İnci Tebiş Picard
İnci Tebiş Picard
İnci Tebiş Picard

Göçmenlerde görülen psikolojik rahatsızlıklar

Kendisini ifade etmekte yaşadığı zorluklar, yeni bir kimliğin kazanılma çabası...

Haberin Devamı

İnsan bir yere ait olmak ister, başka insanları ister ve yalnızlıktan uzaklaşır. Aitlik bizim o grupta kim olduğumuzu tanımlar. Bir yeni birisiyle tanıştığımızda o kişinin ismini sorduktan sonra sorduğumuz ikinci soru nereli olduğudur, çünkü o kişiyi bir yere koymak isteriz. Filozof Martin Bouber demiştir ki ‘Ben olabilmek için, bir sen'e gerek vardır; ben, ben olabilmek için sen der. Ben-sen tarzı, temel esas olan dil-söz aracılığıyla, ilişki dünyasını kurar.’ Doğruyu yanlışı ayırt edebilmek, akli sağlığımızı korumak için hikayelere ihtiyacımız vardır. Masallar, hikayeler ve şiirler sayesinde bu dünyayı anlamaya çalışırız. Ötekisiz hikaye yazılmaz ve hikayesiz bir insan olmaz. Bu hikayeler nesilden nesile geçer ve bize yol gösterir ve gerekildiğinde de tekrardan yazılır.

Haberin Devamı

Göçmenlerde görülen psikolojik rahatsızlıklar

ÖTEKİ İLE HAYATI ANLAMAK

İlk öteki ile tanışmamız da ana karnında başlar. Var olmak için doğarken bir başka ötekiye ve onun en temel ihtiyaçlarını tamamlamasına gerek duyarız. Doğduktan sonra da diğer ötekilerle büyürüz. Öteki ile hayatı anlarız ve yavaş yavaş kendi hikayemizi ötekilerinin çerçevesinde yeniden şekillendiririz. Her insanın kafasında deneyim ile yaratığı şemalar vardır. Şemalar sayesinde karmaşık ve zor olan dünya şekli insan kafasında sadeleşir ve ikilikçi kategorilere girerek anlaşılması kolay hale gelir. Burada dünya ikiye bölünür: Aydınlığın çocukları ve karanlığın çocukları, iyiler ve kötüler, seçilmişler ve lanetliler. Her sosyal problem, fazla çalışmadan tahlil edilebilir: onlara göre aranması gereken şey, iyiler ve kötülerdir. Onlara göre iyi olanlar başarmak zorunda olduklarından, öfke, hakaret ve sınırsız ümide yer vardır. Bir kötü, bir iyiye hitap etme cüretini gösterse, iyi onu ekseriya işitmez; onu bir diğer ben olarak duymaz. Zira kötü onlar'dan biridir, biz'den biri değil. Dürüstlük, zeka, şahsiyet bütünlüğü, insanlık ve zafer, biz'in öncelikli haklarıdır. Günahkarlık, budalılık, ikiyüzlülük, kabalık ve sonuçta yenilgi, onlar'a aittir. Bu sayede işler yolunda gitmediği takdirde suçu başkasına atmak kolay olacaktır.

Haberin Devamı

GÖÇÜN 3 EVRESİ

Göç genel tabiri ile her şeyini geride bırakıp bir yerden bir yere taşınma olarak tanımlanabilir. Tabii ki de tanım bundan daha karmaşıktır. Bugün Türkiye’de yaşayan bir insana göre göç bir zulümden kaçmak için güvenlik için sığınma olabileceği gibi Fransa, Hollanda ve İngiltere’ye göre de evlilik veya iş nedeni ile bir yerden bir yere taşınma olabilir. Bu travmatik olabilir ya da olmayabilir. Bunun için göçün 3 evresi (öncesi- süreci- sonrası), göç eden kişinin neden göç ettiği (ekonomik, ilişkisel, sığınma,eğitim) geride ne bıraktığı (aile, iş, ev, dil, alışılmış hayat tarzı) ve kayıplarının incelenmesi göçü anlamak ve adaptasyon sürecini hızlandırmak için şarttır.

Haberin Devamı

 Göçmenlerde görülen psikolojik rahatsızlıklar 

GÖÇÜN GÖÇMEN ÜZERİNDE ETKİSİ

İnsan sosyal bir varlıktır. Sağlıklı bir insanın dengeli bir hayata sahip olması için öncelikle temel ihtiyaçlarını tamamlaması gerekmektedir. Bu tamamlamadan bireyin topluma entegre olması, var olduğu toplumun dilini öğrenmesi vs. çok da olası değildir. Unutulmamalıdır ki göç eden kişi kendi kültürünü, alışkanlıklarını, inançlarını giyip öyle gelir yeni bir ülkeye. Yeni doğmuş bir bebek gibi tekrar öğrenmeye başlar. Yetişkin bir dönemde tekrar öğrenmek bir takım sorunları da beraberinde getirir. Göçün sebebine bağlı olarak bazı psikolojik problemlerden bahsedebiliriz.

1678 yılında Baselli bir hekim olan Johannus Operius bir göç depresyonundan bahsediyor ve İsviçre Hastalığı olarak da ilk defa literatüre giriyor. Daha sonra da bir Alman psikiyatrist de bunu kökten kopma sendromu olarak adlandırmış. Bu tanım benim çok hoşuma giden bir terim çünkü şuanda tüm göçmenlerin yaşadığı durum da tam olarak da böyle. Tercih etmedikleri, kültürüne aşina olmadıkları, toplum tarafından kabul edilmedikleri ancak bu yaşantıya alışmak zorunda kaldıkları bir dönem, bir nevi araf.

Haberin Devamı

GÖÇMENLİK BİREYİ DEĞİŞTİRİR

Şu bilinmelidir ki bir göçmenin yaşı, cinsiyeti, göç nedeni, kültürel geçmişi ne olursa olsun göçmenlik bireyi değiştirir. Yeni ülkeye adaptasyon başlayana kadar her göçmenin geçtiği zorlu aşamalar vardır. Bunlar kayıp sonrası yaşanan yasın evreleriyle benzerlik gösterir; inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme ile de adaptasyon başlar. Gelinen ülkenin sunduğu imkanlar ve gelen kişinin yeterliliklerine göre bu süre hızlı veya yavaş ilerler. Örneğin biraz daha toplumsal yönden bakarsak narsisizm politikasını benimsemiş ülkenin vatandaşları ötekiyi düşman olarak görülür. Ötekinin hayatını kendilerinkinden daha değersizleştirmek için de gerekli medyayı kullanıp diğerlerine kabul ettirir. Bu şartlarda yaşayan bir göçmenin adaptasyon süreci çok daha uzar çünkü göçmen, yeni doğmuş bir bebek gibidir. Gelinen ülkenin dilini, sosyal ve kültürel kodlarını öğrenmeye çalışırken aynı zamanda toleransı olmayan bir ülkenin vatandaşına kendisini kabul ettirme çabası içindedir.

Haberin Devamı

Bir diğer yandan da diğerkamlık (alturism) yaklaşımı ötekiyi kendi ile aynı görür. Ötekiye yardım etmenin topluma hizmet edeceğini bilir. Ötekinin canavarlaştırılmadığı veya değersizleştirilmediği bu toplumlarda göçmenin adaptasyonu daha kolay olur.

 Göçmenlerde görülen psikolojik rahatsızlıklar 

GÖÇMENLERDE GÖRÜLEN PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKLAR

Bir süre göçmen ne göçtüğünün ne de göç ettiği yerin yerlisidir. Fransa’ya, İngiltere’ye göç etmiş Türklerde ve Türkiye’deki göçmen ve mültecilerde en çok görülen psikolojik rahatsızlıklar travma, depresyon ve anksiyete problemleridir. Kişi adaptasyon sürecine başlamıştır ve yeni ülkesini kısmen kabul etmiştir, ancak kendisini ifade etmekte yaşadığı zorluklar, yeni bir kimliğin kazanılma çabası, geçmişteki kayıplar, eski kimliği tekrardan gözden geçirme ve daha önce de sahip olunan psikolojik rahatsızlık bu süreci etkiler. Kişi ana vatanında henüz yaşanmamış gelecekten vazgeçtiği zaman göç ettiği ülkeye ait hissetmeye başlayabilir ancak çoğu göçmen geri dönme olasılığının düşük olduğu durumlarda bile maddi ve manevi yatırımını ana vatan üzerinde yapmaya meyillidir.

Bu aşamada dünyanın her yerinde psikolog ve psikiyatristler göçmenlere yardım etmektedir ancak toplum olarak yapılabilecek en önemli şey onlarla bir diyalog kurmak. Onlarla konuştuğumuzda, dertlerini dinlendiğimizde benliğimizi veya özümüzü kaybetmeyiz. Köprüler kurup ilişkiyi kuvvetlendiririz. Onların gözüyle dünyaya bakabiliriz çünkü farklılıklar görüldükten sonra anlam kazanır.