Paylaş
Son yıllarda geliştirilen time-lapse (zaman atlamalı görüntüleme) teknolojileri, embriyonun gelişimini 7 gün 24 saat boyunca özel inkübatörler içinde izleme imkânı sunuyor. Bu sistemlerde embriyolar, inkübatörden çıkarılmadan dakikalar arayla görüntüleniyor ve gelişim süreçleri video halinde kaydediliyor. Bu sayede her embriyonun kendine özgü gelişim hızı, hücre bölünme sırası, çekirdek yapıları ve hatta hücresel davranış paternleri analiz edilebiliyor.
BU TEKNOLOJİLER EN SAĞLIKLI EMBRİYONUN SEÇİLMESİNE KATKI SAĞLIYOR
En yaygın kullanılan sistemler arasında EmbryoScope, Geri, Eeva ve Primo Vision öne çıkmaktadır. Bu sistemler yalnızca görüntüleme yapmakla kalmıyor; aynı zamanda embriyo gelişimini algoritmalarla analiz ediyor. Hücrelerin bölünme süresi, simetrik bölünme olup olmadığı, çekirdek oluşum hızı gibi birçok detay yazılımlar aracılığıyla değerlendiriliyor. Bu analizler, embriyologlara karar desteği sağlıyor ve en sağlıklı embriyonun seçilmesinde önemli rol oynuyor. 2021 yılında Fertility and Sterility dergisinde yayımlanan çok merkezli bir çalışmada time-lapse teknolojisinin klasik inkübasyon sistemlerine göre daha yüksek implantasyon ve gebelik oranları sağladığı bildirilmiştir. Özellikle tekrarlayan tüp bebek başarısızlıkları yaşamış ya da ileri yaş grubundaki hastalarda bu sistemlerin etkinliği daha belirgin hale gelmektedir çünkü bu gruplarda embriyo kalitesi yüzeysel değerlendirmeyle anlaşılamayacak kadar karmaşık olabilmektedir. Ancak bu teknolojilerin mucize yaratmadığını da vurgulamak gerekir. Tek başına görüntüleme değil, elde edilen verinin doğru analiz edilmesi ve diğer tedavi aşamalarıyla entegre edilmesi gerekmektedir. 2023 yılında Human Reproduction dergisinde yayımlanan kapsamlı bir meta-analiz, time-lapse sistemlerinin genetik taramayla (PGT-A) birlikte kullanıldığında gebelik oranlarında anlamlı artış sağladığını ortaya koymaktadır. Başka bir deyişle; yalnızca iyi görünen değil, genetik olarak da sağlam embriyoların seçilmesi gerekmektedir.
BU SİSTEM EMBRİYO İLE RAHİM ARASINDAKİ UYUMU DA ANALİZ ETMEYE KATKI SAĞLAMAKTADIR
Geleceğin embriyo takip sistemleri yalnızca izleme değil tahmin etme işlevi de üstlenecektir. Yapay zekâ algoritmalarının bugünden embriyonun implantasyon potansiyelini öngörmeye başladığını söyleyemek mümkün. Harvard Üniversitesi’nde yürütülen bir çalışmada yüz binlerce embriyo görüntüsüyle eğitilen bir model embriyologlara kıyasla daha tutarlı sonuçlar vermiştir. Benzer şekilde Karolinska Enstitüsü’nde geliştirilen sistemler embriyo ile rahim arasındaki uyumu da analiz etmeye başladı. Bu gelişme “en iyi embriyo”nun yalnızca genetik ya da morfolojik açıdan değil, rahim ile olan senkronizasyon açısından da değerlendirilmesi anlamına geliyor. Embriyo takip sistemlerinin başka bir önemli katkısı da embriyoların inkübatör dışına çıkarılmamasıdır. Bu durum, sıcaklık ve pH değişimlerinden doğan stresin azaltılmasını sağlamaktadır. Aynı zamanda embriyo başına daha az müdahale yapılması, kültür koşullarının sabit kalmasını ve dondurma-çözme işlemlerine daha az ihtiyaç duyulması anlamına gelmektedir. Özellikle tek embriyo transferine yönelen merkezler için bu durum çoğul gebelik riskini azaltmak açısından büyük önem taşımaktadır.
ULUSLAR ARASI ALANDA BİRÇOK KLİNİK BU SİSTEMLERİ GEREKLİLİK OLARAK GÖRMEYE BAŞLADI
Bu teknolojiler henüz tüm merkezlerde standart hâline gelmiş değildir. Hem maliyetli olmaları hem de kullanım için eğitim gerektirmeleri yaygınlaşmalarını sınırlamaktadır ancak uluslar arası alanda birçok klinik bu sistemleri artık gereklilik olarak görmeye başlamıştır. Çünkü kişiye özel tedavi anlayışı, embriyo seçiminde de en ileri veriye dayanmayı zorunlu kılar. Gelecekte embriyo değerlendirmesi yalnızca bir görüntü değil, büyük bir veri seti hâlinde karşımıza çıkacak. Yapay zeka gelişim hızı, genetik profil, enerji metabolizması, rahim uyumu gibi çok sayıda veriyi birleştirerek ideal transfer gününü ve ideal embriyoyu belirleyecek. Embriyologlar ise bu sürecin karar vericisi değil, süpervizörü olacak. Kısacası başarı şansa değil, veriye emanet edilecek.
Paylaş