kenti’nde kazı çalışmaları halen devam ediyor.
Pompeiopolis ile ilgili daha detaylı bilgiyi bu haberde bulabilirsiniz
Biz basın olarak hem bu antik kentin hem de kadim kent Kastamonu’nun tanıtımı için önümüzdeki dönem ilkini gerçekleşmesi planlanan Pompeiopolis Müzik ve Tiyatro Festivali’nin lansmanı için oradaydık.
Festivalin ön gösterimi kapsamında Kültür merkezinde gerçekleşen müzik dinletisine, kariyerini halen Londra’da sürdüren Kastamonu kökenli soprano Oya Ergün, oda orkestrası eşliğinde birbirinden güzel eserleri icra ederek bizlere müthiş bir seyir sevki yaşattılar.

Müzik dinletisi sonrası Antik Kenti ziyaret ettik. Çalışmalar devam ettiği ve çıkan eserler koruma altında olduğu için pek çok bölümün üstü kapalı ve tekrar toprakla kaplanmış. Biz sadece depoda sergilenen eserleri ve villanın açıkta olan bazı bölümlerini görebildik ama gördüğümüz kadarı bile beni çok etkiledi.
Kastamonu’yu gezmek için bizim iki günümüz vardı ama buranın tam anlamıyla hakkını vermek için çok daha uzun süre kalmanız gerekir.
Mesela Mimar Vedat Tek Kültür ve Sanat Merkezi’nde Müzesi içinden saatlerce çıkmak istemeyeceğiniz güzellikte…
Bu kompleks içerisinde 75.Yıl Cumhuriyet Müzesi, Türkiye’de bir ilk olan Şapka ve Dantel Müzesi, Atatürk Sergi Salonu, Bebek Evi, Resim Galerisi yer alıyor.
Unesco Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Kasaba Köyü, Mahmutbey Camii ve ‘citta slow’ (Sakin Şehir) ünvanlı Daday ilçesinin etkisinden uzun süre çıkmak neredeyse imkansız…
1632’de inşa edilmiş Balabanağa Konağı’nın her cm’sini incelemek, saatlerce gezmek isteyeceksiniz.
Ayrıca Daday’da öyle bir çifttik evi var ki Amişlerin çiftliklerine taş çıkarır.
Konağın sahibi emekli matematik öğretmeni İksir Hanım… Emekli olduktan sonra doğduğu topraklara geri dönmüş ve 1926 yılında inşa edilmiş bu tarihi konağı satın alarak restore ettirmiş.

Konağın kapısını araladığınızda tarihin tozlu sayfalarında dolaşmaya başlıyorsunuz. Bastığınız yerden gelen ahşap gıcırtı, o mis gibi ahşap kokusu, eski dönemlere ait dekorasyonu bir süreliğine de olsa sizi olduğunuz zaman diliminden alıp 1900’lü yıllara ışınlıyor.
İksir Hanım eşi ve kızlarıyla burada harikalar yaratmış. Onunla ile tanışmak ve sohbet etmeyi çok istiyordum ama orada olmadığı için bu mümkün olmadı.
Tüm övgülerimi kızı Ece’yle paylaştım ama bir sonraki Kastamonu seyahatimde beni İksir Hanım ile tanıştıracağına söz verdi.

Kastamonu’ya gidin, ağzınıza attığınız anda dağılan çekme helvasını, siyah sarımsağını, kel simidini, kuyu kebabını, pastırmasını, cırık tatlısını, bandumasını, etki ekmeğini, tiridini yiyin, el emeği göz nuru dokumalarından, sepetlerinden alın, hanlarını hamamlarını, müzelerini gezin. Garanti veriyorum tadına doyamayacak, tekrar tekrar gitmek isteyeceksiniz.
Benim bu yılki gezi planlarımın içinde Kastamonu yine var.
Hâla gidemediğim Horma ve Valla kanyonları; Cide, Doğanyurt, İnebolu, Abana, Bozkurt ve Çatalzeytin gibi sahil beldelerini henüz gezme fırsatı bulamadım. Bu nedenle bu yıl ki listemin üst sıralarına yer alıyor.
Paylaş